24 Haziran seçimleri sona erdi. R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. 

Erdoğan’a oy verenlerden biri de benim. Peki 15 yıldır R. Tayyip Erdoğan’a muhalefet yapan biri olarak neden Erdoğan’a oy verdim? 

Şimdi koltuğunuza yaslanın ve sebebini dilimin döndüğünce açıklamama izin verin. 

Ak Parti kurulup hükümet olduğundan bu yana muhalif tarafta yer aldım. ‘Dinlerarası Diyalog’ ‘Avrupa Birliği Uyum Yasaları’ ‘Ergenekon ve Balyoz Soruşturmaları’ ‘Fenerbahçe Spor Kulübüne Yapılan 3 Temmuz Darbesi’ ‘Çözüm süreci’ gibi süreçlerin tam karşısındaydım. 

Bu gibi olayların sebebi olarak gördüğüm R. Tayyip Erdoğan’a ve Ak Parti hükümetine söylenmedik söz bırakmadım. 

Zaman geldi Ak Parti binasının önünde protesto gösterisi yapıp çevik kuvvet tarafından kovalandım, zaman geldi köşe yazılarımda hükümeti yerden yere vurdum. 

Ak Parti iktidar olduğunda 16 yaşımda lise öğrencisiydim. Okulda hocalarıma bile sınıfta kalma pahasına o yaşta bu konuda muhalif propaganda yaptım. 

Evde, iş yerimde, askerde, her yerde  tam 15 yıl Ak Parti ve R. Tayyip Erdoğan hakkında muhalefet ettim. 

32 yıllık hayatımın yarısını R. Tayyip Erdoğan’a karşı muhalif olarak yaşadım. 

Fakat önceki gün bambaşka birşey yaptım. 

24 Haziran seçimlerinde R. Tayyip Erdoğan’a oy verdim. 

BUNU NEDEN YAPTIM? 

Ak Parti‘nin kuruluş aşamasını dün gibi hatırlıyorum. M. Emin Karamehmet, Aydın Doğan, Halis Toprak ve R. Tayyip Erdoğan, M. Emin Karamehmet’in helikopteri ile Bozüyük’te Halis Toprak’ın fabrikasında buluşmuştu. 

Bir kaç gün sonra R. Tayyip Erdoğan Ak Parti’nin kurulduğunu açıkladı. 

Bu günden itibaren muhteşem bir medya propagandası başladı. M. Emin Karamehmet ve Aydın Doğan medyası her gün tam manşet R. Tayyip Erdoğan ve Ak Parti propagandası yaptı. 

ABD ve Avrupa Birliği Ak Parti’yi öven açıklamalar yapıyor, R. Tayyip Erdoğan bir halk kahramanı gibi vatandaşın gözüne sokuluyordu. 

Batı topyekün Erdoğan’ı istiyordu. 

Sonuç beklenenden farklı olmadı ve Ak Parti tek başına iktidar olarak ülkeyi yönetmeye başladı. 

O günden bu güne yukarıda anlattığım üzere R. Tayyip Erdoğan’a muhalif oldum. Bu süreçte yaşadığım hiç birşeyden de pişman değilim. 

15 TEMMUZ HAİN DARBESİ 

Bu ülke 15 Temmuz Darbe Girişimini yaşadı. Hepimiz TRT’den darbe bildirisi okuduk. Yüzlerce insanımız şehit edildi. 

Kendimi bildim bileli bir ‘Siyonist Projesi’ olarak adlandırıp mücadele ettiğim İslam düşmanı Fetullah Gülen (sözde) cemaati, ABD’den aldığı talimatı yerine getirip Türk insanının üzerinden tankla geçti, Meclis bombalandı, ülkenin hürriyetine göz dikildi. 

NE DEĞİŞTİ DE 15 YILDIR MUHALİF ETTİĞİM BİRİNE ÜLKEYİ YÖNETMESİ İÇİN İZİN VERDİM 

İlk olarak şunu belirtmek istiyorum. 

R. Tayyip Erdoğan kaybetse idi, FETÖ üyeleri 24 Haziran gecesi meydanlarda çılgınlar gibi sevinecekti. Üzerine basarak söylüyorum, hiçbir Cumhurbaşkanı adayına FETÖcü demiyorum fakat Erdoğan’ın kaybetmesi halinde iyi niyeti ile sevinen vatandaşlarımızın arasında kötü niyetle sevinen FETÖ üyeleri olacaktı.   

