Rahman ve Rahim olan, iyiliği sonsuz, ikramı bol olan Allah’ın adıyla! Sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyorum.

Değerli dostlar! Bu dünyada var oluşumuzun gerçek amacı, bizleri ve âlemi yaratan Rabbimizi tanımak ve ona kulluk etmektir. Kulluk (İbadet) inanan insanın inandığı varlıkla iletişimidir. Allah’a olan sevgi, saygı ve bağlılığın bir göstergesidir.

Hiç şüphesiz, yerine getirdiğimiz ibadetin anlamını, amacını ve hikmetini bilmek, ibadet etme bilincinin bir parçasıdır. Dini bir görev olması yanında ibadet, hem bireysel hem de toplumsal olarak eğitici ahlaki bir işleve sahiptir. Oruç ibadeti de, diğerlerinden farklı olarak bazı şeyleri yapmama esasına dayanır. Oruç, bir irade, sorumluluk, sabır ve samimiyet eğitimi, programı, Ramazan ayı da bu programın uygulandığı süreç konumundadır.

Geçmişten günümüze Müslümanlar, oruç ibadeti ve oruç ayı olan Ramazan’a layık olduğu önemi atfetme gayreti ve samimiyeti içinde olmuşlardır.

Ramazan ve oruç ibadetinin kültür hayatımıza bıraktığı izler geçmişten günümüze varlığını sürdürmüştür. Müslümanlar asırlardan beri yaşanan Ramazan ve oruç heyecanını aynen yaşamaya devam etmektedir.

Ramazan ayı, kameri aylardan adı Kur’an da geçen tek aydır. “Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırt edip açıklayan Kur’an’ın indiği aydır.” (Bakara 185.) İslâm’ın temel esaslarından biri olan oruç ibadetinin Ramazan ayında yerine getiriliyor olması, bu ayın önemini ortaya koymaktadır. Ramazan vahiy mevsimidir. Gök kapılarının açıldığı, seçilmiş bir insanın, kutlu nebinin kulaklarına Cebrail’in vahyi fısıldadığı mübarek zaman dilimidir. Bu vahiy mevsiminin sırrına erebilmek için, oruç tutmak, nefsi terbiye etmek gerekir.

Ramazan ayı rahmet ayıdır. Allah’ın buyruklarının yeryüzüne iniş mevsimidir.

Ramazan, bereketin, ilahi lütuf ve bağışlanmanın adıdır. Ramazan, ötelerden gelen tatlı bir esintidir. Ayrılırken ardında Rahmet, bereket ve kurtuluş esintileri bırakan bir rahmet rüzgârıdır. Nasıl ki, bahar yağmur mevsimidir. Ramazan da işte öyle vahyin rahmetle birleşerek göklerden indiği mevsimdir. Vahyin baharıdır.

Müminin hayatı sabır ile şükür arasında geçer. İnanan insan için üçüncü bir yol yoktur ki! Çünkü üçüncü yol insandır. İsyan insani bir eylem olmaz, imanla bağdaşmaz. Oruç, sabrı ve şükrü harmanlayan, isyan kapılarını kitleyen bir ibadettir. Onu diğer ibadetlerden ayıran, kişiye dolaysız ve vasıtasız şekilde kulluk bilincini hissettirmesidir. Oruç, insanlığa dünya kurulalı beri yarenlik eden, hem bedenini hem ruhunu satarak, insanı ötelere taşıyan manevi yolculuktur.

Oruç Ramazanda bir başka anlam kazanır. Oruç ve Ramazan ayrılmaz bir ikilidir. Araplar, kiri ve tozu silip süpüren yağmura (Ramzâ) derler. Ramazan kelimesi bir görüşe göre bundan alınmıştır. Çünkü Ramazan, yağmurun, pisliği süpürdüğü gibi, insanın kötü huylarını, nefsini, arzularını, nihayet günahlarını silip süpürür.

Ramazan ayında, sabır ramazanlaşır. Bu ayda sabır, müminin benliğini kaplar, maddi gıdanın vücuttan çekilmesiyle, bunun yerini manevi gıdalar alır. Artık kalp, Allah’ın adı anıldığında ürperir. Allah’ın ayetleri karşısında imanla dolup taşar. Ve Allah, kulun yegâne kapısı olur. Oruç açlığa, susuzluğa ve her türlü mahrumiyete bir meydan okumadır. Peygamberimizin ifadesiyle, “Günahlara, kötülüklere kalkandır o!”  (Müslim, sîyam 182.) İnsan oruçlu iken önünde duran yemeğe elini uzatamaz, suyu yudumlamaz. Katlanır yoksunluğa ve açlığa direnir. Çünkü Ramazan “Sabır ayıdır” (İbn Mace Sîyam 43)

Ramazan ayı adını nereden alırsa alsın, kulun açlığını, susuzluğunu umursamayıp, nefsini sabırla terbiye ettiği, rahmet selinin göklerden inerek bencillik, hırs ve aç gözlülüğü silip süpürdüğü aydır. Ramazan, bereketin, ilahi lütuf ve bağışlanmanın adıdır. Sabır ayı, sabır insanına dönüştürdüğü kula veda ederken, sanki insanların kulaklarına usulca fısıldar, “Sabredenlere ödülleri hesapsız verilir” diye. (Zümer 10.)

Ramazanı anlayan bilinçli bir kul olma dileğiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum…