Bekleyin;

Size şimdi, Türkiye'de yaşayan sıradan bir ailenin, yıllık yaşam döngüsünü anlatacağım.

Sonbahar mevsimi ile başlayalım;

Yaz boyunca akıllarında, sezon finali sahneleri ile kalan diziler, yavaş yavaş ortamı ısındırmaktadır. Yaza çıkacakları meçhul olan bu insanların, kış boyunca yiyecekleri salçalar, turşular, kompostolar, 100 aileyi doyuracak tarhanalar, aç insanları düşünmeden depolanır. Çocuklar okula, eşler işe, kadınlar da dedikodu için gün boyunca ev ve telefon trafiği arasında zamanlarını geçirirler. Akşam yemekleri, izleyecekleri dizinin heyecanıyla haldır huldur pişer. Herkes eve döner, yemekler yenir, çocuk dersin başına, anne-baba televizyonun karşısına, bıçağın ucuna takılan meyveler eşliğinde salya sümük üzülerek, hayatlarına düzmece dertlerle devam ederler. Din kardeşinden kimsenin haberi yoktur. Çatlak Safiye'nin manyak dertlerine üzülmek, başkasının derdine üzülmek için enerji bırakmaz onlarda. Sonbahar hiç şaşmadan, birbirinden farksız günler arasında geçip gider bu evlerde.

Kış çalar kapıyı;

Kabaran doğalgaz faturaları en önemli gündem olur. Dertler iyice sunîleşir. Yaşamak ve ona sıkı sıkıya tutunmaktan daha ulvî bir amaç olmaz bu mevsimde. Kapılar hep kapalıdır dışarıya. Sarımtırak ışıklı evlerin arasında, son gaz devam eder diziler. Değişen sadece mevsim meyveleri olur.

İlkbahar gelir;

Kadınların en kutsal görevi olan bahar temizliğinin vakti gelmiştir. Camlar ayna gibi parlatılır, halılar ışıl ışıl... Geçen iki mevsim boyunca, diziler yüzünden bozulan psikolojilerini, canhıraş temizlikle düzeltmeye çalışırlar. Ruhları avaz avaz bağırırken, onlar basarlar deterjanı. Ohhh, bu hayattaki en mühim görevler yerine getirilmiştir.

Yaz diyorduk;

Yavaş yavaş dizilere veda zamanıdır. Gözler yaşlı, kalpler kederli, boyunlar bükük; sanırsınız anaları ölmüş, evleri yanmış. Kimsenin kimseden haberi olmayan ama herkesin birarada olduğu, balkonlarda kısır partileri, kek tarifleri ile sımsıcak, samimi ilişkiler kurduklarını sandıkları mevsimdir. Biri kalkıp evine gidince, kalanların arkasından dedikodu yapacağı günler nihayet gelmiştir. Ohhh, ne güzeldir yaz. Biraz daha orta hâlli olanları, tatil adında bir şey icât etmiştir. Bas bas paraları tatile eşliğinde, kış boyunca kredi kartı ile ödeme yaptıkları; havuzlu, 5 yıldızlı otellerine kavuşmak için gün sayarlar. Herifler biraz fazla mesai yapmıştır bu kutsal ziyaret için. Olsun; "tebdil-î mekânda ferahlık vardır" demiştir onlara inandıkları din. Bir gönlü görmeye gitmek pek hesaplı değildir hem. "Aman ha, kimseye yardım edilmiyor bu devirde" diyerek, gâyet kârlı ve hesaplı ayrıca da mantıklı bir felsefe de belirlemişlerdir bu cennetlik hayatları adına. Sabahlar olmasın, yaz ne güzeldir ama her güzel şeyin de bir sonu vardır.

Eylül yaklaşır, sezon finalleri tekrar akla düşer, harıl harıl okul alışverişleri yapılır, salçalar, turşular için ucuz malzeme peşine düşülür. Değişen yine sadece mevsim meyveleridir. Birbiri ardına geçen günler, geceler, aylar, mevsimler hep bu hayatlar için döner durur. Zamanın bu dönen renkleri, onlarda sadece sezon finali hüznü yaratır. Sezon finalleri acıdır. Ömrün finali için çarpmaz artık kalpleri. Çatlak Safiye bir bidon çamaşır suyu dökmüş, Ertuğrul ortadan ikiye bölmüş, Eşkiya evlerine hükümdar olmuştur çoktan...

Mevsimler geçer ve değişen sadece meyveler olur.