10 Ağustos 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı halk oylaması ile Türkiye tarihinde ilkleri yaşamaya alıştığımız Lider Recep Tayyip Erdoğan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olma sıfatıyla partisinden istifa edip ayrılmıştı.

Aradan geçen üç senenin ardından 20 Mayıs 2017 de gerçekleşen Ak Parti kongresi ile tekrar partinin başına dönen Erdoğan sevdam dediği dava arkadaşlarıyla buluştu.

Bu dönem içinde Parti iki genel başkan gördü.
Bunlardan ilki Ahmet Davutoğlu´ydu.
Ahmet Davutoğlu önderliğinde Ak Parti Hükumeti kurup güven oyunu aldı.

Seçim startı da bir yandan verilmiş olundu.
Fakat Ahmet Davutoğlu ile ilgili bazı anlaşmazlıklar olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın yaptığı açıklamalar ile anlaşılıyordu.

Bunlardan İlki Hakan Fidan´ın istifa etmek istemesi ve yapılacak olan 6 Haziran Seçimlerinde
aday olmayı düşüncesiydi.

Hakan Fidan ve Ahmet Davutoğlu anlaşmış gibi olsalar da Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın bu adaylığa sıcak bakmaması ve kendisine sorulduğunda her fırsatta bu fikrini sitem edercesine açıkça söylemesi ilk gerilim anlarından biri diyebiliriz.

Bir diğeri tarihe ‘´ Dolmabahçe Mutabakatları´´ diye geçen Ak Parti Hükumetinin bakanları ile HDP´li vekillerin Dolmabahçe Başbakanlık ofisinde bir araya gelip verdikleri kare ve 10 maddeden oluşan çözüm bildirisi olmuştu.

Mikrofonlar Erdoğan´a çevrildiğinde bu görüşmenin ve açıklamalarının yanlış olduğu beyanıyla ak parti teşkilatları da tam olarak ne olduğunu anlayamadığı bir soğuk savaşı hissetmeye başladılar.

Erdoğan Partideki koltuğunu Ahmet Davutoğlu´na devrederken sanki bu günleri görmüş gibi
üzerine basa basa söylediği ben buradayım bir yere gittiğim yok istişareye önem verin mesajı insanların aklını kurcalamaya başlamıştı.

Evet, Ak Partide istişare mekanizması devam ediyordu fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan
oyunun dışında bırakılmaya çalışılıyor gibi bir izlenim vardı.
Nitekim 6 Haziran seçimlerinden sonra alınan başarısızlık ve tek başına Hükumet kurulamaması Ak Parti ve Davutoğlu için tehlike çanları demekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tavrını hemen ortaya koydu yeni bir seçime gidilmesi ve kendi sözünü dinleyecek biri ile yola devam edilmesini gerektiğini belirtmişti.

Lakin Ahmet Hocanın pekte seçime gitme düşüncesi yok gibiydi.
Bütün partilerle koalisyona hazır olduğunu bunun için herkesle görüşmeye hazır olduğunu belirtmişti.

İşte burada da fikir ayrılıkları ve Erdoğan ile istişaresiz hareket edildiği anlaşılmıştı.
Kasım seçimlerine gidildi Cumhurbaşkanı Erdoğan sahaya indi ve ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım söylemini gerçekleştirdi. Açılış bayramları ile yaptığı mitinglerde seçimin kaderinde Liderliği ve Hitabeti ile etkili oldu.

Kasım Seçimlerini kazandıktan sonra sıra istişaresiz hareket eden Davutoğlu´nu görevden alıp yerine daha uyumlu çalışacak bir yol arkadaşı getirmekti.

Ve Ak parti de Binali Yıldırım dönemi 23 Mayıs 2016 tarihinde resmen başlamış oldu.

Başbakan Bin Ali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tam bir uyum içersin de çalıştı.

15 Temmuz gibi çok büyük bir badireyi atlattılar.
Başbakan Bin Ali Yıldırım´ın Bu Davaya bir Ali değil Bin Ali feda olsun demesiyle Lidere olan sadakatini ispatlıyordu.

Darbe girişimi önlenip devlet kontrolü sağlandıktan sonra bir daha bu tarz sıkıntılar yaşanmaması için hemen Anayasa değişikliği çalışmalarına başlayan Ak Parti 16 Nisan 2017
yılında yapılan referandum ile Türkiye tarihine yine damga vuruyor ve Partili Cumhurbaşkanlığı dönemini resmen başlatıyordu.

Biraz hafıza tazeledikten sonra geldiğimiz noktada;

Evet, Reis sevdasına geri dönüyor diyoruz.

Bu dönemde tabi pek çok beklentiler var.
Ak Partinin içerisinde bir yenileşme taze kan ihtiyacı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç azımsanmayacak kadar çok.

Bakalım Cumhurbaşkanı Erdoğan Ak Parti Genel başkanı olarak nasıl bir MKYK kuracak ve

Partide neler değişecek hep beraber ömrümüz varsa yaşayacak ve göreceğiz.

Selam ve dua ile…