Malumunuz son günlerin önemli konularından biri hocaların tartışılan fetvaları. Özellikle kadınlar gününde hocaların kadınlara yönelik sözleri devlet düzeyinde dahi eleştirildi. Bazı kendini bilmez hoca kılıklılar da bu eleştirilere çanak tuttuğu bir gerçek.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın “Meydan boş bırakılmasın” talimatıyla Diyanet harekete geçti.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ´ın programı çerçevesinde 81 il müftüsü Ankara´da toplandı. 4 gün süren toplantıda Diyanet İşleri Başkanlığının eksikleri masaya yatırılarak, yeni dönemde Diyanetin nasıl daha aktif olacağı değerlendirildi.

Daha sonra ay sonuna doğru İlahiyat Fakülteleri ve
Diyanet ortak bir çalıştay düzenleyecek. Daha sonra bu ekibe YÖK de katılacak.

Bu programın ev sahibi kim olacak?

Diyanet İşleri Başkanlığı.

Peki Diyanet İşleri Başkanlığı FETÖ devletin, milletin ve İslam´ın temeline dinamit yerleştirirken neredeydi?

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, makamında Vatikan Dinlerarası Diyalog Konseyi Sekreteri Miguel Angel Ayuso´yu kabul etmekle meşguldü.

Masonik örgütler İslam´ı diğer batıl dinlerle aynı kefeye koyarken Diyanet neredeydi?

Vatikan ile ‘Niyet Bildirgesi´ imzalamakla meşguldü.

Sahte şeyhler, üfürükçüler, muskacılar İslam´ı kötü gösterirken Diyanet neredeydi?

Papa 16. Benedict´i Başkanlıkta ağırlamakla meşguldü.

Biliyor musunuz, FETÖ örgütünün dünyaya yayılma planının en önemli ayağını oluşturan Dinlerarası Diyalog saçmalığının Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde işlevsiz kalsa da bir daire olarak kurumsallaşmış hali mevcuttu. Hatta bu birimin adı daha sonra ‘Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Daire Başkanlığı´ olarak değiştirildi. Hatta şuanki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş geçmişte bu birimin yöneticisiydi.

Terörist Fethullah Gülen Türkiye´de cemaat toplarken hiç görev yapmaksızın nereden maaş aldı?

Diyanet´ten!

Hatay´da El Cezire´nin canlı yayınıyla, Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos, Türkiye Yahudileri Hahambaşı İsak Haleva, Suriye Antakya Süryani Ortodoks Patriği Ignatius Zekka 1. Ayvaz, Türkiye Musevi Cemiyeti Başkanı Silvio Ovadyo ile farklı dinlerin temsilcilerini kim ağırladı?

Diyanet İşleri Başkanlığı!

Tüm bunlar Diyanet´in gözü önünde hatta içerisinde olmadı mı?

Diyanet´i itibarsızlaştırmaya çalışmıyorum. Tam tersi bundan ders çıkararak aynı hatanın bir daha yapılmamasını istiyorum. Milletimiz 15 Temmuz gibi belayı başından defetti. Bir daha 15 Temmuz´lar yaşanmasın, devletimiz ve milletimiz sıkıntı çekmesin.

 

DEVLET HASTANESİ KANTİNİ

Devlet Hastanesinde kapanan kantin sorunu üzerine Belediyenin ücretsiz çay servisi yapması takdire şayandır.

Fakat hastanede ücretsiz çay dağıtmak belediyenin işi değildir.

Çay servisi yapmak yerine hastane kantininin ilk ihalesini zarar edileceğinin bilinmesine rağmen fahiş fiyatla kimlerin neden aldığının araştırılması gerekir.

KANALİZASYON TV

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her bir kanalı ayrı bir sorun, adeta kanalizasyon haline dönüşmüş olan medyanın şerrinden evlatlarımızı, ailelerimizi ve milletimizi koruyacak olan ilk ve güçlü kalkan yine kadınlar, annelerdir” dedi.

