Karşımızda, kendisi çok küçük, fakat zamanında önlemler alınmamış olsaydı bütün dünyada insan neslini yok edecek kadar öldürücü bir musibet ile karşı karşıyayız. Bunun hepimiz farkında mıyız? Ne yazık ki bazılarımız hiç farkında değil, bazıları oralı bile değil. Bazıları da fazla büyütmeye gerek yok, bize bir şey olmaz diye düşünüyorlar. Durum hiç öyle değil. Bu bütün dünyaya bir Çinli tarafından yayılmıştı. Güney Kore’de bir kişinin 5.500 kişiye bulaştırdığı söylenmişti. Daha sonra bu rakamın 300 kişi olduğu söylendi. İşte böyle bir anda hızla dünyaya yayılıp gezebilen bir illet bu. Bazıları ilk zamanlarda önlemlere uydu. İnegöl’de sokağa çıkma yasağına çoğunluğu uydu. Zamanla maske takma önlemine de uyanlar çoğalmıştı. Fakat maske takma işi doğru olarak gerçekleştirilemiyor. Normalleşme sürecine geçebilme başlatılınca, çoğu maske takma işini bırakmaya başladılar. Fiziki mesafeye ise başından beri gereken şekilde uyulmadığını gördük. İyi niyetli olanlar ise, günlük koşuşturma içerisinde unutabiliyorlar. Çoğu da hiç önemsemiyorlar. Şu anda fiziki mesafe önlemi İnegöl’de yok denecek kadar. 65 yaşın üstündekiler ise çok sıkıntı çekmelerine rağmen, İnegöl’de çoğunluk olarak kurallara hemen uydular. Onları tebrik etmemiz lazım.

Yine yanlış anlaşılan bir şey de şu; sokağa çıkmak yasak deniliyor. Fakat o günler veya başka günlerde akrabalar ve komşular ilişkilerinde, musibet öncesindeki gibi hareket ediyorlar. İşte o zaman, sokağa çıkmamamızın bir kıymeti, anlamı kalmamış oluyor. Her kurala uymayanlar, kurallara uyanların haklarını yemiş oluyorlar. Virüsü bulaştırarak hastalanmalarına, işlerini kaybetmelerine sebep olarak zor durumlara sokmuş oluyorlar. Aynı zamanda, vatandaşlarımızın, kendilerinin ve yakınlarının da sağlıklarını canlarını tehlikeye atmış oluyorlar. Birimiz hepimiz demek. Birimizin sağlığı hepimizin sağlığı demektir.

Alınılan tedbirler ve izolasyon ile bu virüs karşısında başarılı olunabiliyor. Biz bu işi bitirdik der, önlemleri terk edersek, yenilgiyi bugünden kabul etmiş olacağız. Virüs iyi manada bağışıklığa uğradı mı? Hayır. Sürü bağışıklığı kazanıldı mı? Hayır. Aşı bulunabildi mi? Hayır. Fakat biz her şeyi çok çabuk unutup, rehavete kapıldık. Bütün vatandaşlarımızın canları kıymetlidir. Bir şey olursa yazık olur, üzülürüz. Önce biz İnegöl’ü kurtaralım ki, Türkiye kurtulsun ki, dünya sıfırlansın. O zaman huzura kavuşabilelim.

İran ikinci dalgayı yaşamaya başladı bile. Biz İran’ın durumuna düşmeyelim. Öyle bir disiplinli davranalım ki, İnegöl’de korona yok dedirtebilelim. Yoksa biz böyle yaparsak, bu illet yakamızı sittin sene bırakmayacak.

En büyük felaket toplumun nasıl bir iş ile karşılaştığının farkında olamamasıdır. İşte şuan bunu yaşıyoruz. Bu iş henüz bitmedi. Önce kendimizi, yakınlarımızı ve ülkemizi korumanın heyecanını hiç kaybetmemeliyiz. Bugüne kadar yaptıklarımızı kaybetmeyelim, tekrar geriye dönmeyelim.

65 yaşın üstündeki büyüklerimize yazık değil mi? En çok onlar fedakarlık gösterdiler. Onların fedakarlıklarını ve kurallara uyanların mücadelelerini unutmayalım.

Hepimiz bu işi ciddiye alarak kuralları hiç çiğnemeden hepsine uyabilelim. İnegöllü hemşerilerimiz, yoksa bu işin başka bir izahı yok. Ya yaşayacağız, ya öleceğiz. Yüce Yaradan hepimizi korusun, hepimizin yardımcısı olsun…