Rahman ve Rahim olan, iyiliği sonsuz, Rahmeti bol olan Allah’ın adıyla!

Kıymetli Yıldırım Gazetesinin takipçileri sizleri selamların en güzeli Allah’ın selamı ile selamlıyorum.

“Oruç” Farsça kökenli bir sözcüktür. “Rûze” kelimesinin Türkçeleştirilmiş şeklidir. Arapça da oruç ibadeti, “Savm ve Siyam” kelimeleriyle ifade edilir.

”Savm” sözlükte, kişinin yeme, içmeye karşı kendini tutması, engellemesi, cinsi münasebetten ve şehvani arzulardan uzak durması demektir. Savm’ın kök anlamı, “Tutmak” demektir. Farz olan Savm, Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan fecrden gün batana kadar yeme, içme ve cinsel ilişki gibi beşeri faaliyetlerden uzak durarak insanın içgüdülerini ve ayartıcı benliğini dizginlemesidir.

Bununla amaçlanan sorumluluk bilincinin (takva) zirvesine ulaşan yolda bir merhale daha kat etmektir. “Ey insanlar! Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayınız diye oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı.” (Bakara 183.)

Oruç tutmak kendini tutmaktır. İnsanın başına ne geliyorsa kendini tutmadığı için gelir.

Günahların kökeni, öfkesini tutamamak, nefsini tutamamak, şehvetini tutamamak, dilini tutamamak gibi sebeplere dayanır.

Oruç ruhu beslemek için kendini aç bırakmaktır. Bunun anlamı, insanın maddi yanının İkincil olduğunu vurgulamaktır. Birincil olan yanı akleden, düşünen, hatırlayan, öğüt alan, inanan, değer üreten, iyiyi kötüden ayıran yanıdır.

Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan, neden bedeni aç bırakarak ihya edilmektedir? Zira vahyin anlamına ulaşma faaliyeti, gövdemiz ile ilgili faaliyet değildir. Akleden kalbimizle ilgili bir faaliyettir.

Kur’an’ın anlamına doğru yolculuk, bedenin değil, aklın ayaklarıyla yapılacak bir yolculuktur. Bu yüzden Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan, bedenin değil ruhun beslenmesini öne alan bir ibadet ayıdır.

Oruç insana sabrı öğretir. Nebimiz [as]  sabır ve imanı ayrılmaz iki kardeş kabul etmemiş miydi? Peygamberimizin dudaklarından “İman sabırlı olmaktır. Sözleri dökülmemiş miydi?  İmansız amel olur muydu? Sabır amellerin özüydü. ve “Oruç bu yüzden sabrın yarısıdır!” dememiş miydi?

Sabır ayı Ramazan!. İmanın yarısını, kulluk sofrasına cömertçe sunan Ramazan!. İmanın, İslam’ın, insanın beraberce meşke daldığı, gündüzleri başka rahmet, geceleri başka bereket Ramazan!. Doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan keskin bir sınırla ayıran Kur’an’ın göklerden rahmet sağnağı halinde indiği Ramazan!. Orucun zamanlaştığı, göğün yerle buluştuğu, meleklerin saflar halinde yeryüzüne indiği esenlik ayı Ramazan!.

Oruç tutmak tek başına bir ödüldür. Oruç bir fırsattır. Sabır oruçta, oruç ise Ramazan da sembolleşir. Oruç, insanın günahlarından kararmış dünyasına ışık olmakta, kötü duyguların gönlün üstünde oluşturduğu puslu havayı Allah’ın nurundan aldığı feyiz ile darmadağın etmektedir. Peygamberimiz “Beş haslet vardır ki, her kim onları bilerek ve inanarak yaparsa cennet’e girer!” buyuruyor ve ekliyordu, “Bu haslet sahipleri, abdestin, rûkûnun, secdenin hakkını vererek vaktinde beş vakit namaz kılanlar. Ramazan orucunu tutanlar. Güç ve imkânı varsa Kâbe’yi Haccedenler. Gönül rızasıyla verenler ve emanete riayet edenlerdir.” (Ebu Davud. Salât 9.)

Ramazan ve oruç on iki ay içinde, Kur’an-ı Kerim de adı anılan tek ay Ramazan ayıdır. (Bakara 2/183. 187.)

Oruç nefsin aşağılık duygularından ayrılması ve kötü davranışlardan sıyrılması için kişinin Allah’a tüm benliği ile teslim olup, günün belirli bir vaktinde yemeden içmeden ve cinsel hazlardan uzak durması olarak özetleyebiliriz.

Yüce Rabbim tutacağımız oruçlarımızı kabul etsin. Ramazan’ı Şerifiniz mübarek olsun. Kalbiniz imanla dolsun. Vücudunuz sıhhat bulsun. Allah’a emanet olun