Umre yolculuğu, hac yolculuğu gibi bir ibadet yolculuğu olup turistlik bir seyahat değildir. Bu nedenle kişisel açıdan bir manevî gelişim yolculuğu olarak nitelendirilebilecek bu kutsal seyahatin amacına uygun bir şekilde gerçekleşebilmesi için, bilinçli bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Bu yolculuk, kişinin manevî hayatını gözden geçirmesi ve ruhî bir yenilenme gerçekleştirebilmesi için önemli bir fırsattır. Kişinin kendini, yolunu, hayat yolculuğundaki yerini ve sonuçta Rabbini tanıması için bu fırsat iyi değerlendirilmelidir.

            Birtakım sıkıntıları ve maddî külfeti göze alarak karar verilen bu yolculuğa niçin çıkılır? Bu yolculuk kişiye ne kazandırır veya ne kazandırmalıdır? Bu kutsal yolculuğun amacına uygun olarak gerçekleşebilmesi için nasıl hareket edilmelidir? Umre ibadeti nedir ve nasıl yapılır? Bu ibadetteki fiil ve davranışların anlamı nedir? Umrenin şeklî birtakım davranışlardan ibaret kalmaması için anlam olarak umrenin fiil ve davranışlarının bilinmesi büyük önem taşımaktadır.

            Umreye gidenler, bir bakıma Allah Resûlü´nün yaşadığı zamana doğru da bir yolculuğa çıkmış olmaktadır. İslâm medeniyetinin temellerinin atıldığı, Hz. Peygamberin, arkadaşlarının ve ehli beytinin yaşadığı ve pek çoğunun bağrında yattığı kutsal yerleri ziyaret ederken tarihin derinliklerine doğru da bir yolculuk yapılmış olmaktadır.

Manevî dünyasında yeni bir pencere açmak, hayatında olumlu bir gelişme meydana getirmek amacıyla çıktığı bu kutsal yolculukta kişinin amacına ulaşması için, zihnen, kalben, fikren yoğunlaşarak umre yapması gerekir. Böylece yanlış yöneliş, duygu, düşünce ve günahlardan arınacak, temizlenecek ve hayatında yepyeni bir sayfa açılmış  olarak bu yolculuktan dönecektir.

Bunun için başından sonuna kadar bu yolculukta ibadet bilincinin muhafaza edilmesi gerekir. Çünkü bu bilinç kaybedilirse yapılan bu yolculuk anlamını yitirir ve manevî açıdan içi boşaltılmış bir seyahate dönüşür. Böyle bir konuma düşmemek için, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (a.s)´de itibaren pek çok ulu´l-azm peygamberin Allah´a bağlılık ve teslimiyetine tanık olan kutsal topraklara doğru yola çıkarken bir bakıma kendimizi yeniden keşfetme yolculuğuna çıktığımızın farkında olmalıyız.

Kendimizi, yeryüzündeki görevimizi ve sorumluluğumuzu doğru bir şekilde kavrayabilirsek yolumuzu şaşırmayız. Kendimiz, çevremiz ve tüm insanlık için yararlı bir insan oluruz.

İnsan olarak, kul olarak herkesin geçmişte birtakım eksiklikleri, hataları ve yanlış yönelişleri olabilir. Muhakkak ki bunları işlememiş olmayı çok arzu ederiz. Ancak kutsal iklimde içinde bulunulan atmosfer, geçmişte içine düştüğümüz yanlışların ve günahların ağır yükünü atabilmek, geleceğe yönelik olarak da hayatımızda tertemiz bir sayfa açabilmek için büyük bir imkan sunmaktadır. Çünkü Allah´ın insanları affettiği ve duaları, tevbeleri geri çevirmediği mübarek mekanlarda bulunmak, bunun için önemli fırsattır. İçtenlikle yapılacak yapılacak duaların asla geri çevrilmeyeceği bu atmosferi iyi değerlendirebilmek ve bundan sonraki hayatımız için tertemiz bir sayfa açabilmek için umre yolculuğumuzun, hayatımızın geri kalan süresi açısından bir sözleşmeye dönüşmesi gerekir. Bu, geçmişte işlediğimiz ve İslâmî bir şuurla bağdaşmayan her şeyi silip süpürüp atmak ve hayatımızda yeni bir sayfa açmak üzere yapılacak bir sözleşmedir. Tıpkı Mina´da Akabe biatleriyle, temel insanî ve ahlâkî değerlere bağlı kalacaklarına dair Hz. Peygamberle sözleşme yapan Medineli sahabiler gibi.

Bu sözleşmede kişi, bundan böyle hiç kimseye haksızlık yapmayacağına, kul hakkı yemeyeceğine, kendisine emanet edilmiş olan diğer mahlûkat ile ilişkilerini Allah´ın koyduğu sınırlar içinde sürdüreceğine, tabiatı ve sosyal çevreyi tahrip etmeyeceğine ve orada bozgunculuk yapmayacağına, Allah´ın elçisinin çizdiği yoldan sapmayacağına, yoldan sapmış insanları kılavuz edinmeyeceğine, İslâm´ın ortaya koyduğu güzellikleri insanlara ulaştırmak için çalışacağına, haksızlıklara arka çıkmayacağına, Allah´ın çizdiği sınırları koruyacağına ve onları ihlal etmeyeceğine, iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olacağına söz verecektir.

Umre yolculuğu böyle bir sözleşmeye dönüştürülebildiği takdirde anlam kazanır ve kişinin kendini yenilemesine ve gönül dünyasını arındırmasına vesile olur. Umre yolculuğunu, böyle bir misakın randevusu haline getirebilenler, böylece umre yolculuğunun içini de doldurmuş olurlar.

Umreye niyet etmek üzere girilen ihram, bu misakın simgesidir. İhram, elbise değildir. İhram, niyet ve telbiyedir. Bir karardır. Bir ikrardır. Kibirden, gururdan, kendini beğenmişliten, bencillikten, gösterişten sıyrılıp ihlâsı ve takvayı yaşamaktır. İhram elbiseleri, bu kararın ve ikrarın dış görünüşünden ibarettir. Umre yapan kişi ihrama girmekle bu ikrarını ortaya koyar ve bunu telbiye ile seslendirir. Bu ikrarın verdiği heyecanla dağlara, taşlara, vadilere, tepelere ve her karşılaştığı topluluğa kararını haykırır. Telbiye, bu kararın sloganıdır. ‘Buyur Allah´ım! Senin emrine amadeyim. Senin koyduğun ölçüleri gözeteceğim´ demektir.

Umre yolculuğu hayatımızdaki yanlışları anlamak, kendimizi kontrol etmek, nefis muhasebesi yapmak için çok önemli bir fırsattır. Kendimizi yenilemek, eksikliklerimizi gidermek, iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olabilmek için bir milattır.

Umreye niyetlenmek, tıpkı hacca niyette olduğu gibi samimiyeti kuşanmaktır. İhlâsa bürünmektir. Samimiyeti kuşanmadan, ihlâsa bürünmeden umre yapılmaz. Takva eğitimine girmektir bu yolculuğa çıkmak. Kardeşlik bilincine ermek, insanı insan yapan değerlerin şuuruna varmaktır. Hz. Peygamberin getirdiği evrensel ilkeleri benimseme ve hayata geçirme sürecine girmektir. Bu süreçte kişi bencilliği yenmeyi öğrenecek, kendinden önce başkalarını düşünme anlayışı ve zihniyeti kazanacaktır.

Umre vesilesi ile yapılan Medine-i Münevvere ziyareti de, Hz. Peygamberin getirdiği yerlere gönlümüzü olabildiğince açma vesilesi olmalıdır. Hz. Peygamberi ziyaret ederken gönlümüz onun getirdiği değerlere kapalı olursa, bu ziyaretin ne anlamı olabilir? Medine´den İslâmî duyarlılığımızı bulunduğu noktadan daha ileri taşımız olarak dönmeliyiz.

 Her karışı Resûlullah (s.a.s)´ın ve sahabe-i kiramın hatıraları ve izleriyle dolu bir coğrafyaya yolculuk yaparken aslında onların yaşadığı döneme ve onların İslâm namına yaptıkları fedakârlıkları görmek ve hatırlamak ve İslâm´ın nice güçlüklerle ulaştığını anlamak ve sahip olduğumuz bu büyük nimetten dolayı Cenab-ı Hakk´a şükretmek ve bu büyük nimetin bize ulaşmasını sağlayanları yâd etmek gerekir.

Daha şimdiden yapılacak olan umrelerin makbul olmasını İslâmî ve insanî değerlerin ışığında huzur ikliminin oluşmasına ve yaşanmasına vesile olması niyazıyla.

Not: Diyanet İşleri Başkanlığı organizasyonu ile 2017 yılı umre kayıtları başlamıştır. Diyanet organizasyonu ile umre yapmak isteyen vatandaşların Müftülüğe müracaat ederek, tercih ettikleri turlara kayıtlarını yaptırabilirler.

Ayrıca 12-14 Ocak´ta gidiş, 26-28 Ocak´ta dönüş olmak üzere 14 günlük servisli 9. tur için grup oluşturuyorum. Turlar çabuk dolmaktadır. Kayıt yaptırmak isteyenlerin acele etmeleri gerekmektedir. 4 yada 6 taksitli ödeme imkanı vardır. Sabah kahvaltı, akşam yemek ve ayrıca bu sene ilk defa öğlen için de kumanya verilecektir. İki kişilik odalar 1230 dolar, üç kişilik odalar 1130 dolardır. Bu tura katılmak isteyenler 0.530 306 10 51 numaralı telefonla irtibat kurabilirler.