Yıl 1969 Kars’ta bir çok tiplemelerin yer aldığı ekol içinde birde İspirtocu Aziz diye biri vardı. Aziz’i ayık görmek istersen sabah saat 08.00 da bizim Arena Kulübe gelip onu görebilirdiniz. Onun hemen kulübün girişindeki kapı ağzına yakın bir masaya çöker saat tam 11,00 kadar oturup bu zaman içinde iki çay içer, beş lirayı çay tabağına bırakır giderdi. Para üstünü bile almazdı. Masasına oturanlara da çay ısmarlar, herkesin derdini, sohbetini dinler, yorum yapmaz, fazlada konuşmazdı. İddiayı çok sever, hatta biriyle girdiği iddiada kışın en soğuk zemheri ayında buz tutmuş Kars çayına, buzu kırarak girip yüzdüğü de bir gerçekti.

Saat 11 oldu mu, bizim kulübü terk eden Aziz’i, ya kayabaşında, yada Bayrampaşa ile Kaleiçi Mahallesini ayıran köprünün altında tuvalet ispirtosu içerken görmeniz mümkündü. Aziz kimseden para istemez. Para vermeye kalkanların parasını reddeder, hatta terslerdi.

Hiç kimse Azizin içecek parasını nereden bulduğunu bilmezdi. Herkes onunla ilgili birçok hikâyeler uydurmuştu. Kimisi Aziz’in çok zengin biri olduğunu iflas edip Kars’ta kaldığını, kimi Diyarbakır da kan davasından kaçıp Kars’a yerleştiğini gibi buna benzer hikâyeler uydurmuşlardı. Ama hiç kimse işin aslını ondan bir türlü öğrenememişti.

Bir gün yine bizim kulüpte her zamanki masasında oturmuş çayını yudumluyor, dışarıda lapa, lapa yağan karı izliyordu. Kapıda fırlama Necati göründü. İçeri girip çay ocağına yanıma geldi. Bana yaklaşıp, soğuktan elleri donduğu için yanan çay ocağının ağzına doğru ellerini tutup ısındı. Sonra da bana:

“Yusuf seninki yine yerine kurulmuş. Dur şunun masasına oturup bir çayını içeyim. Birde şuna bir hikâye uydurayım. Bakalım benimle iddialaşacak mı?”

Ben hemen devreye girip:

“Ya ağabeyi bırakın şu gariple uğraşmayı. Zaten kader mahkûmu!  Kendi halinde bir garip! Ne istiyorsunuz zavallıdan yahu!” Necati bu boşuna fırlama dememişler adama. Beni hiç dinlemedi gidip Aziz’in masasına çöktü. Aziz hemen bana işaretle Necati’ye bir çay getirmemi istedi. Bende çayı alıp yanlarına gittim. Çayı Necati’nin önüne koydum. Necati kolumdan tutup yanında ki sandalyeye oturttu. Bana dönüp:

“Yusuf duydun mu?” Ben merakla Necati’nin yüzüne bakıp:

“Neyi ağabey?” Necati devam etti:

“Neyi olacak oğlum? Kayabaşının köşede bir yatır varmış. Gece yarısı çıkıp oradan geçenlere görünüyormuş. Hem de eski asker kıyafetinde. Omzunda tüfeği ile nöbet tutar gibi dikilip duruyormuş. Onu görenlerin çoğunun dili tutuymuş diyorlar.” Necati abarttıkça abartıp konuşmasına devam etti:

“Valla ne yalan söyleyeyim bana milyon verseler o saatte oradan asla geçmem. Sahi Aziz sen her akşam orada içiyorsun sana da göründü mü bu asker?” Aziz bir yandan çayını yudumlayıp bir yandan da Necati’yi pür dikkat dinliyordu. Sonunda Aziz elinden bardağı tabağa koydu ve Necati’ye dönüp:

“Ben çok zaman orada köşedeki kayaya oturup içtim. Senin söylediğin gibi kimseyi görmedim.” Dedi. Ama Fırlama Necati bu hemen işi kızıştırmak için devam etti:

“Ama bu yatır gece yarısından sonra çıkıyormuş!” dedi Aziz biraz duraklayıp sonra:

“Ben bilmem gece yarısını falan. Ama gerekirse sabaha kadar orada oturup beklerim. Bakalım doğrumu?” dedi. Necati ise:

“İyi o zaman bu gece yarısı orada otur da iç görelim. Bende uzaktan seni gözetleyeceğim. Bir şey olmazsa, sana helalinden bir yüzlük çalışır. Yusuf’ta şahit. Tamam mı?” Aziz bu iddia olacak ta geri çevirecek. Hemen kabul etti.

Ertesi gün sabah Aziz kulübe gelmemişti. Öğlene doğru Necati geldi yüzünde gıcık bir gülümsemeyle bana:

“Yusuf duydun mu?” dedi. Ben yine Necati’nin bir haltlar karıştırdığını anlamıştım:

“Gene neyi duymadım acaba Necati ağabey?” Necati yine sırıtarak:

“Aziz gece kayabaşında içerken aşağı yuvarlanmış. Allah’tan bir taşa tutunmuşta paçayı kurtarmış. Yüzü gözü kan revan içinde hastanede tedavi etmişler,” Ben hayli kızarak:

“Ne istedin şu garipten yahu?” dedim. Necati:

İşte alkolün zararları! Yâda gerçekten yatır mı çıktı da bu çarpıldı, orasını da Allah bilir.” Diye alay etti ve çayını içtikten sonra çıkıp gitti.

Aradan birkaç yıl geçmişti. Bir sabah Aziz’in Bayrampaşa Mahallesinde ki köprünün altında ölü olarak bulunduğu haberini duyduk. Aziz’in bu hale düşmesine neden olan hikâyesi de onunla birlikte garipler mezarlığına gömüldü.