Yıl 1977 o yıllarda ben Ekinci gazetesinde çalışıyorum. Gazeteyi çıkardıktan sonra gazetenin sahibi Rahmetli Temel Yıldırım’a gazeteyle ilgili raporu veriyorum. Ayrıca yarın için çalışıp çıkardığımız gazeteden bir örneği de kendisine veriyoruz. O da kontrol edip onaylıyordu.

Ben gazeteyi verip otelin lobisine yönelmiştim. Temel amcanın gür sesi otelin içinde yankılandı:

“Ula Yusuf!..” Ben eyvah muhakkak gazetede önemli bir yanlışlık var! Hemen Temel amcanın odasına koştum. Temel amca gazetenin iç sayfasını göstererek:

“Ula bu hangi dilde yazılı dur? Ne dur ha bu?” Ben Temel amcanın elinde ki gazeteye baktım, bir de ne göreyim gazete prova baskısı. Yani kazana yapılan baskıdan çıkan ters baskı. Ben yanlışlıkla atılması gereken prova baskıyı getirmişim. İyi de şimdi bunu nasıl izah edeceğim Temel amcaya? Ben toparlanıp durumu anlattım. Ama yinede bayağı bir zılgıt yedik. Sonra bana dönüp bayağı bir nasihat çekti ve:

“Bak şu bizim ikinci otelin banyolarından birinin musluğu bozukmuş, tesisatçı çağırdım. Onun başında dur musluğu değiştirsin bu akşam turist kafilesi gelecek. Rezil olmayalum” dedi. Bende hemen öteki otele gittim. Tesisatçı işi bitirmiş çıkıyordu ki yakalayıp:

“Usta hallettin mi musluk işini? Bu akşam kafile varda!” Usta cevap verdi:

“Tamam, kardeşim banyo bataryasını değiştim. Sıkıntı yok.” Dedi ben tekrar Temel amcanın yanına gidip her şeyin yolunda olduğunu söyledim.

Aylardan Temmuz aşırı sıcaklar var. Turist kafilesi geldi otele yerleştiler bende Temel 2 otelin lobisinde televizyon izliyorum. Bir anda yukarıda çığlık koptu. Kafilenin rehberi fırladı yukarı, ne olduğunu anlamak için bende çıktım. Rehber turistin odasından çıkarken sordum:

“Ne oldu birader? Bu kadın neden bağırdı?” Rehber sinirli:

“Ne olacak kadın soğuk duş almak için musluğu açmış, soğuk su yerine neredeyse kaynar su ile yanmış.” Diyince benimde başımdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Kendi kendime bu gün bütün terslikler beni buldu galiba dedim. Meğer bizim tesisatçı banyo bataryasının üzerindeki kırmızı ve mavi renkleri ters takmış. Kadın da haliyle soğuk diye sıcak su musluğunu açmış, birazcık haşlanmış. İşin bu yönü bir yana bizim kaloriferci bu yaz sıcağında banyo kazanını bu kadar neden yakmış? Ben bir koşu kalorifer dairesine inip Fahrettin abiye:

“Ağabey, şu kazanın derecesini görmüyor musun? Bu kadar yakılır mı?” diyince Fahrettin:

“Öteki otelden de sıcak su gelmiyor diye şikâyet ediyorlar. Ben ne yapayım?” diyince sustum. İki otel arasında yer altından hem kalorifer tesisatı hem de banyo için sıcak su tesisatı çekiliydi. Mesafede bayağı olduğundan, sıcak su diğer otele gidinceye kadar su ılınıyor. Yaz ayı olsada sıcak su ile banyo yapanlarda olduğundan, sıcak su kazanı sürekli yanmakta. Böyle olunca da her iki otel bu kazandan su alıyor.

Ben tekrar otele gelip rehberin yanına vardım. Durumu anlattım. Ama adam bir türlü ikna olmuyor, Bana dönüp:

“Bu otelin sahibi nerede kardeşim?”

Ben adamı sakinleştirmeye çalışırken, Resepsiyon görevlisi geri zekâlı atıldı:

“Diğer otelde ağabeyi! İsterseniz sizi onun yanına götüreyim.” Demez mi? Ben kaş, göz işareti ettiysem de andaval adamı alıp Temel amcanın yanına götürdü. Şimdi her an Temel amcadan gelecek telefonu bekliyordum ki, o telefon çaldı. Ahizeyi kaldırdım. Temel amca:

“Çabuk buraya gel!” dedi. Eyvah dedim şimdi dananın kuyruğu kopacak. İkinci otele gidinceye dek ne bahane uyduracağımı düşündüm. Çaresiz yanına vardığımda rehberde yanında idi. Ben sanki bir şey olmamış gibi:

“Buyur Temel amca!”

Temel amca sakin bir şekilde:

“Ne olmuş öteki otelde? Ha bu rehber ne şikâyet ediyor?”

Ben hemen toparlanıp:

“Turist kadın soğuk duş alacakmış, yanlışlıkla sıcak su vanasını açmış. Su biraz sıcak olduğu için sanırım biraz yanmış.” Temel amcanın yüzü biraz kızardı. Onun yüzü kızardı mı mutlaka arkasından fırça geliyor demekti. Ama yine sakince:

Bu otelde ki banyodan da az evvel şikâyet geldi. Sıcak su yok diye bende Fahrettin’i arayıp kazanın derecesini artırmasını söylemiştim.” Sonra rehbere dönüp:

“Kardaşum senin turistlerde ters musluğu açıp yıkan masunlar!” diyince ben bir oh çektim. Ve içimden: “Bir günde bu kadar terslik yeter!” dedim.

Rehber odadan söylenerek çıktı. Bende peşinden, adamın yanına gidip özür diledim. İşi tatlıya bağladık.