Dünyayı saran salgın hastalığı nasıl atlatırız? Bu musibetten nasıl kurtuluruz? Ne yaparız? Ne ederiz lerin hesabını yaparken, tuzu kuru olan lar bir Sevgililer Günüdür tutturmuş gidiyor! Tek taş, çift taş, üçtaş derken bu yüzüklere bir de kampanya ekleyip tanesini 1800 TL.’den tutun 5000 liralara kadar varan yüzüklerin reklamlarını dinledikçe kan beynime hücum ediyor doğrusu!

Birde insanlarla alay eder gibi: “Üçtaş pırlanta yüzük sadece 5000 lira!” diye de replik koymazlar mı? İşte o zaman insanın aspalyaları atıyor.

Hani bir atasözü var: “Koyun can derdinde, kasap et derdinde!” diye. Ben hayretler içindeyim doğrusu! Bir yandan salgın hastalığı hiçe sayan aymazlar çılgınlar gibi eğlenceler tertip ederek hastalığı yaymaya davetiye çıkarırken, diğer yandan evlerini ve metruk inşaatları kumarhaneye çevirip kumar oynayanlar. Diğer yandan kosı hediye almadı diye kavga çıkarıp, kocasının intihar etmesine sebebiyet verenler mi dersin haberlerde izlerken:  “Ne oluyor bu topluma? Ne yapıyoruz? Nereye gidiyoruz?” Diye kendime sormadan geçemiyorum.

Bu salgın dönemde Esnaf kan ağlarken, evine yiyecek bir şeyler götürme derdine düşmüşken,eşi hediye alınmadı diyen hanımlar, eşi ile kavga edip,bıçakla kendini doğrayan beyler neyin kafasını yaşıyorlar anlamış değilim. Bana kalırsa bu falanca gününü, filanca gününü bize dayatanlar bizlerle dalga geçiyorlar demekten başka bir şey gelmiyor aklıma.

Öte yandan 14 Şubat Sevgililer gününü bahane edip eğlencelere, zevkusefaya dalanları hayret dolu gözlerle izliyoruz. Bu insanlar ya bu salgını hiçe sayıyorlar? Ya böyle bir hastalığın olduğuna inanmıyorlar! Bazıları da kendinden emin: “Bana bir şey olmaz!” Mantığı ile yaptıklarından geri kalmıyorlar. Dersin bu zati zevat şerbetlidir: Ya da efsunlanmışlardır da bizim haberimiz yoktur. Eğer böyle bir şey varda bizim mi haberimiz yoktur bilmiyorum doğrusu! Ya da bize de bu işi bir öğretseler de boşuna aşı falan olmasak!

Allah akıl fikir ihsan eylesin! Birileri havadan para kazanacak diye neredeyse takvimin tümünü: “Şu günü, bu günü” diye parsellerken, zavallı kuş beyinliler ise, bu kurnazlara yiyinti olmakta. Sanki başka bir işimiz kalmamışçasına paralarını tek taşlara, üçtaşlara vererek sonrada ağlanmalarına aklım sırrım ermiyor. Bir gün o taşlar başınızda patlayacak ya!  Hadi neyse! 

Bu günkü yazımı kendime ait bir taşlama ile noktalamak istiyorum:

BEYİNSİZLER

Günleri haftaları koydum sıraya,

Paramı yatırdım her türlü zırvaya.

Ne avuçta kaldı, ne elde beş para,

Acısı içimde şimdi çok derin yara.

Ya biz aptalız boş yere para harcarız?

Ya varidatımız çok ardına bakmayız?

Aklımızı yitirmişiz, bir gün ona yanarız.

O gün boşuna debelenip çamura batarız.

Hayat çok kısa günler çabuk gelip biter,

Doğru bir iş eylersen her kes seni seçer.

Karınca gibi çalışırsan kış çabuk geçer,

Uyma beyinsizlere aklı olan yolu iyi seçer.

Yusuf’um; aklım ermedi bu kulların işine!

Tedbirsiz gider bu salaklar her gün çişine.

Beş kuruşunu koklatmazken dostuna eşine,

Kapılıp gidiverir hayırsız işlerin peşine!..