Hayat dediğin gelip geçiyor, dünya bir imtihan okuludur.
Dertlerimizin neticesinde sabretmek gerekir; sevinçlerimizde şımarmamak gerekir.
Hepimiz birer insan olarak hesap vermekle mükellefiz.
Hesap verme bilincinden doğan titizlik, insana kendisini frenlemesini öğretir.
Ömrümüzün dünyada bir nihayeti var ve amellerimizin hesabını melekler tutuyor.
Her insandan sorumlu bir melek vardır.
Bunun karşısında ise aman insan iyi şeyler yapmasın diye bekleyen bir şeytan…
Melekler bize yardımcı oldukları gibi, kötülük yapmamıza rıza göstermezler.
Onların isteği kulların cennete gidilecek yoldan çıkmaması ve bu yolda insan kötü bir eylemde bulunursa tövbe ederek dönmesini beklerler.
Kul hata yapabilir, önemli olan o hatadan dönebilmektir.
İnsanın hatasından dönmesi büyük bir erdemdir.
Öfke olabilir, umulmadık neticeler ile karşılaşabiliriz fakat bu sonuçların telafisi olmalıdır.
Kalp kırmanın günah olduğunu bilmeyenimiz yoktur ama kalp kırmamak da boynumuzun borcu olduğunu unutmamalıyız.
Öfkeyle kalkan zararla oturur diye ne güzel söylemiş atalarımız…
Öfkeyi kontrol etmek önce neden öfkelendiğimizi bilmek gerekir.
Öfke, başkasına kırıldığımızın ve incindiğimizin bir işareti olabilir.
Belki de ihtiyaçlarımızın tam olarak karşılanmadığı için öfkelenmişizdir.
Bazen de öfke, hayatımıza karışanlara bir tepki bazen de değişmek isteyip de değişmeyen kendimize bir tepkidir.
Kısaca öfkenin birçok sebebi vardır.
Öfkelenmek aslında doğal bir içgüdüdür.
Kişinin aczinden ve zafiyetinden, sorunlarını çözememesinden kaynaklanıyor.
Tüm bunların yanında öfke yarardan çok zarar getiriyor.
Bu nedenle en önemli şey, öfke kontrolü yapmaktır.
Öfke kontrolü için öfkemizin sebebini araştırmak gerekir.
Bir olumsuzluk karşısında öfkeleniriz, etrafı kırar dökeriz, fakat öfke nöbeti geçtikten sonra neden öfkelendiğimizi tam olarak hatırlamayabiliriz.

Sonuçta etrafı ve başkalarını kırmış, sorunu çözememiş hatta da artırmış olabiliriz.