Değerli okurlarım…
Sevgi bir günlük mü? Diye sormadan önce şunu belirtmek istiyorum: “Her yıl Şubat ayının 14’ü Sevgililer Günü olarak ilan edilmiş. Bu günleri her kim uydurup ortaya atmış bilinmez ama bizim izlekler bu günlere uyup sevdiklerine hediyeler takılar v.s. alıyorlar. Hani yazımın başında belirttiğim gibi: “Sevgi bir günlük mü?” diye. İlla da sevdiklerimizi o gün mü anmalıyız?

İnsanoğlu sevgi ile yaşar. Sevgi olmayan yerde saygı, şefkat, merhamet, vicdan gibi unsurlar yok demektir. Bizler sevgiyi bir gün ile sınırlayamayız. Şöyle duvarlarınızda asılı olan takvimin sayfalarını teker, teker çevirip bir bakınız. Yaprakları çevirdikçe gözümüz mutlaka kutlamak için bir güne çarpar, şu günü, bu günü ve bırakın bu günlerin önemi veya manasını işin ucunda bir de hediye yok mu, işte bu beni hayli düşündürmekte. Neden bu özel ve anlamlı günlerde hediyeler alınır? Ve neden sadece bu günlerde anneler, babalar, kadınlar ve bir de sevgililer hatırlanır? Buna bir anlam vermek mümkün değil..

Kadınlarımıza bu modern çağda bile şiddet uygulayan Hitler kafa yapısına sahip, şiddete meyilli insanlarımız varken, nasıl bir sevgililer gününden söz edebiliriz? Bu türde kişilerin sevgiden ve insanlıktan nasibini almamış tavırlarını gözümüz önüne getirdiğimizde sevginin ve aşkın ne kadar hafif ve banal kaldığını görmekte zorluk çekmekteyiz.

Hemen her gün istisnasız: TV Kanallarında ki haberlerde bir kadına şiddet olayına rastlamamamız mümkün mü? Kadınların bizlere Allah’ın bir emaneti olduğunu unutmuşçasına onlara şiddet uygulamamız ne kadar yanlış bir içtihat olduğunu ortaya koymuyor mu?

Kimimiz bizleri dünyaya getiren analarımıza el kaldırıp onlara gaddarca ve zalimce muamele yapıyor, kimimiz ise eşimizin gazına gelerek o kıymetli varlığımızı bir huzurevine adeta bir eski eşya gibi atıyoruz. Bazı geri zekâlılarımız platonik aşk yüzünden gencecik, hayatının baharında kaç genç kızımızı kurşunluyor veya bıçak darbeleri ile vahşice katlediyor.

Doğuda yaşanan olaylara göz attığımızda, yaşı küçücük okul çağında ki onca kızlarımızı kendinden kat ve kat yaşlı erkeklere zevce olarak sunuyoruz? Milanyum çağında hala böylesine cahil bir toplumun yaşadığını hayretle izlerken kanlarımızı donduran bu olaylar karşısında nasıl bir sevgililer gününden söz edebiliriz?

Şimdi bir de madalyonun diğer yüzünden söz edelim!
Sevgililer Günü lafta değil, yürekte olması gereken ve bir gün önce eşini veya sevgilisini rencide edip ertesi gün elinde bir hediye ile ona kur yapan biri olmaktansa, hiç hediyeye gerek kalmadan ona sevgimizi göstermenin en güzel tarafı onu hoş tutmak olmalıdır. O savunmasız ve sevgiye muhtaç olan kadınlarımız için en büyük hediyemiz bu olmalıdır.

Öte yandan bu günleri çarpıtıp işi değerli hediyelere dönüştüren ticari mantığın kurbanı olmamak için illede bir hediye gerekli diyorsanız, sevdiğinize bir tek gül almanız bile yeter de artar. Neredeyse on gün önceden Sevgililer Günü için TV Reklamlarında milyonlar verilerek yapılan reklamların haddi ve hesabı yok gibidir. 3000’ne 5000’ne tek taş, üçtaş pırlanta yüzük reklamlarını izleyen birçok vatandaşımız neredeyse aylığının üç katı maaşlara satılan bu takılara gözleri yaşlı bakarken, kimin böylesine israf içinde olduğunu merak etmekten kendimizi alamamaktayız.

Çelişkiler ile dolu bir hayatı yaşadığımız muhakkak. Her fırsatı değerlendirip bu işi maddiyata dönüştüren zihniyete dur dememiz gerekir. Kapitalist mantık ile hareket etmek bizim bu temiz toplumumuza yakışmaz. Dinimiz bile böyle bir israfa şiddetle karşıdır. Alırken değeri olan bir takının, sattığınızda hiçbir değeri yok ise bu aynı zamanda israftan öte haramdır. Dinimizde yer almayan böyle günleri kutlamakta yanlış bir iş olduğunu bilmemiz gerekir.   Mutlu ve sevgi dolu nice günlere…