Yerimiz rahat değil mi? Araf'ta gidip gelmek, tam bize uygun sanki. Ne o tarafa, ne bu tarafa geçelim. Ortada bir yerde yol tutalım ama peygamberin bahsettiği o orta yola hiç benzemeyen...

Televizyonumuz açık kalsın. Tatillerimiz olsun arada. Filistin'de sesler yükselmeye başlayınca, lânetler yağdıralım koltuklarımızdan... Arakan arada gelsin aklımıza, Uygur zaten piyasamızda yok uzun zamandır. Ne kadar ölüm olursa, o kadar yas tutalım, az olursa az tutalım, sonra hepsini rafa kaldıralım. Soğana, patatese, yağa zam haberleriyle dertlenelim. Sosyal ağlardan particilik kavgası yapalım. Arada 3-5 aklı başında sandığımız insanlarla felsefe yapıp, gönüllerimizi sarhoş edelim. Dinden, imandan, ahiretten konuşalım, hoş olalım. Sonra evlerimize dağılıp, bu sarhoş gönlün etkisiyle bir müddet yol alalım. Susadıkça, aynı çeşmenin başında buluşup yine hoşlaşalım. Bu hoşaf olmuş kafa ile kendimizi bile kurtaramayacakken, şeytanın üfürüğü ile uykuya dalıp kemâle erdik sanalım. Akşamları televizyondan siyaset putuna bakalım. Zamazingo maçlarla, tırışkadan zaferler kutlayalım...

Hayatlarımız nasıl akıyor değil mi?

Tüm bunlar olsun ve biz bu memnun memnuniyetsizliklerimizin arasında, bir kurtarıcı bekleyelim. Bir değişim; Ömerce, Hamzaca, Halidçe bir dönüşüm, bizi kalbimizden yakalayamasın diye elimizden ne geliyorsa yapalım ve sonra da bir kurtarıcı isteyelim Allah'tan öyle mi? Gelecek kurtarıcı önce sana hesap sormaz mı? Zalimden önce seni doğramaz mı? "Ben gelene kadar, sen ne yaptın bre gâfil?" demez mi?

Hayatlarımızın özeti, pek özete benzemeyecek gibi. Uzunca zamandır hikâyelerle yol alıyoruz. Masallarla uyutuluyoruz. Kulağımıza ninniler okunuyor. Nereden tutsak, elimize vıcık vıcık bir lânet bulaşacak artık bundan sonra. O kadar suçluyuz ki... Falsolu sesimizle, ümmete önder olma cesaretine kalkışıp haykırmaya başladığımızdan bu yana, lânet yağıyor üzerimize. Bu kaypak hâlimizle, ümmetin sesi olmak cesaretini hangi itkiden alıyoruz? Vallahi şeytan iyi oynuyor bizimle, güzel kafa buluyor. Her iddîamız, bize yeni imtihân kapıları açıyor oysa. Hadi; iddîa ettiklerimiz, ne zaman gümbür gümbür bir eyleme dönüşüp, zaferler kazandıracak? İstemiyorum; İsrail domuzunu alnından vuramayan silâhlarınızı, Çinli piçleri tanımayan insansız araçlarınızı, Amerikan köpeklerine değmeyen füzelerinizi... Yeter artık yalancı zaferleriniz! Ümmeti kucaklamayan sınırlarınızı istemiyorum! Adına devlet dediğiniz şey yere batsın! Bu düzmece düzeninizden tiksiniyorum! Strateji, dostluk ilişkileri, akıllı hâmleler diye diye, ümmeti temsil edecek insan kalmadı ortada. Rahatlar bozulmasın, Araf'ta kalalım istiyorsunuz oysa ki. Tahâmmül kalmadı efendiler!

Yetmedi mi, ümmetin kurtarıcısı rolünde, hâşâ Allah'a kendinizi pazarlamak?