Rahman ve Rahim olan, iyiliği sonsuz, Rahmeti bol olan Allah’ın adıyla!

Sevgili Yıldırım Gazetesi dostları, inanan ve nefsine yenildiği için inancının gereklerini yerine getirmeyen insanların bir kısmının yapmadıkları şeylerden dolayı vicdan azabı duydukları görülür. Bir kısım insanlar ise, hataları nedeniyle pişman olmalarına rağmen, Allah’ın affedici oluşuna güvenerek hatalarını tekrar ederler. Allah Rahmandır.  Merhametlidir. Rahimdir. Şevkatlidir. Gafurdur. Afüvv dür. Hataları ve günahları bağışlayandır. Allah’ın tüm emir ve yasaklarına tam anlamıyla riayet etmeye çalışan bir kulun bile sığınacağı tek şey Allah’ın Rahmetidir. Allah’ın rızası dışında bir hayatı yaşamak, isim ve sıfatlarına sığınmak doğru değildir. Riyakarlıktır.

Neleri yaparsam Allah affeder? Yâda affetmez? Şeklinde hesaplar yaparak iman edilmez. Bu şekilde hesaplı, kitaplı, planlı teslimiyet olmaz. Peygamberler dahi affedilmeyi umarken, Örneğin Hz. Yusuf, Allah’a: “Rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Bana bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yerleri yaratan! benim bu dünyada da ahrette de velim sensin. Beni Müslüman / sana teslim olmuş olarak öldür ve beni barışsever, hayırlı kullar arasına kat.” diye dua ediyorken kişi nasıl olsa Müslümanız, bir şekilde kurtuluruz yada Allah nasıl olsa affeder zihniyeti ile günahlara cesaretle dalamaz. Bu şeytanın insanı aldatma yollarından bir diğeridir.  Şeytan: “Sen yap nasıl olsa Allah affeder.” Baksana millet neler yapıyor? Herkes iyi de bir sen mi kötüsün? Sen yapmazsan bir başkası nasıl olsa yapacak. Sen de Cennet’e giremeyeceksen kim girecek Cennet’e?”  Bu şekilde tuzaklar kurar insana. Kur’an bu konuda uyarır insanları:

“Ey insanlar, Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı, sizi Allah’ın affına güvendirmek sureti ile aldatmasın.” (Fatır 35/5)

Aynı bu ayete benzer bir ayet Hadid suresinde mevcuttur. “O yaman aldatıcı, sizi Allah ile aldatmasın. (Hadid 57/14)

Yeryüzünde şeytanı en fazla sevindirecek şey, insanların Allah’ın buyruklarından uzak bir hayatı sürdürmesidir. İnsan, Allah’tan uzaklaştığı oranda şeytan insana yaklaşır. Mallara da, evlatlara da ortak olur. Cimri, doyumsuz, tatminsiz kılar onları. İnsan Allah’ın nasıl olsa affedeceğini düşünürken farkında olmadan şeytanın kıskacında yok olur gider.

“Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse sizde onu düşman edinin. O kendi gurubunu ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.” (Fatır 35/6)

Yine etrafımızda ki kimi insanlar da şeytanın etkisinde kalarak benzer bir şekilde Allah’ın affediciliğini delil göstererek insanların hatalara düşmelerine sebep olurlar.  “Hatasız kul olmaz! Kul hata yapacak Allah affedecek.” Şeklinde yaklaşımlar ile Allah’ın affedici olduğunu çarpıtarak anlamından saptırırlar. Kimi kötü niyetli kişiler ayetleri dahi kullanarak, aslında karşısındakinin iyiliğini istedikleri konusunda Allah’ı da tanık tutarlar. Kişi ise farkında olmadan bu kişilerin sözüne itibar ederek: “Ne yapalım bende insanım!” der. Oysa ayetler uyarır insanı. Bu gibi kişiler dost görünümlü düşmanlardır.

“İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah’ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır.” Bazı insanların düştüğü bir başka hata ise: “Cehennemde biraz yandıktan sonra nasıl olsa cennete gireriz.” düşüncesidir. İnsan için her hangi bir garantisi olmayan ve ancak Allah’ın dilemesi halinde söz konusu olabilecek bu durumu kullanarak zihinlere vesveseler gönderir şeytan. “Nasıl olsa Allah affeder!” anlayışının bir başka şeklidir bu kandırmaca. Parmak ucuna değen ateş sebebiyle günlerce acı çeken insanlar, cehennemde yanmayı oyun sayarak: “Ne olacak çok çok biraz yanarız.” Şeklinde hiç olmayacak yakışıksız sözler ile dini gerçekleri alaya alırlar.

İnsanların büyük bir kısmı: “Nasıl olsa dünyada bir şekilde geçiniriz.” demez hep kendini garanti altına alıp, maddi açıdan güçlenmeye çalışır, ama iş dünya hayatının hesabını vereceği ahiret gününe gelince: “Nasıl olsa aklanırız. Nasıl olsa bir şekilde affediliriz.” diye işini Allah’a bırakır. Aslında günlük işlerde çoğu zaman mantıklı davranmaya çalışır insanlar. Mesela, yola çıkmadan önce internetten trafiğin durumuna bakar. Bir yere gitmeden önce en kısa zamanda, en az yakıt harcayarak nasıl gideceğini araştırır. Bir gece öncesinden hava durumuna bakar ve havaya göre işlerini ayarlar. Ama iş sonsuz yaşamını belirleyecek gerçeklere geldiğinde mantıksız varlığa dönüşüverir bir anda. Bile, bile kendini hatalara sürükler. Hesap gününü düşünmeden yaşar. Ahireti için kayda değer bir şey yapmayarak Allah’ın affetmesini bekler.

Oysa insanın aklından hiç çıkarmaması gereken tartışmasız bir gerçek vardır. Nereye gidiyoruz? Hep birlikte ölüme! Peki, yaşarken gittiği her yere hazırlık yapan insan, neden ölüme hazırlık yapmaz? Ölüme çare yok madem, hazır olmak gerek her dem.

Dünya ve ahiret saadeti dileği ile Allah’a emanet olun…