24 Haziran 2018 de Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri için sandık başına gideceğiz. Ramazan Bayramı sonrası yapılacak seçimlerin, ramazan bayramındaki  coşku, sevinç ve bayram havasının devam etmesi şeklinde cereyan etmesi en büyük özlemimizdir. 

Seçimlere gölge düşmemesi, olumsuzlukların yaşanmaması için bütün siyasilerin, devleti yönetenlerin ve vatandaşların gereken hassasiyeti göstererek anlayışla hareket etmeleri gerekmektedir. Seçimlerde kazanan ve kaybedenler olacaktır. Bunu medeni insanlar gibi olgunlukla karşılamak Yüce Türk Milletine yakışan bir davranış olmalıdır. 

24 Haziranda,  birisi cumhurbaşkanlığı seçimi diğeri milletvekili seçimi olmak üzere iki seçim  yapılacaktır.
Cumhurbaşkanı adayları belli oldu, propaganda çalışmalarına başladılar, hepsine başarılar diliyorum. Demokrasiden söz ediyoruz, ancak propaganda çalışmalarının hiçte demokratik bir ortamda yapılmadığını esefle görmekte ve izlemekteyiz. Bir partinin seçime girmesini engellemek için yapılan antidemokratik uygulamaları, cumhurbaşkanı adaylarından bazıları için getirilen  yüz bin imza şartı, bir adayın hapiste olması, adil bir yarışa gölge düşürmektedir. İmza stantlarına yapılan saldırılar hiçte affedilir cinsten değildir. OHAL şartlarında seçimlerin yapılıyor olması da doğru değildir. Seçimlerin güvenirliğine gölge düşürecek, su istimallerin ve yolsuzlukların yapılmasına fırsat verecek seçim yasalarının çıkarılmış olması dürüst seçim yapılmayacağını şimdiden haber vermektedir. Her ne kadar sandıklara sahip çıksan da mülki idare amirlerine ve YSK’ya tanınan hukuksuz yetkilerin seçimler üzerindeki güvene gölge düşürme olasılıklarını hissettirmektedir. Dış basın daha şimdiden Türkiye’de ki seçimlerin özgür ve adil olmayacağı kanaatlerini yazıyor olmaları Türkiye için bir ayıptır. 

Cumhurbaşkanı adayları şimdiden alanlara çıktılar. Şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ahdim olsun diye söze başlayıp vaatlerini, seçim manifestosunu kamuoyuna açıkladı. Manifestoda belirtilenlerin herkesin özlemle bekledikleridir. Ne demiştir Sn. Erdoğan “Ahdim olsun ki daha demokratik bir ülke olacağız, daha bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olacak, ahdim olsun ki faizler, enflasyon ve cari açık düşecek, dar gelirli vatandaşlarımızın hayat standardı yükselecek”, “Türkiye 2023, 2053, 2071 hedeflerine emin adımlarla yürüyecek”. 
Hepsi kabulümdür, güzel şeyler ama adama sormazlar mı 16 yıldır bu ülkeyi kim ve kimler yönetiyordu? Şimdiye kadar neredeydiniz, aklınız başınıza şimdi mi geldi. Seçim olmasaydı bu vaatler dillendirilecek ve yapılacak mıydı? Daha fazla demokrasi olacak diyorsunuz, şimdiden bunu sağlayın. Cumhurbaşkanı adaylarından birisi hapisteyken adil bir yarış yapılacak mı? Siz devletin bütün olanaklarından yararlanarak seçim propagandaları yaparken, diğer adaylar kısıtlı olanaklarla seçim çalışması yapacaktır. Havuz medyasına dönüştürülen, tekelleştirilen basın yayın kuruluşlarının yansız yayın yapmasını sağlayacak mısınız?  O zaman OHAL’i kaldırın. Adil yargıdan söz ediyorsunuz, seçimlerin bile şaibeli hale gelmesine, ve su istimallere, yolsuzluklara ve usulsüzlüklere olanak verecek antidemokratik yasaları  neden çıkardınız?. Bir vatandaş olarak bunları sormak hakkımdır. Lafla peynir gemisi yürümez. Elinizi tutan mı var? Vaatlerinizi şimdiden gerçekleştirin ki manifesto inandırıcı olsun. 2023, 2053, 2071 hedeflerinin içinde ne vardır? Vatandaş olarak bilmek istiyorum ki geleceğe umutla bakayım.

