Bırakınız sevişsinler,

Bırakınız çalsınlar,

Bırakınız öldürsünler,

Bırakınız tapınsınlar,

Bırakınız ezsinler,

Bırakınız bırakınız bırakınız!..

Bu kadar hayasızlığı, merhametsizliği, adaletsizliği kendi başına bıraktığımız bir dünyada; Allah, bizi neremizden tutsun da, merhamet deryasına fırlatsın?

Hâlimiz berbat... Bir avuç homoseksüel, sadist, piç, katil ve psikopatın, dünyaya verdikleri şekil ile yaşıyoruz. Onların reflekslerine göre yol alıyor halklar.

Hem öyle neye, kime, nasıl inandığınız da çok önemli değil artık onlar için. Son yüzyılda değiştirdikleri bilgi, bilinç, inanç üzerindeki manüpilasyon araçlarının amacı, reflekslerinize hâkim olmak. Allah'a, peygambere inanıyor olmanız da sorun değil. Bütün gün sizi kuşatan telefon, televizyon, diziler, reklâm panoları ve daha bir dolu etken ile bilinçaltınızı manipüle ettiklerinde; zihninize yeni ufuklar açmamış, bu araçların toksik etkilerinden arınmak adına düşünce deryasına dalmamış iseniz; refleksleriniz bir zaman sonra, bu oyun kurucularının istediği kıvama gelecektir. Çıplaklıktan, merhametsizlikten, adaletsizlikten ne kadar nefret ederseniz edin, maruz kaldığınız ve buna rağmen ne yapacağınızı toplumsal bir çabayla, elbirliği ile harekete dönüştürmediğiniz zaman; işte o zaman erdem yüklü refleksleriniz sönümlenip, yerlerini; içinden çıkamadığınız, değiştirmeye gücünüzün yetmeyeceğine inandığınız refleksler alacaktır.

Başka bir yaşam biçimi mümkünken, size bunun mümkün olmayacağına inandıran; zamanla bilinçaltınıza döşedikleri reflekslerinizdir.

Gün içerisinde maruz kaldığınız her türlü aşağılık algı bombardımanı arasında, hangi bilinç ayakta kalabilir? Hangi hafıza işlevini yerine getirebilir? Gardını kim düşürmez, bu zihni bağlayan mesajlarla?

Değişim ve dönüşümün, reflekslerimiz üzerinden gerçekleşebileceğine inanarak, gerek televizyon, gerek eğitim, gerek sokaklar, gerek ev birliği, bu işin olmazsa olmazıdır.

Reflekslerimiz değişime uğradı. Herifler senin namazına, örtüne, inancına engel olmakla vakit kaybetmiyorlar artık. Telefon, televizyon, internet, yozlaşan eğitim sistemi, mevcut olan inanç tezahürlerinin içini boşaltacak, içi boşalan inancın refleksleri zayıflayınca da istediklerine ulaşacaklardır.

Kalpte iman var ama imanî bir refleks yok. Bu durumda neye göre baz alınacak durumumuz? Müminin refleksine benzemiyor reflekslerimiz. Televizyonla, internetle, düşünce ve duygu dünyamızı şekillendiren eğitim sistemini de ellerine vererek, teslim ettik reflekslerimizi. 

Reflekslerimiz bize ait değil efendim. Dil ile dile getirmesek dahi, kalplerimiz 'bırakınız' diyor. Öyle bir boşvermişlik, yorgunluk, bıkkınlık sarmış ki ruhumuzu, bir de üzerine geçim derdi diye icât edilen kapitalist sistemin en az 12 saatlik olan kölelik biçimi de eklenince, bırakınızlar çoğalıyor.

Amaaaan, ben de ne çok konuşuyorum canım. Tutmayınız beni haydi.