SİYASET; Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır. Siyasetin amacı; toplumda bulunan, çeşitli din, mezhep, fikir ve kültürlere mensup insanların, ortak idealler ve projeler etrafında birleştirerek ülkeye hizmet etmektir. Toplumda, çatışma halinde olan çıkarların, uzlaştırılması ve ülkede huzurun sağlanmasında siyasetçinin rolü büyüktür ve liyakat sahibi olması çok önemlidir. Demokrasilerde devleti siyasi partilerden oluşan hükümetler yönetir. Devletin, ulusal çıkarları, ön planda tutan bir devlet politikası olmalıdır.. Bu politika hükümetlere göre değişmemeli. Hükümetler, programlarını, devletin bekası, gelişip yükselmesi ve kalkınması esasına göre ve devletin ana politikası üzerine yapmalıdır. Ancak milli politikalar değişmemelidir.Siyasilerde kutuplaşmalar, halkın kamplara bölünmesine neden olur ki çok tehlikelidir. Ülkede, bunun acı sonuçlarını gördük ve yaşadık. Sağ-sol,alevi-sünni, kürt-Türk çatışmaları sonuçta ülkeye zarar vermiştir. Bilmeliyiz ki,Türk´te, kürt de ,Arnavut ta, Boşnak da, Çerkez de,laz da, alevi Sünni de biziz. Biz hep birlikte Türk Milletiyiz. Bizden olsunda kim olursa olsun zihniyeti ülkeyi çıkmazlara, daha sonra da uçuruma götürür. Şehitler hepimizin şehididir. Alevi olan şehidimizin cenaze töreninde hükümet yetkililerinin olmayışı bir noksanlık değil mi? Liyakat sahibi siyasetçi bu çeşitliliğimizi zenginliğimiz olarak bilmeli ona göre davranmalıdır. Size soruyorum; doktora giderken kendinizden olana mı gidersiniz, yoksa iyi doktora mı giderisiniz? Denetimsiz sistem, adaletsiz düzen olmaz. Ne ezen ne ezilen, hakça, adaletçe bölüşüm olursa kardeşliğimiz de pekişir. Siyasetçi, dürüst, liyakat sahibi ve vicdan sahibi olmalıdır. Bütün vatandaşlara eşit mesafeyle yaklaşmalıdır. Çıkarılacak kanunlar ülke ve millet yararını gözetmeli, bir kişiyi, bir zümreyi, bir görüşü besleyici nitelikte olmamalıdır. Yeri gelmişken televizyonlardan duyduğum bir konuda açıklamak yapmak isterim. Mahalli idareler seçimlerinde 18 yaşındakilere seçilme hakkı verilmek isteniyormuş. Bu yaştaki gencin gerçekte aday olabilme şansı var mı? Daha öğrenim çağında, okulda bulunan bu genç nasıl aday olabilir? 6,5- 7 yaş okula kayıt yaşı,12 yılda mecburi öğrenim yılı etti mi 19 yaş, 18 yaşındakini nasıl aday yapacaksın? Daha elinde diploması bile yokken. Bunun yanında birazda hayati tecrübesi olması gerekmez mi? Siyasetçinin popülist politikalardan sakınması, her şeyden önce ülke ve Millet yararını düşünmesi gerekir.

DİPLOMASİ; Dış politika da sorunların, barışçıl yöntemlerle ve müzakereler yoluyla çözülmesini ifade etmektedir. Milletlerarası ilişkileri yürütme ve yönetme mesleği ile bu mesleğin uygulama alanıdır. Dünya yeni oluşumlara doğru gidiyor. Türkiye´nin alacağı pozisyonlarla ve doğru, başarılı diplomasiyle dünyada ki gelişmelerde öncülük yapmada elini güçlendirecek ki bu güce ve yeteneğe sahip olduğunu kanıtlamalı ve öncü olmalıdır. Olabilirde. Dış politika, iç siyasete alet edilmemeli. Diplomaside başarılı olan ülkeler istediklerini almada daha şanslıdırlar. Savaş alanlarında kazanımlarını,masa başı diplomasiyle iyi yönetemezsen kaybetme olasılığı vardır.Savaş alanında kazandıklarını başarılı masa başı diplomasisiyle taçlandırabilirsiniz. Tarihimize bir bakalım; kurtuluş savaşını kazanmış olan Türkiye, Lozan Antlaşmasındaki başarılı diplomasisiyle bu başarısını taçlandırmış, ülke tapusunu da almıştır.

