Allah’a hamd, Resulüne salât ve selam olsun.

İyiliği sonsuz, ikramı bol olan Allah’ın adıyla!

Zikir, yüce Allah’a karşı sorumluluklarımızı bütünüyle yerine getirmesinde ifadesini bulan kapsamlı bir ibadettir. Mümin zikirli insandır. Ya da zikirli insan mümindir. Zikir imandır, ibadettir, itaattir. Toplumumuzun çoğu ibadet kavramından sadece belli birkaç ibadet şekillerini anlamaktadır. Hâlbuki Allah’ın rızasına talip olma yolunda atılan her adım, yapılan meşru her davranış ibadettir. Zikir kavramını sadece, tesbih ile Allah’ın isimlerini söylemek zanneden kimseler de vardır. Oysa müminin tüm iç ve dış âlemi Allah’ı zikreder ve Allah’ın zikriyle huzura kavuşur.

Kur’anın birçok yerinde zikirden bahsedilir. Zikirden söz eden Kur’an dahi zikirdir. Bir ayette: “Onlar ki, kötü bir şey yaptıklarında yahut kendilerine zulüm ettiklerinde hemen Allah’ı zikrederler ve günahlarının bağışlanmasını isterler.” (Ali imran/195) buyrulmaktadır.

Yapılan bütün kötülükler, zikirsizler tarafından yapılmaktadır. Başka bir ifade ile zikirsizliğin sonucunda ahlâksızlık ve isyanlar meydana gelmektedir. Zikir insanları ahlâksızlıktan, Allah’a isyandan alıkoyan imanı bir engeldir.Nitekim ayette belirtildiği gibi,zikir ehli olan müminler bir kötülükte bulunacakları veya kendilerini cehennemlik etme anlamına gelen zulmü nefislerine yapacakları anda hemen Allah ı zikrederler ve o kötülükten vazgeçip günahlarının bağışlanmasını Allah tan isterler.Allah da onları bağışlar.İşte zikir ehli budur ve zikir bu demektir. İnsan bazen zikirden gaflet edip, günah işleyebilir. Ardından günahın farkına varıp, hemen pişmanlık duyarak bağışlanması için Allah’ın kapısını çalmak zikir ehli olmanın özelliğidir. Onun içindir ki birçok ayetler insanı zikre, Allah’ı anmaya ve ondan gafil olmamaya çağırıyor. “ Ey iman edenler! Allah’ı çok zikrediniz.” (Ahzap/42) 

“Siz beni zikredin ki bende sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin.” (Bakara / 152)

Yüce Allah’ın bizi anlaması; bizi bağışlaması, bize merhamet etmesi ve nihayet bizi cennetine koyması anlamındadır. Bu da Allah’ı zikredip O’na şükretmemize bağlıdır. Yani kalbin zikri olan iman, bedenin zikri olan Allah’a ibadete yönelişin sonucudur. Şeytan ve hevasının peşinde koşanı Allah zikretmez. Bir ayette Allah şöyle buyurur:

“Allah’ı unutanlar gibi olmayın.Zira Allah onları kendilerine unutturdu.” (Haşır /19) Bir insan kendisini nasıl unutturur?  Denildiği gibi, bir anlık dalgınlığın zararı kişinin kendisinedir. İşte, böyle bir ömür boyu gafil yaşayan insanlar vardır. Kendisini, geleceğini, varoluş sebebini unutmuştur. Kendi eliyle kendi akıbetini yok etmiştir.

Zikirsizliğin cezası yalnız ahirette değildir. Dünyada da onun cezasını çekmektedir. Zikirsizler bolluk içinde huzursuz, stresli bir hayat yaşarlar.

Bir ayette: “benim zikrimden yüz çevirene dar ve sıkıntılı bir hayat vardır. Kıyamet günü de onu kör haşrederiz.” (Taha /124)

Vücudumuzu besleyen gıdalardan yoksun bırakıldığımızda sıhhatini kaybedip bitkinliğe ve hatta hastalığa mahkûm olacağımız gibi, ruhumuzu besleyen zikirden uzaklaşıldığı takdirde bunalım, huzursuzluk baş gösterir. Hayat çekilmez bir kâbus haline dönüşür. İşte her türlü bolluk, refah içinde yaşayan dünyamız insanının huzursuzlukları, bunalımları, intiharları zikirsizlikten gaflet içinde olmalarından kaynaklanıyor. Onun için yüce Allah: “Kalpler Allah’ı zikretmekle yatışır, rahata kavuşur.” Buyurmaktadır.

Zikirli bir hayat, dünya ve ahiret huzuru sizinle olsun. Allah’a emanet olun!