Eski ve yeni binalarda ısı yalıtımı için mantolama furyası bütün hızıyla devam etmektedir. Isı yalıtım malzemesi üreten firmaların reklamlarını her gün görüyor ve okuyoruz. Binalara ısı yalıtımı yapılması, enerji tasarrufu ve sağlık açısından çok yararlı ve gereklidir. Ancak mantolamada dikkat edilmesi gereken önemli husus, kullanılan malzemenin kalitesi olmalıdır. Isı yalıtımında kullanılan strafor (köpük) çok yanıcı bir maddedir. Petrol ürünü olan bu strafor mantolamada kullanılmamalıdır. Çevremizde görüyoruz ki kullanılan malzemenin % 99´u bu yanıcı madde olan strafor. Maliyeti diğer yapı kimyasallarına göre ucuz olabilir. Ancak ısı yalıtımı yapılırken yangın tehlikesi göz ardı edilmemelidir. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. İstanbul´da yanan Taksim İlkyardım Hastanesinin dış cephesinin kaplamasında kullanılan strafor kolay tutuştuğu için yangının boyutu da büyüdü. Bu tür dış cephe yangınlarını çok gördük. Bundan birkaç yıl önce İnegöl Kemalpaşa Mah. Hicran sokakta kardeşimin inşaatını yapan müteahhit de dış cephe kaplamasında strafor kullanmıştı. Karşıdaki komşu apartmanın odunluk kısmında çıkan yangın, arada 10 metreden fazla mesafe olmasına rağmen sıcağın etkisinden bu yeni yapılan inşaatın dış cephesi alev alıp yandı. Dış cephenin yanmasıyla pvc malzemeden yapılmış olan kapı ve pencerelerde yandı, yangının zararı büyük oldu. Demem odur ki; artık binaların dış cephe kaplamalarında yanmayan maddelerden üretilen malzemenin kullanılması zorunlu hale getirilmelidir. Örneğin, taş yününden üretilin malzeme yanmaz özelliğine sahiptir, kullanılabilir. Bunun gibi yanmayan dış cephe malzemeleri artık ülkemizde de üretilmektedir. Belki strafordan maliyet açısından fazla olabilir ama buna da bir çözüm bulunabilir. Seksenli yıllarda binalarda ısı yalıtımı için dış cephe duvarlar çift tuğla ile örülür, iki tuğla arasında strafor konulurdu. Belediyelerin, mimar ve mühendislerin, yapı denetçilerinin bu konuya hassasiyetle dikkat etmeleri gerekir. Yoksa ileride çıkacak yangınların önü arkası kesilmez. BU TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

Özelleştirme kapsamında satılan şeker fabrikalarının ucuza satıldığı iddialarının yanında, alıcılarının şeker üretimi yapmayacağı söylentileri de yayıldı. Üç yüz bin lira sermayeli bir şirketin milyonlarca lira ödeyerek Kırşehir Şeker fabrikasını alması, ve bu şirketin kurulduğu 2013 yılından beri hiçbir faaliyet göstermemiş olması yukarıdaki iddiayı doğruluyor.Çiftçiler Özelleştirme yüzünden bu yıl pancar ekmediklerini söylüyor. Buda şeker fabrikalarının çalışmayacağı anlamına gelir. Köylünün bankaya olan borçları yüzünden tarlası, evi ipotekli, traktörü hacizli. Bankalar artık emlakçı dükkanı gibi gayrimenkul satışı yapmaktadır. Şeker fabrikalarının faaliyetinden geçimini sağlayan üreticinin, işçinin, nakliyecinin, esnafın, besicinin yaşayacağı mağduriyetin FARKINDA MISINIZ? Nişasta bazlı şekere muhtaç edilip kanser olacağınızı da biliyor musunuz?

