Değerli okurlarım bugünkü yazımı çoğu insanların hastalık haline getirdiği Şekilcilikten söz etmek istiyorum. 

Yıllar öncesine dayanan bu kötü hastalık toplumumuzu adeta kuşatmış gibidir. Mutlaka sizlerde birçok şekilci kişilere rastlamışsınızdır. 1980 öncesi ve hatta ihtilal zamanında bile bu şekilcilik yüzünden nice gençlerimiz günlerce hatta aylarca bir hiç yüzünden hapis yatmıştı. 

Efendim, insan bıyığını biraz aşağı sarkıtsa Faşist, pos bıyık bıraksa Komünist, ince bıyık bıraksa Maocu, favorileri biraz uzun L şeklini almış olsa Leninci, sakal bırakanlar yobaz türbanlı kızlarımıza örümcek kafalı gibi daha birçok yakıştırmalı Şekilciliklerimiz vardır. Tabi ki bunlar insanlar için yapılan yakıştırmalar. Birde bazı giysi, halı tablo duvar süslemeleri figürleri gibi şekilcilik vardır. Mesela: Adam’ın biri ben camiden çıkarken yanıma yaklaştı, ben adam bana: “ Allah İbadetini Kabul etsin!” diyecek sanıp elimi uzattım. Adam benimle hem tokalaşıp hemde başladı ahkâm kesmeye: “Bak arkadaş başına taktığın takke de ki şu İsrail yıldızını görüyor musun? İşte Siyonistler bize bunu nasıl yutturmuşlar. Artık o takkeyi bir daha başına takma olur mu?” dedi. İçime bir kurt düştü takkeyi çıkarıp baktım. Gerçekten İsrail bayrağındaki altı köşeli yıldızı andıran bir şekil var. Tabi bir daha o takkeyi takmadım. 

Yine bir kaç yıl önce Sanayi Camiinin açılışı vardı. Biz de açılışa katıldık. Hem haberi yaparız hemde Cuma namazımızı kılarız dedik erkenden camide olduk. Biz vaazı dinlerken yanımıza bir vatandaş oturdu. Gazeteci olduğumuzu bildiğinden başladı ahkâm kesmeye: “Gazeteci ağabeyim şu tavandaki avizeye dikkat ettin mi?” dedi ben başımı kaldırıp avizeye baktım ve adama sordum: “Ne var? Sıradan bir avize” dedim. Adam devam etti: “Abi ben şeklinden bahsediyorum. Baksana Yahudi yıldızı gibi altı köşeli yıldız.” Ben: “Fe Süphan Allah!” Dedim, sonra adama dönüp sus işareti yapıp vaazı dinlemeye koyuldum. Namaz bitip dışarı çıktığımda bu adam yeniden yanıma yaklaşıp: “Abi avizenin resmini çekip gazetende yayınlayacak mısın?” demez mi. Ben adam memnun olsun diye: “ Evet çektim birader merak etme.” dedim de öyle yakamdan düştü.

Yine geçtiğimiz gün benim gittiğim Akşemsettin Camii de yatsı namazı sonrası aksakalı kısa tıknaz bir şahıs imam’a yaklaşıp yerde ki halıyı gösterip uzun, uzun konuştular. Ben herhalde halının üzerinde çöp falan gördü onu anlatıyor sandım. Merakla bekleyip İmam’a sordum: “Hocam o adam neyi şikâyet etti size?” dedim. İmam gülerek: “Halıdaki şekli Haç’a benzetmiş. Halıyı değiştirmemizi istedi.” ben çok şaşırmıştım yeniden sordum: “Hocam ben burada Haç’a benzer bir işaret görmedim. Hangi şekil benziyor.” diye sorduğumda İmam yeniden gülerek: “Boş ver Yusuf ağabeyi adam kendine göre bir şekil icat etmiş, onuda Haç’a benzetmiş işte.” 
Belki birçoğumuz buna benzer şekilci insanlara rastlamıştır. Şekilciliğin hastalık olup olmadığını bilemem ama bence bağımlılık gibi bir durum. Aynı Simetrist kişiler gibi. Yani benim gibi simetri hastalığı olanlar gibi bir şey olsa gerek. Hiç unutmam eşimin tedavisi için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine gitmiştik. Mamografi çekilen yerde eşimi beklerken gözüm duvardaki Hasta Hakları yazısının bulunduğu çerçeveye ilişti. Çerçeve hayli eğikti. Üşenmeden yerimden kalkıp çerçeveyi düzelttim. Yerime oturdum ve bakalım düzelmiş diye kontrol ettiğimde çerçeve yine eski haline dönmüştü. Ben yeniden düzelttim. Ama nafile çerçeve askısı tam ortalı olmadığından sürekli yamuluyordu. İki koltuk ötemde iki bayan hemşire beni izliyormuş. Birisi gülerek yanıma yaklaşıp: “Ağabeyciğim boşuna uğraşma. Ben de senin gibi çok çaba sarf ettim ama olmadı. Askısı tam ortalı değil ondan yamuk duruyor.” dedi ve ekledi: “Anlaşılan sende benim gibi simetri hastasısın.” dedi. 
     Ben halimden memnunun simetri hastası olmak o kadar da kötü bir hastalık değil. Ama Şekilcilik çok tehlikeli bir alışkanlık. Bir gün birinden iyi bir zılgıt yemek, ya da terslenmek olabilir. Şekilci kişilere dikkat ettiğinizde, mutlaka benzettiği bir imgeyi ortadan kaldırılmasını isteyen ısrarcı bir tavıra sahip olduğunu görürsünüz. Birçok şekilci kişiler ise benzettiği varlıkları kendilerine totem edinmiş bir yapıya sahiptir. Mesela örnek vermek gerekirse: Önünden bir kara kedi geçse, adam kendi ekseni etrafında bir tur atıp, kediyi kovar. Kara kedinin uğursuzluk getirdiğine inanmış değişik bir şekilciliktir. 

Toplumumuzda çokça rastladığımız, uğur sayılan at nalı, nazar boncuğu gibi sayacağımız birçok maddeyi kendimize totem olarak kabullenmişizdir. Şekilciliğin sınırı olmayan bir boyutta olması, zaman, zaman insanları kötü işler yapmaya kadar götüren bir hal almasına bile sebebiyet vermektedir. Birçok cinayetlerin şekilcilik ve batıl inançlar yüzünden işlendiğine çok şahit olmuşuzdur.

Evet sevgili okurlarım bu haftaki yazımı burada noktalayarak sizleri şekilcilerden ve ona uyanlardan olmamayı temenni eder, mutlu günler dilerim...