Dünyada yaşayan tüm insanların milliyetleri, yaşamış oldukları coğrafi konum üzerinde teşekkül etmiş yönetim, sınırları ve yönetim sistemleri belli organizasyonlardan adını almaktadır. Biz bu organizasyona devlet diyoruz. Bilinen şekli ile günümüzde 236 adet devlet olsa da, Birleşmiş Milletler organizasyonu tarafından tanınan 193 devletin varlığından söz edilmektedir. Diğer bir realite ise yeryüzünde 5000’den fazla etnik grubun olduğu, bu grupların devlet kurma ya da olmaya yönelik girişimleri olsa da, çeşitli nedenlerden dolayı istenilen başarı sağlanamamış ve bu gruplar, var olan devletler içerisinde, temsil edilmeye ve yaşamaya devam etmektedirler. Birçok farklı etnisiteye sahip gruplardan meydana gelen ve aynı coğrafya da tek bir organizasyona bağlı olarak varlığını devam ettiren ülkelerden biride Türkiye’dir.

Tarih sürecinde birçok farklı azınlığı bir arada tutmayı ve onlardan bir millet ve coğrafyanın belli bir parçasında devlet olmayı başaran geçmişinin kötü talihini arkada bırakıp, küllenen bir imparatorluktan yeni bir devlet ve yeni bir millet yaratan, ender liderlerden biride Mustafa Kemal Atatürk’tür. Devletlerin var olma, varlığını devam ettirme süreçlerind, en etkin rol oynayan, sahip oldukları liderlerdir. Nitelikli bir devlet adamına sahip olmanın bir devlet için ne kadar önemli olduğunu, Beyaz Zambaklar Ülkesi adlı kitabın yazarı olan Grigory Petrov şu ifadeler ile anlatmaktadır; Kimi Devletler yöneticilerinin hataları, basiretsizlik ve yetersizlikleri yüzünden yıkıcı krizler geçirir veya yok olur giderler. Kimi devletlerse nitelikli akıllı ve başarılı yöneticileri sayesinde halklarına müreffeh huzurlu ve mutlu bir yaşam sağlarlar.

Milletlerin tarih sahnesinde yer almaları ancak ve ancak sahip oldukları liderlerin bireysel, ilmi, siyasi ve iktisadi dehaları ile mümkündür. Bunlardan bazı örnekler vermem gerekirse tabi ki başta M.K. Atatürk, Mao, Roosvelt, Churchill, Hitler, Stalin, Mandela, Tito, Fidel Castro, Lenin ve daha buna benzer bir çok liderden bahsetmek mümkün. Savaş ve Barış Romanının yazarı Lev Tolstoy’un diğer bir ifadesi ise; bir millet büyüklük ve kahramanlık unsurlarına sahipse, ondan yıldırımlar doğar, o milletin arasından kahramanlar çıkar. Eğer halk sadece bir su buharı kütlesi ise, hiçbir iç ve diş güç ondan yıldırım üretemez. Yurt dışında yaşadığım dönemlerde bir televizyon programında zamanın ABD Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger’in şu ifadelerine tanık olmuştum. Kendisine yöneltilen sorular; 1. Dünyanın en büyük ve güçlü devleti olmanın kıstası nedir, coğrafi büyüklük mü, nüfus çokluğu mu, sahip olunan bilgi ve teknolojimi, para ve doğal zenginlikler mi? El cevap hiçbiri . Dünyanın en büyük devleti, devleti teşkil eden halkın üretken beyin yapısının, nüfusa orantısı hangi ülkede, en çoksa, en büyük odur. Cevabını vermişti. Bu tanıma göre herhalde dünyanın en büyük ülkesini tahmin edebilirsiniz. 2. Dünyayı nasıl kontrol edebilirisiniz? Cevap petrolü kontrol edebilirseniz, dünyayı kontrol edebilirsiniz. 3. Bir devlet halkı nasıl kontrol altında tutabilir? Cevap suyu ve gıdayı kontrol altında alarak. Halkı da kontrol altına alabilirsiniz olmuştu. Yıllar geçmesine rağmen bu anımı sizlerle paylaşmak istedim. Umarım benim tüm yukarıda yer alan ifadelerden çıkardığım ders nispetinde siz değerli okuyucularımda kendinizce bir ders çıkartırsınız.