Değerli okurlarım bugünkü yazımın başlığını merak etmişsinizdir. Öncelikle sizlere bunun açıklamasını yapmak istiyorum:
     Alicengiz bir zamanların iliziyonisti idi bu şahıs sokak, sokak dolaşıp el çabukluğu ile çeşitli numaralar yapıp bazı ürünlerini satardı. Vatandaşlar ise birinin yaptığı kötü davranışını buna benzeterek: “Ne o yine Alicengiz oyunumu oynuyorsun?” gibi kelimeler ile şakalaşırlardı.
     Şimdilerde bakıyorum ülkemiz üzerinde o kadar çok Alicengiz oyunları oynanıyor ki bilmeden insanlarımız bu oyuna alet oluyor veya prim veriyor. Bir yanda ABD’nin beslemeleri PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadele veren güvenlik güçlerimizin kahramanca teröre gereken dersi vermesi ve artık iyice gücünü yitirmiş olan teröristler son çırpınışlarını yaparken ABD ve onun yanki başkanı Trump’ı bir telaştır aldı ve ardından ülkemize kahpece yaptırımlar uygulamaya başladı. Meselenin sıradan bir papazın tutukluluğu olmadığı herkesçe malum. Onlar biliyorlar ki bu işi deştikçe altından ne çapanoğullukları çıkacak.
          Yıllardır bu ülkenin değerlerini hiçe sayan, ülkemizi ve inançlarımızı oyuncak haline getirip oynayan hainleri biz çok iyi biliriz. Bir zamanlar çektikleri filmleri ile ülkemizde prim bulamayanlar, yurt dışında, Film Festivallerinde ödül almaları ve bununla da övünmelerini hatırlayacaksınız. 
     Ülkemizi dış dünyaya tanıtıyoruz diyip, bu ülkenin değerlerini, inançlarını ve tarihini yalan yanlış bir senaryo ile çektikleri filmler ve dizilerle rencide eden hainler sürekli faaliyet halindedirler. Kafalarında oluşturdukları çirkin senaryoları ülkemizin saf temiz insanlarına kabullendirmeye çalışan bu hainler silah kadar tehlikeli olan sapık fikirlerini sinema filmleri ve TV dizileri ile bizi arkamızdan vurmayı amaçladıkları apaçık ortadadır. 
     Bizlere düşen bu hainlerin amaçlarına ulaşmalarını engellemek ve yaptıkları bu rezil projelerine itibar etmektir.  
     Yedi cihana hükmeden bir imparatorluğu yerden yere vurmak ve Alicengiz oyunları ile ecdadımız hakkında yalan ve iftiralar ile dolu senaryolarını, bizlere seyrettirmediler mi? Cihan Padişahlarımızı rencide etmekten geri kalmayan ve onları adeta sarayda harem den dışarı çıkmamış birer cinsi sapıkmış gibi gösteren bu zihniyeti içimizden temizlenmesi halinde ülkemiz huzura kavuşacaktır. Bu günde yapılan budur. Önce Feto belasını, ardından PKK terörünü temizlemeye ant içmiş bir iktidar var. Allah yar ve yardımcıları olsun! Bende bu sütunlardan halkımıza sesleniyorum: “Yılandan dost, Köpekten post olmaz!”   ABD’de yıllarca dost görünüp, bizi sırtımızdan vurmadı mı? Böyle bir dostluk hiçbir zaman görülmemiştir.
     Şu anda Papazına kavuşan Trump sakin görünsede bir gün mutlaka bir şeyleri bahane edip üzerimize saldırmayacağını kim garanti edebilir? Daha başka ne Alicengiz oyunları ile ülkemizin başına nasıl çoraplar öremeyeceğinin garantisini kim verebilir? Geçtiğimiz kısa zaman diliminde bize yaşttığı ekonomi krizinin bir aynını 1974 Kıbrıs Barış harekatından sonra bize yaşatan ABD’ye nasıl güven olur? Bütün bu sorulardan sonra, sizlere “Kuyruk Acısı” adlı bir anonim manzume ile hoşça kalın demek istiyorum:

              KUYRUK ACISI

Kıvrılırken bir yılan, gördü koca bir aslan,
Derhal ahbap oldular, yaşarlar uzun zaman.

Aslanın bir yavrusu, çıkmıştı yuvasından,
Baktı ki sürünüyor, ayağı yok bir hayvan.
Deliğine girerken, yapıştı kuyruğundan,
Çekti çıkaramadı, patlıyordu hırsından.

Öfkesi geçmiyordu, kuyruğunu koparmadan,
Yılan geriye döndü, kıvranarak acıdan.

Soku verdi yavruyu, her iki bacağından,
Yavru cansız yıkıldı, artık olmuştu olan.

Fakat yılan korkmuştu, aslanın intikamından,
Aslan çok hayıflandı, bu acıklı manzaradan.

Deliğinden bakarak, şöyle söyledi yılan,
“Benimle dost olur mu? Evlat acısı olan.

Her şeyi yaptığında kendini haklı sanan,
Yüzüne nasıl bakar ki, kuyruk acısı olan.

Artık hayır beklenmez, böyle bir ahbaplıktan,
Sen sağ, bense selamet, gidiyorum artık buradan…”