FETÖ yü ve onun yerli işbirlikçilerini sevindirmek istemedim. 

KİM KAZANIRSA KİM KAYBEDER?

24 Haziran’da sandıkta yalnız başıma elimde mühür pusulaya bakarken şu denklemi kurdum;

Kim kazanırsa kim kaybeder. 

Bundan şüphe yok ki Erdoğan kazanırsa FETÖ kaybeder. 

DEVLET BAHÇELİ GERÇEĞİ 

Ortada bir Devlet Bahçeli gerçeği var. Seveninin ve sevmeyeninin çok olduğu bir Devlet Bahçeli. Ülkede sistemin tıkanmasını istemeyen, aldığı kararların tümünün ülkenin lehine olduğu, attığı her adımın bu coğrafyada yaşayan insanları umutlandıran bir Devlet Bahçeli. 

Erdoğan’a oy vermemdeki en büyük sebeplerden biri de Devlet Bahçeli’dir. 

YENİDEN MİLLİ DURUŞA DÖNÜŞ 

Yazımın başında belirttiğim AB Uyum Yasaları, Çözüm Süreci, İsrail ve ABD ile koşulsuz ortaklık gibi ülkenin hayrına dokunmayacak proje ve ortaklıklara son verilip Türkiye’nin yüzünün tekrar Türk ve Müslüman ülkelere dönmesi kararımda etkili oldu. 

ULUSAL PARA BİRİMİ İLE DIŞ TİCARET 

Doların küresel bir ağabey konumundan çıkması gerekiyor. Aksi halde dolara bağlı ülke ekonomileri çok kolay manipüle edilebiliyor. Bu sebeple Erdoğan’ın ABD karşıtı ülkeler ile ‘kendi para birimi’ ile ticaret yapma çağrısı, ABD’nin ekonomik etkisini azaltacaktır. 

‘Kendi para birimi ile uluslarası ticaret’ isteği aslında Erdoğan’ın batının hegemonyasından kurtulduğunun da ispatıdır. 

MİLLET İTİFAKININ SÖYLEMLERİ 

Millet ittifakını oluşturan CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi Cumhurbaşkanı adaylarının bazı ortak söylemleri oldu. Bunun başını çeken en önemli ortak söylem “Selahattin Demirtaş’a Özgürlük” sloganı idi. 

Evlatlarımızın katili bölücü terör örgütü pkknın siyasi temsilcisi HDP adayı Selahattin Demirtaş’a özgürlük istenmesi iyi ihtimalle cahilliktir. Kötü ihtimalini düşünmek istemiyorum. 

CHP adayı Muharrem İnce’nin “Kazanırsam HDP’den yardımcım ve bakanlarım” olacak söylemi de iyi ihtimalle cahillikti. 

Ayrıca yine İnce’nin “KHK ile cezaevinde bulunanları salacağım” diyerek cezaevinde bulunan FETÖcülerin İnce kazandığı takdirde dışarıda elini kolunu sallayarak gezecek olması midemi bulandıran başlıca sebeplerdendi. 

Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu’nun “Selahattin Demirtaş’a Özgürlük” projesinden sonra İngiliz The Guardion gazetesi ile yaptığı söyleşide “İngiliz tipi laiklik getireceğiz” ve “ABD ile ilişkileri tekrar normalleştireceğiz” açıklamaları ise kendisine neden oy çıkmadığının göstergesi oldu. 

İyi Parti adayı Meral Akşener’in de dilinden düşürmediği “Selahattin Demirtaş’a Özgürlük” sloganı, FETÖ’nün Meral Akşener lehine propaganda yapması, yerelde bildiğimiz bir çok FETÖ cünün İyi Parti’yi desteklemesi de beni Meral Akşener’den uzaklaştıran sebeplerdir. 

TAM BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE UMUDU 

İtiraf etmeliyiz ki Türkiye Cumhuriyeti 1938’den bu güne ABD mandası gibi hareket etmekte. R. Tayyip Erdoğan’ın 2002’de seçilmesi de ABD’nin içişlerimize karıştığının son yıllardaki en bariz göstergesi. Fakat ‘Gezi Parkı Olayları’ ile başlayan süreçte ABD’den kopuş süreci yaşıyoruz. Bu sıkıntılı süreç Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsız olmak istemesinin verdiği sancılardır. 

