Bu günkü yazımı bir müzik yarışması için yazmayı düşündüm. Bilmem siz nasıl uygun görürsünüz? Ama ben bu yarışmaya katılan gençlerin kendi öz müziğimiz ve şarkılarımız türkülerimiz dururken yabancı dilde şarkı çığırmak üstelik bu icraatı birde kendini parçalayarak yapmasına tahammül etmek mümkün mü?       Şimdi ben soruyorum: Bizler ulus olarak milli değerlerimize ne kadar sahip çıkabiliyoruz hiç düşündünüz mü?     

 Hemen, hemen bütün dünya milletleri milli birlik ve beraberliklerine sımsıkı sarılmışken biz neden milli benliğimize ve milli bütünlüğümüze sahip çıkamıyoruz? Yıllarca Amerika bu ülkeyi sinema filmleri, coca cola ile bizleri sömürmedi mi? Üstelik coca cola’nın hammaddesi olan Meyan kökünü ülkemizden elde edip işleyerek, kat ve kat paralar ile bize satarak bu ülkeyi bir sömürü diyarı olarak görmedi mi?      Gelelim bizim asıl konumuz olan Kültürümüzün zenginliklerine: Gerek yöresel halk oyunlarına, türkülerine deyişlerine ve âşıklarımızın atışmalarına, ruhumuzu dinlendiren İlahilerimize, Bazlamalarımıza ve zengin bir kültüre sahip folklorumuza sahip olan ülkemiz de ki aymazlar, bakın nasıl bir yozlaşma örneği sergiliyor. Söyledikleri şarkılar ile kültürümüzü hiçe sayarak yabancı çığırtkanlığı yapmanın ne kadar yanlış ve hatalı olduğunu acaba hiç analiz yapmışlar mı diye düşünmemek elde değil!      Ülkemizde yabancı müzik yapan ve ya icra edenler, çanak yalayıcılar, medeniyet diye bize Avrupa’nın ve Amerika’nın kokuşmuş gençliğinin HEAVY-METAL, ROCK, POP, HİP-HOP gibi ne söyledikleri belli olmayan, kızgın katır gibi tepişip kitleleri çıldırtan o anlamsız müziklerin ve dansların adeta tiryakisi olmuşlar.      Oysaki açık ve net bir dille söylemek gerekirse: “Milli benlik bağlamanın tellerindedir!” Ayrıca bizim Tasavvuf ve Türk Sanat müziğimiz de bu zengin dağarcığımızın içinde yer alır. 

     Fakat Türk halk müziğimizin yeri bir başkadır. Halkımızın bağrından kopup gelen onca ozanımızın değişleri ve türküleri nasıl bir kenara itilebilir ki? Bir Karacaoğlan, Bir Dadaloğlu, bir Köroğlu, bir Âşık Veysel, bir Çobanoğlu, bir Âşık Şenlik. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar zengin bir kültürün temsilcilerini siz nasıl Avrupa’nın ve Amerika’nın sapık müziğine eş değer gösterebilirsiniz?      Bütün bunlardan neden bahsettiğime gelince; adını vermeme gerek yok bir kanal da ses yarışması yapılmakta. Bu kanalda bakıyorum yabancı şarkılar revaçta. Türkü okuyanlar, ağızları ile kuş tutsalar itibar görmüyorlar. Aman Allah’ım nasıl bir aymazlığın içindeyiz? Nasıl bir hezeyandır bu? Bu günkü durum, adeta bu sapık kültürlerin yabancı hayranlığı karşısında adeta kanım donuyor. Yıllarca bizi filmleri ile uyutup sömürenler, kendi kokuşmuş kültürünü bize dayatmaya çalışmaktadırlar.      Şimdi sizlere soruyorum: Dünyada kaç ülke insanı Türk müziğini dinliyor? Kaç Avrupalı bizim türkülerimiz ile coşup alkış tutuyor? Heyhat! Hele gelip bir görün ki ülkemizin gençleri nasıl bir yanlışlığın içinde?

Yıllarca Euroviyon şarkı yarışmalarına katıldık, ancak son 2013 yılında bu yarışmalara katılmama kararı alındı bunun gerekçesini hepimiz biliyoruz. Politik oyunlar ile yarışma kuralları yeniden gündeme gelmişti. Daha önce ki yarışmalarda ise yarışmacılar yabancı dilde şarkı söylemeleri dayatmasını ortaya atmışlardı. Sus payı olarak da 2003 yılında Sertap Erener’in “Eery Way That I Can” adlı parça ile birinci olması dışında bizi maalesef daha fazla gaza getiremediler. Sonunda Euroviyon’ dan çekilme kararı aldık. Şimdi kendileri çalıp, kendileri söylesinler. Bütün bunları bildiğimiz halde biz neden şarkı yarışmalarında yabancı parça söyleyenlere itibar gösterip, onları yarı finale kadar getiriyoruz?
Peki, benim önerim nedir bu şarkı yarışmalarını düzenleyen kanallara: Öncelikle, Türkçe sözlü şarkı ve Türkülerimize yönelik yarışma tertip edilmeli, böylece ben ne söylendiğini anlamalıyım ve bu müzik benim ruhumu okşamalı aynı zamanda beni dinlendirmeli. Ne söylediği belli olmayan, sözleri kafiyesiz uyumsuz ve manasızlıklarla dolu parçaları bırakmalıyız. Memleketimin her köşesinden kopup gelen güzel ezgilerimiz varken, yamyam tamtamları, Kızılderili çığlıkları atarak tepinenlerin yaptıkları müziğe ve sözlere sanat demek, sanata ve sanatçılara hakarettir diye düşünüyorum.

Artık bizler de şu şarkı yarışmalarında yabancı parçaları okuyanlara rağbet göstermeyelim. Bizim müziğimizi hiçe sayanları bizde onların müziklerini hiçe sayalım. Bana ne Mozzart’tan, bana ne Pava rotti den bilmem kimden? Özümüze dönüp, öz müziğimizin kıymetini bilelim  Allah Billah aşkına!…      Müziğin evrensel olduğunu iddia edenlere, öncelikle kendi kültürlerine sahip çıkmalarını öneriyorum.  Elimizde avucumuzda kalan bir kültürümüz kaldı bunu da kaybedersek benliğimizi de kaybetmiş oluruz! Yazımı bir atasözü ile bitireyim: “Anlayana sivrisinek saz! Anlamayana davul zurna az!” Hayırlı günler dileği ile…