Demokrat Parti İnegöl İlçe Başkanı Murat Balakuş, son günlerde kamuoyunda ve siyasette tartışılan göçmenlere ilişkin yaptığı açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği ülkelerini rahat ettirmek gibi bir meselesi olmadığını belirtti. “Bu memleket Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de AB’nin gardiyanı değiliz” dedi.

Başkan Murat Balakuş yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

 “Ucuz işgücü” iktidar için daha az sosyal güvenlik harcaması demekken, ekonominin can çekişmesi ile çaresiz bırakılan tüccar için, esnaf için, sanayici için maalesef daha düşük maliyet demektir. Kontrol hastalığına yakalanan AK Parti, ne hikmetse, bir tek göçü kontrol etmemekte. Türkiye Cumhuriyeti’nin imkanları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Muhalefeti kontrol edeyim, medyayı kontrol edeyim, yargıyı kontrol edeyim diyen, kontrol hastalığına yakalanan AKP, ne hikmetse, bir tek göçü kontrol etmemekte, her şeyi kaydeden iktidar göçmeni kayıt etmemekte, “ucuz işgücü” olarak görülen zorunlu sığınmacı ve kaçak göçmenlerin alternatif maliyetini hesap etmemektedir. Devlet içeri gireni, dışarı çıkanı bilir. Devletin alameti farikalarından biri de budur. AK Parti için göçmenler ucuz işgücü ve AB kapısında bir kozdan ibarettir. Hükümet yetkilileri, halktan, gerçek gündemlerden kopuk her yönetimde olduğu üzere, kaçak göçmen çalıştıran bir avuç sanayicinin ne kadar mutlu olduğundan dem vurmaktadır. AK Parti için zorunlu sığınmacılar, göçmenler sadece ve sadece ucuz işgücü ve AB kapısında bir kozdan ibarettir. AK Parti, Türkiye’yi AB’nin tampon bölgesi haline getirdi. Meseleyi kazanç düzleminde ele alıyorlar. AB ile alakalı süreci sadece vize serbestisine angaje eden, serbest dolaşımı tüm demokratik kazanımların önüne koyan AK Parti, Suriye’de müzahir olduğu sorunlar neticesinde sosyal bir risk haline gelen göç hakkında da meseleyi “kazanç” düzleminde ele almakta. AB ile “eşit” taraf temelinde 60 yıldır yürütülen ilişkiler AK Partinin eli ile göçmenlerin bir tehdit unsuru olduğu ve restlerin çekildiği bir iklime evrilmiştir. Ekonomik olarak yolsuzluğu artık paçalarından akan AKP iktidarı, göçmenler ile alakalı da aynı durumdadır. 2016 yılından “Geri Kabul Antlaşması” adı altında AB ile göçmenler üzerinde rüşvet pazarlığı yapan AKP, bugün gündemde olan Afgan göçmenlerle alakalı da aynı süreci yaşamamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği ülkelerini rahat ettirmek gibi bir meselesi yoktur. Kendi vatandaşlarını rahat ettirmek gibi bir mecburiyeti vardır. Bu memleket Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de AB’nin gardiyanı değiliz.”

“AB’nin “yardım” yapması AKP’ye “ensar” olduğunu hatırlatırken, “yardım yapmıyoruz” demesi bir anda vatan konulu hamasi cümlelerin kurulmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla AK Parti için her meselede olduğu gibi para konuşur. Zorunlu sığınmacılar ve kaçak göçmenlerle alakalı ne yazık ki “dış politika” ve “milli güvenlik” ekseninde meseleyi tartışmaktan uzağız. Bu da karşıtlıklardan beslenen, karışıklıklardan medet umar hale gelen AKP ve Genel Başkanı Erdoğan’ı iştahlandırıyor. Açık yüreklilikle söylemek isterim ki; bu ülkede açık kapı politikası ile sınırları yolgeçen hanına çevirip taraf olan da, sadece slogan düzeyinde bir akılla geri göndereceğiz diyerek aleyhte olan da ‘Mülteci’ meselesinde yanlışta yarışıyor. Bu bakımdan yapılması gerekli olanları şöyle sıralayabiliriz; meselenin en temelinde insani tarafları göz önünde bulundurularak dış politikada yapılanların gözden geçirilmesi, inadın ve ülkemizi riske atan hülyaların bir kenara bırakılması, son 10 yılda ülkemizdeki demografik değişikliğin barındırdığı risklerin hesaplanması, göç konusunda betonlardan kurulu bir güvenlik sistemi yerine, uluslararası ilişkilerde tesis edilecek bir güvenlik zemini. Sınır denetimlerine ağırlık verilmelidir. Ülkeye giriş yapanların takibatı ciddi bir şekilde yapılmalıdır. Meselenin çözümü için dış politikadan milli güvenliğe kadar bütüncül bir akıl ve politika silsilesi gerek.”

Editör: TE Bilişim