İyi de tüm bunları engellemek devletin işi değil mi?

TV kanalları kanalizasyona dönüşmüşken ve hükümet bunun farkındayken neden hala bir çözüm bulunmaz?

Bu sorunu Devleti yönetenler çözemezse kim çözecek?

‘Ailelerimizi ve evlatlarımızı bu koruması gereken´ annelerimiz tüm gün evlilik, yemek, gelin programları gibi Türk örf ve adetlerini baltalayıcı programları izlerken evlatlarımızı nasıl koruyacak?

Cumhurbaşkanlığının işi şikayet etmek mi, müdahele etmek midir?

Peki her ay bizden alınan parayla maaşları ödenen RTÜK ne iş yapar?

SUÇ ORTAĞI

Hiç şüphesiz, bu dolandırıcılık işleri inanılmaz bir zeka ve pratiklik gerektiriyor. Yoksa aklı başında insanlara, yarım saat içinde Beyazıt Kulesi´ni satabilmek, devletin tramvayını kiralamak, kazandığını düşünerek dolandırmak, kaybettiği halde sürekli para verdirmek hiç de kolay değil.

İnsanlar nasıl böyle bir hata yapar, kolay para kazanmaya neden bu kadar merak salar anlamak mümkün değil. Bunun sosyolojik, psikolojik ve manevi sebepleri medyada sürekli tartışılıyor.

Fakat dolandırıcılık sektörünün insanları inandırmasında ‘tanıdık yüz´ faktörü nedense unutuluyor. Ulusal dolandırıcık projelerinde mutlaka ünlü isimler rol alıyor.

Özellikle son ÇiftlikBank dolandırıcılığında da gördük ki milletin desteğini alıp işi inandırıcı kılmanın yolu proje reklamının ünlü bir insanı içermesidir.

Çiftlik Bank´ın medya yüzü ise Diriliş Ertuğrul dizisi oyuncusu Mehmet Çevik oldu. Projeyi eleştirenlere :”Bu milli bir projedir.500 bin insan bu projeye inanıyor.” dedi. Televizyonlara çıktı, reklamlarda oynadı, çiftlik açılışlarında bulundu. ÇiftlikBank dolandırılıcığında başrol oynadı.

Fakat herşey bitip insanlar dolandırıldığında Mehmet Çevik hiçbir şey olmamış gibi “Ben sadece reklamlarda oynadım. Suç mu? Medya ve iletişim danışmanını siz yazdınız. Benim resmi görevim yok.” diyerek olaydan sıyrılmaya çalıştı.

Ancak Çevik, Çiftlik Bank´ın geçen aylarda İnegöl´de açtığı ve dün mağdurlarca basılan çiftliğin etkinliğinde ‘basın ve iletişim danışmanı´ olarak anons edilmiş, sahneye çıktığında şirketi öve öve bitirememişti.

“Çiftlik Bank bu dünyada kapitalistlerin, ‘Biz dünyadan büyüğüz´ diyen 5´lerin kurduğu bir tezgahı deviriyor. Müthiş bir ailesiniz, yılmayın, sakın tezgaha düşmeyin” diyerek dolandırıcılık şebekesine destek sağlamış olmuyor mu?

Peki Mehmet Çevik şimdi nerede?

Hiçbir şey olmamış, insanlar kandırılmamış gibi elini kolunu sallayarak gezmeye ve ekranlarda boy göstermeye devam ediyor.

Velhasıl...

Yüce dinimiz İslam hiçbir cemaatin, hiçbir tarikatın, hiçbir şeyhin tekelinde değildir.

Peki Diyanet İşleri Başkanlığının tekelinde midir? Yani İslam´ın yeryüzündeki tek temsilcisi Diyanet midir?

Sadece Diyanet Profesörlerinin fetvasına göre mi amel edeceğiz?

“Diyanet Göreve” derken bunu da unutmayalım.