Biraz kafamızı çıkardığımızda koca bir balyozla bizi tekrar toprağa gömen ABD, ülkenin başına gelmesinde yardımcı olduğu Erdoğan’a da aynısını yapmaya çalıştı fakat planları ters tepti. 

İşte tam burada ‘Tam Bağımsız Bir Türkiye’ ihtimali doğdu. Beni heyecanlandıran bu ihtimal bile Erdoğan’a destek vermem için yeterince sebep oluşturdu. 

KİŞİLERİ BIRAKALIM SİSTEME BAKALIM 

R. Tayyip Erdoğan ya da Devlet Bahçeli isimlerinin bir önemi yok. Siyasi partilerin de bir ehemmiyeti yok. Mühim olan bu coğrafyada yaşayan Müslüman Türk milletidir. Mühim olan Müslüman Türk Devletinin yaşamasıdır. Bu halde isimlerden ziyade sisteme bakmak gerekir. 

Ben 2002’de Erdoğan’ı getiren ve bir süre sonra Erdoğan’ı götürmek isteyen sistemin karşısındayım. 

Şayet Erdoğan 2002’deki gibi davranmaya devam ederse yine karşısında dimdik durmaya devam ederim. 

GEÇMİŞ Mİ GELECEK Mİ? 

Diyorlar ki Erdoğan “Kürdistan” dedi. Diyorlar ki bu ülkede bir zamanlar Türk bayrağı asana ceza kesildi, TC yazısı tabelalardan indirildi. Diyorlar ki Erdoğan FETÖ’ye “ne istediniz de vermedik?” dedi. Diyorlar ki Erdoğan memleketi FETÖ ye teslim etti. Diyorlar ki Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile Türk ordusu zayıflatıldı, insanlar cezaevlerinde perişan oldu. 

Haklısınız. Hepiniz sonuna kadar haklsınız. Zaten ben de bu olaylar yaşandığında avazım çıktığı, gücümün yettiği kadar lanet okumuştum. Gecemi gündüzüme katıp sabahlara kadar yapılanları insanlara anlatmaya çalışmıştım. 

Fakat geçmişe değil geleceğe bakmamız gerekiyor.  

Erdoğan geçmişte yaptığı tüm hatalardan vazgeçti.

Fakat Muharrem İnce, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu Erdoğan’ın geçmişte yapıp şimdi vazgeçtiği hataları tekrarlamak istiyorlar. 

ABD ile ilişkileri normalleştirmek, KHK ile cezaevine atılan FETÖcüleri salmak, Suriye’den çekilmek, çözüm sürecini tekrardan başlatmak, Avrupa’ya yanaşmak, yüzümüzü Batı’ya çevirmeyi planlıyorlar. 

Geçmişte Erdoğan’ın yapıp şimdilerde terkettiği yanlışları gelecekte diğer adayların yapmak istemeleri Erdoğan’a olan desteği artırdı. Geçmişte yapılanların gelecekte yapılmaması için Erdoğan’ı destekledim. 

KİM DAĞITTIYSA O TOPLASIN 

Kendinizi evde düşünün. Çocuğunuzun odasına girdiniz. Oda darmadağın. Ne yapardınız? 

Çocuğunuza şunu söylerdiniz; 

‘Nasıl dağıttıysan öyle toplayacaksın!’

Formül basit; 

Kim dağıttıysa o toplar. 

15 yılda yapılan tüm yanlışların sorumlusu R. Tayyip Erdoğan’dır. İşte bu yüzden yapılan yanlışları da Erdoğan düzeltmek zorunda. Nasıl dağıttıysa öyle toplayacak. 

Darmadağın bir çocuk odasıyla karşılaştığınızda, kendi çocuğunuzun odasını komşunun oğluna toplatmazsınız, öyle değil mi? 

OY VERİP KENARA ÇEKİLECEK MİYİM? 

Erdoğan’a oy vererek yapacaklarında da bir nebze sorumlu olmuş olacağım. Bu yüzden verdiğim oyun süresi bitene kadar takipçisi olacağım. 

Yaptığı her yanlışta boğazımı yırtarcasına bağırmaya, elimden geldiğince muhalefet etmeye devam edeceğim. 

Velhasıl... 

R. Tayyip Erdoğan’a oy verdiğim için pişman değilim. Tıpkı kendisine 15 yıl boyunca muhalefet etmemden pişman olmadığım gibi..