16 Yıllık AKP iktidarının icraatına göz atmakta yarar vardır. Bu iktidar döneminde yapılan iyi şeylerde olmuştur. Yol yaptıklarını, köprüler, tüneller yaptıklarını övünçle anlatmakta hakları vardır. Bu ülke için yapılan her iyi ve güzel şeyi takdir ediyoruz. Ancak kamu yunun itirazı, yapılanlara değil, yapılış ve işletilmesindeki yanlışlaradır. Osmangazi köprüsü İzmit Körfezini, bir güzelin boynundaki inciler gibi süslemektedir. Gel gör ki bu güzelliğe gölge düşüren şey, Hakkari’deki, Kars’taki, Ardahan’daki, Bitlis’teki ve ülkenin dört bir bucağındaki vatandaşların bu köprüyü kullanmadıkları halde köprüye para ödemelerine mecbur edilmiş olmasıdır. AKP’nin övünerek anlattığı yatırımlar gösterişe yönelik, kalkınmadaki rolü ne kadardır? Üretim azaldı, tarım çöktü, bütün tarım ürünlerini ithal eden hale geldik. Tohumu ve samanı, eti, mercimeği, nohutu, buğdayı daha birçok tarım ürününü dışarıdan satın alıyorsan bu ürkütücü bir durumdur. Ekim alanlarının hızla azaldığını betonlaşmanın artığı bir dönemi yaşamaktayız. Yaptıkları bir fabrikayı ve bacası tüten bir fabrikayı bu dönemde göremedik, var olan fabrikalar bir bir satıldı ve satılıyor.  

AKP iktidarı, daima bildiğini okudu, muhalefetin yapıcı eleştirilerine önem vermedi. Aymazlık, saygısızlık, otokratik davranışlar ve dahası, iktidarın başının tek adamlığa özenmesi, hak-hukuk ve adaletin yerle yeksan edilmesi, hak arayışının bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı hale gelmesi, önü alınamayan kadın cinayetlerinin çoğalması, toplum sağlığı, selameti ve geleceği açısından üzüntü ve kaygı verici bir hal almıştır. Yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları ortadan kaldırmak vadiyle iktidara gelen AKP iktidarı yolsuzlukların, rüşvet olaylarının artmasına imkan sağlamakla kalmamış bunların üstünün örtülmesini de sağlamıştır. Yoksulluk artmış, insanlar bir kilo makarnaya muhtaç hale getirilmiştir. Ülke de 14.44 milyon insan açlık sınırı altında yaşamaktadır. 
Başta AKP üst yönetimi olmak üzere yürüttükleri siyasi anlayışla, dini-mezhebi ve etnik farklılıklarla, kültürel- ideolojik- siyasi bölünmüşlükler üzerinde ki bir bölümünü diğer bir bölümlerine karşı seferber etmekten kaçınmayan politikalar izlemiş, Anayasa reformunda hayır oyu verilmesi doğrultusunda propaganda yapanlarla, o doğrultuda oy kullanan milyonlarca insan “hain” olarak suçlandı. “Benim başörtülü bacıma saldırdılar, kutsallarımızı çiğnediler, camilerde içki içtiler” propagandasıyla nerdeyse, mezhep kavgası çıkarılıyordu. Bütün bunlar bu halk tarafından unutulmadı. Ulusal- etnik, dini- mezhepsel farklarla oynanarak, büyük depremlere Türkiye mahkum edildi.

Yeni seçimlere giderken Cumhur ittifakı yapanların, başka ittifak yapanları, demokrasinin renklerini içinde barındıran ve halkın teveccühünü kazanmış Millet İttifakını şer ittifakı yapıyorlar gibi yaftalayıp, cumhur ittifakına oy vermeyenler münafıktır sözleriyle milleti aşağılamaları, gelecek açısından sıkıntılı günlerin yaşanacağı anlamına gelir ki çok sakıncalı söylemlerdir.

Değerli okurlarım, bütün bunları niçin yazıyorum? 
Birilerini kötülemek veya karalamak  değildir amacım. İstiyorum ki bu yanlışlıklar unutulmasın bunlardan ders çıkarılsın. Seçimlerden sonra yeni iktidar oluşacak, bunları göz önüne alarak, geçmişteki hatalara düşülmemesi için, daha yapıcı, daha demokratik, insan haklarına dayalı, bağımsız adil bir hukuk sisteminin sağlanmasını, fikir özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik program düzenlemeleri yapmalarına ışık tutmaktır amacım. Aydınlık bir gelecek ve demokratik bir TÜRKİYE herkesin özlemi olmalıdır.