Rahman ve Rahim olan, iyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla!

Kıymetli okurlarım! Geçtiğimiz hafta İslâm nedir? Sorusunu Kur’an ışığında açıklamaya çalıştık. Konunun önemine binaen İslâm nedir? Konusunu biraz daha açmaya çalışalım. Eğer bu soruyu Kur’an’a göre değil de Müslümanlara göre nedir? Diye sormuş olsaydık; farklı, farklı tarifler ve anlayışlar ortaya çıkacaktı. İslâm nedir? Günümüz dünyasında yaşayan insanların cevabını en çok merak ettiği soruların başında gelmektedir. Eğer bu soruyu Kur’an’a, onu tebliğ eden Resulullah’a (s.a.v) göre cevaplamazsak İşid, Deaş, Feto ve benzeri sahte yapılar türeyecektir. Araştırmayan, tahkik etmeyen, sorgulamayan beyinler böyle yapılara meyledecektir. Dolayısıyla batıda yükselmekte olan İslâm korkusu (İslâmofobia) devam edecektir. İslâmofobia nın yükselmesi iki sebebe bağlıdır.

Birincisi: Müslümanların kendi dinlerine dair bilgi ve bilinç yetersizliği ile buna bağlı yanlış yaşantı ve temsiliyet.

İkincisi: Müslüman olmayanların İslâm hakkında doğru bilgi edinememeleridir.

İslâm, dünyası nüfusunun en az dörtte birinin dinidir. Müslümanlarla Müslüman olmayanlar, ticari veya seyahat yoluyla bir şekilde birbirleriyle aynı mekanları paylaşmaktadır. İslâm, birçok olay nedeniyle dünyanın gündeminden hiç düşmemektedir. Batı toplumu İslâm hakkında doğru bilgiye sahip olmadığından, Müslümanların da temsiliyet yokluğu, önyargılı bakışlara neden olmaktadır. “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” İlkesi bariz bir şekilde ortaya çıkmış oluyor. Hâlbuki Kur’an’ın bakış açısına göre İslâm, insanların tüm zamanlarındaki ortak doğrularına verilen isimdir. İslâm, insanlığın değişmez değerlerinin diğer bir adıdır. İslâm, hayata yeniden başlamak demektir. İnsanın yaratılışı (fıtratı) tertemizdir. Sonradan ruhları kirlenenlerin, “Lâilahe illellah” ile aklanmaya, mikroplardan arınmaya, fıtratlarına dönmeye ihtiyaçları vardır. İslâm, sürekli buna çağırıyor bizleri.

Lâ demek: Geçmişte ki bütün hataların, yanlışlıkların, cahilliklerin, hurafelerin üzerine çizgi çekmek, bir daha dönmemek ve hatırlamamak üzere unutmak demektir.

İllâ: Bir teslimiyettir. Yeni bir yaşam tarzını solumaktır. Bu anlamda Müslüman demek, kayıtsız şartsız, şeksiz şüphesiz bütün aza ve hücreleriyle Allah’a teslim olan kul demektir.

Lâ: İslâm dışı her şeyi hayattan silmektir. İllâ ile açılan yeni sayfada vahyin ruhuna ters düşmeyen; Hakkın hükümlerini zorlamayan, İslâm’ın güzelliğine gölge düşürmeyen demektir. Müslüman, geçmişteki çirkinlikleri, virüsleri taşıyarak hayatını devam ettiremez.

“Müslümanım ama…”

Ben Müslümanım dedikten sonra “ama” demeyi kabul etmez bu din. “Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek.” (İnfitâr 82/5) “Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.” (Necm 53/39) “İnsanlar inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” (Ankebut 29/2)

İnsanlar Müslüman oldum demekle de sınavdan kurtulacak değiller. Müslüman olan insan İslâm’ın ne demek olduğunu, Müslüman olmanın kendisine nasıl sorumluluklar yüklediğini de bilmek ve emrolunduğu şekilde dosdoğru olmak veya yaşamak zorundadır. Teslimiyet bunu gerektirir.

İslâm, salt bir inanışa indirgenmez. İslâm’ın inanç kuralları vardır. Aynı zamanda İslâm’ın yaşam kuralları da vardır. İslâm, hayatın bütün anlarına dair sözü olan bir hayat sistemidir. İslâm, yüce yaratıcıyı insan bilincinin merkezine koyar. İslâm, bir tek İlâh’a ve onun emirlerini uygulamaya koyan bir kâinat görüşüdür. İslâm, yaratıcının insana ilim, akıl ve irade verdiğini öngören, insanın iyiyi ve kötüyü seçme iradesinin olduğunu kabullenen, evrensel barış yoludur. Bu özellikleriyle İslâm, insanın sadece inanç dünyasına değil, hayatına taliptir. İslâm, sadece inanç esaslarını değil, davranış kurallarını da barındırır. İslâm, iman ve ameldir. Sadece inanç güzelliğini değil, davranış güzelliğini de hedefler.

“Her kim (başkaları için) harcar ve Allah’a karşı sorumluluk bilincini taşırsa, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (Kelime-i Tevhid) tasdik ederse, onun için huzur ve rahatlığa giden yolu kolaylaştırırız.” (Lyl 92/5-7)

İslâm, insanın vicdanına hitap eder. Vicdansız bir İslâm, topraksız bir tohumdur. İslâm, insanın vicdanını, aklını, iradesini harekete geçirmesini ister. İyiliklerini çoğaltmasını ister. Tıpkı Hz. Muhammed (SAV)’e “Ey yatan kişi! Kalk ve başkalarını da kaldır.” (Müddesir 74/1-2)

İslâm, asla bir ideolojiye indirgenemez. İdeolojiler dünyevileşme (seküler) yapılardır. İslâm, dünyevileşmeyi fıtrata uygun olarak kabul etmez. İslâm, kalıcı hayatın adresi olarak, bu dünyayı değil, Ahireti gösterir.

Dünyada insanlığa faydalı, temiz, şirklerden uzak erdemli bir hayat ve ödüllü ebedi cennet olacak bir hayat dileğiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum.