Rahman ve Rahim, iyiliği sonsuz ikramı bol olan Allah’ın adıyla!

Kıymetli kardeşlerim! Mirac,Hicri Recep ayının 27.gecesidir.Miladi 26 Şubat ı 27 Şubat a bağlayan gecedir.

Sözlükte: “Yukarı çıkmak, yükselmek” anlamında ki urûc kökünden türemiş merdiven demektir. Terim olarak Hz. Peygamber’in Allah katına yükselişini ifade eder. İsra ise Seyr, geceleyin yürüme, gece yolculuğu yapma demektir. Buna göre Allah, kudretinin işaretlerini göstermek için kuluna (Hz. Muhammed e) Mescidi haramdan çevresi mübarek kılınan Mescidi Aksa’ya geceleyin bir seyahat yaptırmasıdır. Kur’an’ı Kerim’de 17. Sûreye ad olmuştur ve 1. ayeti bu konuyu anlatır.

“Yüceliğinde sınırı olmayan O (Allah) ki kulu (Muhammed)’i bir gece, kendisine bazı delilleri göstermek için Mescid’i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid’i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra 17/1)

İsra, Kur’an-ı Kerimde bu ayette anlatılırken, Mirac kelimesi Kur’an-ı Kerimde geçmemektedir. Geçmiş ulemanın ve günümüz İlahiyat hocalarının Mirac hadisesinin varlığı veya yokluğu, ruhen mi, bedenen mi veya uykuda mı gerçekleştiği tartışmaları hep olmuştur. Biz Müslümanlara düşen, Mira’cı Peygamberimiz (SAV)’in bir hatıratı, bir tarih olarak okumak değil, Hz. Ebu Bekir’in tavrı misali Allah’ın emir ve yasakları karşısında her daim sadakatla bir duruş sergilemektir. Eğer Mirac Allah’a yükseliş ise Müslüman da hatalarından dönerek Allah’a yönelmesiyle Miracı en kazançlı hale getirmelidir. Yoksa hayatını günahlarla kirletip, bir gecede temizlenme anlayışı dinimizde kabul görmez.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Cilt 42 sayfa 276 da üç aylar diye bilinen ayların ve Kandil geceleri hakkında ki ifadeleri bu söylediklerimize bir örnektir. TDV Ansiklopedisinde ki ifadeyi aynen aktarıyorum.

Üç ayların faziletine dair Hz. Peygamber’den nakledilen rivayetlerin yanı sıra dini kültürde mübarek sayılıp kutlanan Regaib, Mirac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç aylara ayrı bir önem verilmesine, ibadet, dua, zikir ve hayırlı işlerle daha fazla meşgul olunarak dini duyarlılığın daha yoğun olarak yaşanmasına zemin hazırlanmıştır. Ancak hadis âlimleri Recep ve Şaban aylarının fazileti hakkında kaynaklarda mevcut rivayetlerin çoğunun uydurma, önemli bir kısmının zayıf olduğunu ifade etmektedir.

Resûl-i Ekrem’in Recep ayı girdiğinde, “Allahım, Recep ve Şâban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır!” şeklinde dua ettiği yolunda ki rivayet  (Müsned, 1, 259, Ebû Nuaym, VI, 269) zayıf kabul edilmektedir. Resûlullah’a isnat edilen, “Receb Allah’ın ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramazan ise Ümmetimin ayıdır!”rivayetinin ise aslı bulunmamıştır. (Süyûtî. S. 114)

Üç aylarda yerine getirilmesi gelenek halini almış nâfile ibadetlerden biri oruçtur. Recep ve Şaban aylarının tamamının oruçlu geçirilerek Ramazan’la birleştirilmesi “Üç aylar orucu” şeklinde adlandırılır. Ramazan ayında kasten bozulan oruçtan dolayı yerine getirilmesi gereken iki aylık kefâret orucunun Recep ve Şaban aylarında tutularak böylece üç ayların oruçlu geçirildiği de görülmektedir. Üç aylar orucunun adet haline gelmesinde, bu ayların faziletine dair Hz. Peygamber’den nakledilen rivayetlere dayanıp Ramazan ayını dini duyarlılık ve ibadet yoğunluğu içinde karşılama niyetinin etkili olduğunu söylemek mümkündür.

Resûl-i Ekrem’in Şaban ayında diğer aylara oranda daha fazla oruç tuttuğu, bazen da tamamını oruçlu geçirdiği hadis kaynaklarında yer almaktadır. (Buhâri “Şavm”, 175. 176.) Ancak Resûlullah’ın Recep ve Şaban aylarını birleştirerek aralıksız oruç tuttuğuna, böylece üç ayları oruçlu geçirdiğine dair sahih kaynaklarda her hangi bir rivayet mevcut değildir. Belirli günler dışında her zaman nafile oruç tutulması mümkündür. Ancak fazileti hakkında hadis bulunan ya da belirli zamanlarda tutulması tavsiye edilen nâfile oruçlar arasında üç aylar orucu mevcut değildir.

Recep ayının fazileti ve bu ayda oruç tutulmasıyla ilgili rivayetlerinin zayıf olması dolayısıyla bu orucun hükmü hakkında âlimler değişik görüşler ileri sürmüştür. Bazı âlimler Recep ayında oruç tutmayı müstehap kabul ederken, bazıları Recep ayını özel bir kutsiyet atfedilmesi ve halkın bunu zorunlu bir ibadet şeklinde algılaması endişesiyle bu ayda oruç tutmayı sakıncalı görmüştür. Bir kısım âlimler de özellikle Recep ayının tamamını oruçlu geçirmeyi hoş karşılamıştır. Şaban ayının büyük bir kısmını ya da tamamını oruçlu geçiren Hz. Peygamber Ramazan dışında ki en faziletli orucun Şaban’da tutulan oruç olduğunu ifade etmiştir. (Tirmizî, “Zekât”, 28). Bundan dolayı Şaban ayında oruç tutulması çoğunluk tarafından mendup sayılmakla birlikte; Resûl-i Ekrem’in Ramazan ayından başka hiçbir ayın bütününü oruçlu geçirmediğine dair hadislere (Buhâri, Şavm,” 52; Müslim, “Şıyâm”, 175-178) ve Şaban’ın on beşinden sonra orucun terk edilmesine yönelik rivayetlere dayanan bazı âlimler, orucu farz olan Ramazan ayına şevkle girmeyi zorlaştıracağı düşüncesiyle bu ayın ikinci yarısında oruç tutmayı mekruh görmüştür.

Dini gelenekte üç aylara önem verilmesinin sebeplerinden biri de bu aylarda bulunan  geceleridir. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib, aynı ayın yirmi yedinci gecesi Mi’rac, Şaban ayının on beşinci gecesi Berat ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi Kadir gecesidir. Regaib ile Berat’ın kutsallığı kesin olmadığı gibi bu gecelerde ifa edilecek ibadetler hakkında kaynaklarda sahih hadislere rastlanmamaktadır. Bunlardan en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sûre de Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir. (el-Kadr 97/1-3). Kadir gecesinin Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastladığı âlimlerin çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Üç aylarda nafile namaz kılınması, itikâfa girilmesi, bu aylarda yedi sene oruç tutulduktan sonra kurban kesilmesi gibi özel ibadet şekilleri kaynaklarda yer almamaktadır. Üç aylarda vefat eden kimsenin sorgusunun yapılmayacağı yolunda ki inanışında aslı yoktur.

Mi’racın İslâm âlemi olarak yükselmemize, yücelmemize, birlik ve beraberliğimize vesile olmasını yüce Rabbimizden diliyoruz. Allah’a emanet olunuz.