İnegöl Kent Konseyi Aile Temelli Toplum Çalışma Grubu Başkanı Bahriye Ögcem, yaptığı yazılı açıklamada pandemi sürecinde olumsuz etkilenen aile yapısıyla ilgili çözüm önerilerinde bulundu.

2020 yılında bütün dünyayı kasıp kavuran korona virüsün aile hayatımızı farklı yönlerden etkilediğini ifade eden Bahriye Ögcem, “Salgın döneminde alınan önlemler sonucu aile bireyleri birlikte daha çok zaman geçirmek zorunda kaldılar. Bu durum ailede bazı psikolojik, fiziksel ve ekonomik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Salgın öncesi yoğun bir hayatı olan anne, baba ve çocuklar zamanlarının çoğunu evde geçirdiklerinden hareketsizlik, beslenme bozukluğu, uyku düzensizliği hastalıkla mücadele ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu durum bazı ailelerin, aile içi ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Salgın öncesi çocuklar, dışarıda enerjilerini arkadaşları ile atıyorlardı. Okulların kapanması çocukların dışarıya kısıtlı şartlarda çıkıyor olması onları olumsuz etkilemiştir. Derslerin online olması çocukları ekrana bağımlı hale getirmiştir. Sosyal izolasyonla evlere kapanan insanlarda psikolojik uzaklaşmalar görüldü. İnsanlar yalnız birbirlerinden değil, bazen de kendinden de uzaklaştı, içine kapandı kendine yabancılaştı. Korku ve güven zayıflaması ile sesler yükseldi. Aile içi tartışmalar çıktı. Bazen aile içi şiddete kadar gitti” dedi.

Ögcem açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Yapılan pek çok araştırmalara göre ailenin geleneksel bir dayatma olduğu düşünülen ülkelerde pandemi döneminde boşanma, aile içi şiddet, intihar ve silahlı saldırı gibi olaylarda artışlar olmuştur. Bizim ülkemizde de bu tür olayların görülmesine rağmen aile yapımızın hala güçlü olması sebebiyle birçok ülkeye göre daha iyi durumdadır. Toplumumuzda kimileri için zor ve sıkıntılı geçen bu dönem, kimileri için de bir fırsat oldu. Sahip olduklarının değerini fark etmelerine, sürekli erteleyip yapamadıkları işlerini, tamamlamalarına, modernizmin bütün gücüyle dayattığı bireyselliğe rağmen ailenin önemini fark etmeye bir imkan verdi.”

“Aile içi kırılmaların, boşanmaların en büyük sebebi, birbirimize zaman ayırmamak, sevgi ve saygımızı esirgemek, ilgi ve taktir sözlerini ifade etmemektir. Pandemi bize sanki ailenin değerini bilin diye mesaj veriyor. Akıllıca davranıp birbirinize zaman ayırın, birbiriniz için fedakarlıkta bulunun diyor. Çünkü sevginin en önemli göstergeleri, en zor durumlarda bile ilgi, fedakarlık, şefkat ve fedakarlıktır. Virüs sanki bütün insanlara, yavaşla, dur ve özüne dön dedi. Genç-yaşlı, zengin-fakir, inanan-inanmayan herkese bulaşan virüs sağlıklı bir nefesin, sevdiklerimizle zaman geçirmenin ne kadar önemli olduğunu öğretti.  Yeryüzünde insanlığın böbürlenmesine sebep olan malın, mülkün, makamın küçücük bir virüs ile başa çıkamadığını göstererek, olaya ilahi Hikmet açısından bakmaya ve mana arayışına girmemize fırsat verdi. Salgının ne kadar süreceği belli değil. Bu süreçte bizlerin komplo teorileri üretip çaresizliğe yenik düşmek yerine, değişen hayat şartlarını kabullenmemiz, durumu sabır ve sahip olduklarımıza şükürle değişen yaşam koşullarına göre yaşamayı öğrenmemiz gerekir.”

“Pandemi döneminde aile bireyleri öfkeli, gergin olabilirler. Fakat bunu yönetebilirler. Duygularımızı doğru bir şekilde tanımlayıp bunu yapıcı bir dille karşımızdakine yapıcı bir dille aktarırsak sorunlar büyümeden halledilebilir. Empati yaparak karşımızdakini anlamaya, kendimizi onun yerine koymaya çalışırsak  zor günleri daha rahat atlatırız. Ailede işbirliği ve sorumluluk duygusu yerine getirilirse birçok  problemin önüne geçilmiş olur. Tüm yükün tek kişiye yüklenmesi, zamanla psikolojik ve bedensel olarak yıpranmasına, kendini mutsuz hissetmesine sebep olabilir. Ev içinde tüm gün birlikte olan bireyler sohbet etmek yemek yemek kitap okumak, film izlemek, spor ve eğlence saatleri ayarlamak gibi zamanlarını daha verimli ve aktif olarak geçirebilirler. Tabi burada bütün zamanı birlikte geçirmek te uygun bir davranış değil. İnsanların kendi özel işlerini yaptıkları, dinlendikleri, mutlu oldukları işleri yaptıkları zaman dilimleri de olmalıdır. Bu onların psikolojilerini olumlu yönde etkiler. Sağlıklı ruh halinin olmayışı, kaygının yüksek olması sebebiyle bu dönemde aile üyeleri radikal kararlar vermemelidir. Eşler -çözülmeyecek durumlar hariç- boşanma kararı almak yerine bir uzmana başvurmalıdırlar.  Sonuç olarak bu zor günleri atlatmak için ailece kenetlenmeye ihtiyacımız var. Algı körelmesine kapılıp birbirimizin yalız olumsuz yönlerini görmeyelim. İyi güzel yönlerini görüp taktir, onay övgü sözcüklerini kullanalım. Çocuklarımıza sürekli şunu yap bunu yapma gibi emredici kelimeler kullanmayalım. Onların da kendi başlarına birey olduğunu kabul edip saygı duyalım. Ailemizin sahibi değil, emanetçisi olduğumuzu ve zamanı gelince emanete riayet edip etmediğimizin hesabını vereceğimizi unutmayalım.”

Editör: TE Bilişim