Yine 2. Dünya savaşında, Türkiye savaşa girmediği halde en büyük kazanımı elde etmiştir. Bu da güdülen üstün diplomasiyle sağlanabilmiştir. Sonuçta, savaşa girmediği halde 2. Dünya savaşının galip ülkeleri arasında yerini almıştır. Yeni oluşturulmaya çalışılan Milletler Cemiyetine (Birleşmiş Milletlere) galip ülke statüsünde davet edilmiş ve kurucu üyeler arasında yerini almış, 24 Ekim 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler üyesi de olmuştur.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜ VE NATO
Birleşmiş Milletler, dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arası ekonomik ve kültürel işbirliği oluşturmak amacı ile 24.Ekim 1945 yılında kurulmuş bir örgüttür. Ayrıca, 5 ülkeden oluşan Güvenlik Konseyi vardır ki, dünyayı bu beş ülke yönetir. Emperyalist ülkelerden oluşan bu yapı hiçte adil bir yapı değildir. Dünyadaki çarklar hep kendilerinden yana döner. Dünya barışını ve yoksul halkların haklarını korumakla görevli olan Birleşmiş Milletler bu görevini yapmadığı, yapamadığı gibi, dünyayı ateşe veriyor, emperyalistler, çıkarları için özelliklede Müslüman ülkelerde kargaşa, kaotik ortam yaratarak besledikleri terör örgütleriyle ülkeleri kan gölüne çevirip kardeşi kardeşe kırdırıyor. Artık Birleşmiş Milletler yapısının da sorgulanması gerekmiyor mu? Bence sorgulanma zamanı gelmiştir.

Birde 04 Nisan 1949 yılında kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO) da durum nasıl birde ona bakalım. 29 Ülkenin üyesi olduğu Nato,üye ülkelerin barış ve güvenliğini koruma amacıyla kurulmuştur. Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri de bu örgütün üyesidir. Kuzey Atlantik Antlaşmasına göre, üye ülkelerden birinin güvenliğine karşı yapılacak saldırılara ve tehdit unsurlarına karşı o ülkeyi silahlı gücüyle koruyacaktı. Bakalım şimdi öyle mi oluyor? Türkiye´nin içinde ve komşu ülkelerinde Türkiye´ye karşı yapılan terör saldırılarına ve ileride oluşacak tehditlere karşı Türkiye meşru savunma hakkını kullanarak bu terör örgütleriyle mücadele ediyor. Nato ve üyesi olan ABD yine üyesi olan Türkiye´nin yanında olması gerekmiyor mu? Hani nerdeler? Üstelik terör örgütlerine silah ve mühimmat yardımı yapmak suretiyle Türkiye´ye karşı savaşmaları için güçlerine güç katıyorlar. Sadece bu mu? Üye ülkelerden gelenlerde terör örgütleriyle bir olup Türkiye´ye karşı, Türk askerine silah sıkmıyorlar mı? Hani NATO´nun güvenirliği nerde kaldı? Şunu bilmeliyiz ki; emperyalist ülkeler çıkarları için stratejik ortaklık falan tanımıyor. Nereden menfaat sağlayacaksa orada yerini alır. Güçlü olan, ne Birleşmiş Milletler kararlarını ne de Nato müttefikliği tanıyor. Bu iki örgütünde sorgulanma zamanı gelmiştir. Dünya yeni gelişmelere ve oluşumlara gebedir. Unutmayalım Türk´ün Türk´ten başka dostu yoktur.İç ve dış tehditlere karşı uyanık olmalıyız.