Somali´de onlarca hektar arazinin kiralanarak orada ürün yetiştirilip Türkiye´ye getirileceği söylenmektedir. Somali´de tarlada çalışacak işçi buradan mı götürülecek? Hayır. Somali´li yerli halk çalıştırılacak. Senin onca işsizin varken yabancılara iş imkanı sağlanması, kendi halkına ihanet değil mi? Türkiye´de ekin ekilecek, üretim yapılacak arazi yok mu? Hem de çok var. Yıllardır yanlış politikalar yüzünden köyler boşaldı, şehirler doldu. Köylü, mahsulünün değer etmemesi yüzünden üretim yapmıyor. Buğdayı, mercimeği, nohutu, mısırı, daha bir çok ürünle birlikte eti ve samanı da ithal eder duruma geldik. Taşıma suyla değirmen dönmez. 81 milyonu, artı 3,5 milyon Suriyeli göçmeni ithal gıdalarla beslemek imkansız hale gelebilir. BU TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

Doların Türk Lirası karşısında yükselişi bir türlü durdurulamıyor. Buna bağlı olarak başta petrol ürünleri olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Enflasyon çift haneli rakamlardan tek haneli rakamlara inmiyor. Kapımıza gelen elektrik faturalarında, faturalara eklenen ilave vergilerle faturanın boyu 30 santimi buldu. IMF ye borcumuz kalmadı söylemleriyle, devletin ve özel sektörün dış borcu gizlenmek isteniyor. Dışa borçlanmalar devlet güvencesiyle yapılmaktadır. Kısacası dışarıya olan borç devletin borcu demektir. Ziraat bankasının bile 22 ülkeden 1.44 milyar dolar borçlanmış olması borç yükümüzün tehlikeli boyutlara vardığını gözler önüne sermektedir. Belediyelerin bile açıkladığı borç tabloları çok ürkütücü boyutlarda. 30-40 yılda ancak bu borçların ödenebileceğini söylüyorlar. Türk Hava Kurumu borçları yüzünden halk tarafından bağışlanmış olan gayrimenkullerini satıyor. Dışa olan borçlardan hepimizin mesul olduğunu ve olacağımızı, bu borçların çocuklarımıza, torunlarımıza kadar yansıyacağını hepimiz biliriz. Doğacak çocuklarımızın bile borçlu olarak dünyaya geleceğini, ve de BU BORÇ BATAĞI TEHLİKESİNİN FARKINDA MISINIZ?

Hukuka güven azaldı. Anayasa Yüksek Mahkemesinin kararlarının yok sayılması ve bu kararlara uyulmaması veya uyulmadaki gecikmeler adalette ki umutları tüketiyor. Çocuklara yönelik cinsel istismar cezalarının uygulanmasında yaş kriterinin getirilmesi ne kadar yanlış. 12 yaş altı çocuklar ve 12 yaş üstü çocuklar diye sınıflandırılıp ceza oranlarının buna göre düşürülecek olması, 12 yaş üstü çocukların istismardan korunamayacağı anlamına gelir. Bu da ileride çocuk gelinleri daha çok göreceğiz demektir. Son çıkarılan ittifak yasalarıyla birlikte, seçim yasaları da seçim güvenliğini tehlikeye sokacağı, şaibeli seçimler şüphesini beraberinde getiriyor. Tek adam rejimine doğru gidilen bu yolda, seçimlerde, görünenlerin dışında, daha gizli ve kirli ittifakların yapılacağının önü açılmış oldu. Demokrasiyi de özgürlüklerini de kaybedeceksin. Bütün bu TEHLİKELERİN FARKINDA MISINIZ?

Hain Fetö´nün darbeye kalkıştığı 15 temmuz 2016 gecesinde TSK leri ve Emniyet Genel Müdürlüğü envanterine kayıtlı yüz binin üzerinde silah kayboldu. Kaybolan silahlar daha bulunamadı. Bulunamayan bu silahların kimlerin elinde olduğu da meçhul. İleride bu silahlarla işlenecek cinayetlerin doğuracağı TEHLİKELERİN DE FARKINDA MISINIZ?