İnsan ömrünün tıpkı yeni doğan bir bebeğinki gibi 40'ının çıktığına inananlardanım.

40 yaşına gelmiş bir insanın hayatı anlamlandırma çabası, 40 yaşından önceki yıllarından muhakkak farklıdır.

Bir bebeğin o kapkaranlık ortamdan, bir anda bambaşka bir âleme geçiş yapma ve alışma süresi 40 gündür. Bir yetişkinin dünya hayatı içerisindeki tecrübeleri, kaygılarının sükûnete erişi, ölümün sanıldığı gibi hiç de ciddiyetsiz bir durum olmadığı, maddenin sınırı, maneviyatın enginliği ve derinliğinin önemi, 40 yaşında hakkını teslim eder. 40 yaş sancıları doğuma denktir. İnsan aslında 40 yaşında doğar, kavrar, değerlenir, demlenir. Sizi bundan sonra siz yapacak yaştır 40...

İnsan 7'sinde neyse 70'inde de o değildir. 40'ına kadar ne olmuşsa artık odur. Kâmil yaştır. Tevbesinin tevbe isteyeceği, dikkatin ve rikkatin 40 kat arttığı, Sırat'ın ta kendisidir. Paklanmak için teneşirin beklenemeyeceği, son dönemeç, son çıkış, keskin virajdır. Bundan sonraki yılların önsözüdür, rehberidir, kullanma kılavuzudur.

Artık ciddî anlamda sorumlusunuzdur yaşantınızdan. Ya 40 kat günaha sarılmayı seçecek, ya da nasuh tevbesi ile 40'ını çıkaracaksınız ömrünüzün. Bu yaşa erişebilen için bir fırsat, rahmettir. "Hadi, yeniden doğdun. Tertemiz başla" hediyesinin rakamsal ifadesidir. Aynı bedende reenkarne olma hâlidir. Kendinizi kendinizden daha insan etme, tüm çabanızı ve var olma sebebinizi esas amaca yöneltme durumudur. Ham ruhun, olgunlaşma biçimidir. Et parçasından ibaret olan kalbin, gönül denen nimete dönüşme yaşıdır 40...

Bu yaşa erdiyseniz, hayat size 2.nci defa bahşedilmiş demektir ve bu lütfun sahibinin muhatabı olmak şerefine uygun davranmak, ömrünüzün zekâtı olacaktır.

Hani 40 yaşını görmedim henüz, erişir miyim onu da bilemem lâkin şairin; "yaş 35, yolun yarısı" diyerek 46'sında göçüp gitmesi, 70 yaşını garanti etmiş olmanın bir iddiâsı ile nasıl yazılmışsa, 40 yaşını henüz görmemiş olmakla yazılmış iddia cümleleri değil bunlar. Tılsımlı bir yaş olduğu kanaatindeyim. Yoksa şairin iddiasından vurulduğu gibi vurulmak istemiyorum ben de. 40 yaşını gördüğüm zaman bu duyguları taşıyor olabilmek de meçhul. Duygular hızla değişiyor ve o yaş geldiğinde tam zıttı bir anlayış ile olmak da mümkündür. Muhteşem adam İsmet Özel'in dediği gibi; "Allah, insanı iddiasından vurur." İddia etmiyorum fakat o yaşa erdiğimde, yazıda anlatılan gibi bir anlayışa ermeyi temenni ediyorum.

Herkes için geçerli bir 40 yaş portresi değil elbette. Kimini teneşir bile paklayamazken, kimisi de 40 yaş olgunluğuna çok önceden erişiyor. Maksat rakamsal bir ifâdeden çok, insanın geçip giden ömrünün hesabını yapmaya başlaması şuuruna ermek ile ilgili. "Fâniyim fâni olanı istemem, acizim aciz olanı istemem" diyor ya zat, hesabı yaparken ne çok fânilik ve acizlik ile karşılaşacağımızın muhasebesi bir anlamda.

40 yaş olgunluğuna erişebilmek sadece yaşla ilgili bir mevzû olsaydı eğer, 40 yaşına ulaşan herkesin, bu duygularla hemhâl olması söz konusu olurdu. 40 yaşını şöyle düşünebiliriz; bu yaşı ömrünüzün heybesi olarak kabul edersek, o yaşa ulaşana kadar tüm yapıp etmeleriniz, niyetlerinizle ilgili samimiyet ya da sahtelikler, sizi tam o yaşa geldiğinizde kendinizle yüzleştirecek ve sizin bundan sonraki süreçte heybenize doldurduklarınızı, size sunacaktır. Ne topladıysanız, o. Neye niyet ettiyseniz, o. İyilik ya da kötülük; hangi tarafa çalıştıysanız, şimdi sıra 40 yaşla beraber hayatın sana onu geri vermesinde.

Hayat bir bumerang; nasıl fırlatırsan fırlat, sana muhakkak geri dönecek. İşte o geri dönüşün virajı, 40 yaşında alınacak.

Ömrünüz hayırlı ve bereketli olsun efendim.

Saygılar...