ADALET VE HAK İNSANLIĞIN TEMEL TAŞIDIR!

“PARAN KADAR KONUŞ!”

 

Bu sözü hepimiz birçok kez kullanmışızdır. Ancak bu söz neden doğmuş? Nasıl bir olay sonrası söylenmiş bilinmez.

Gelin bize küçükken büyüklerimizin anlattığı bir hikâyeyi anlatarak sözün nasıl çıktığını sizinle paylaşayım.

Osmanlı sancağının birinde görevini kötüye kullanan rüşvetçi bir kadı varmış. Para karşılığı haklıyı haksız, haksızı haklı tutar adaletten şaşmış, kesesini dolduran biri imiş.

Bu durumdan muzdarip halk sonunda Sancak Beyine çıkıp Kadıyı şikâyet etmişler. Sancak Beyi yanına Kol Başını alıp tebdili kıyafet ile Kadının huzuruna çıkmışlar.

Kadı bu iki köylü kıyafetinde ki kişilere sorar:

“Nedür sizin derdiniz? Deyin bakalum?”

Kolbaşı söze atılıp:

“Kadı efendi bu adam benim tarlama hayvanlarını saldı. Bütün ekinlerimi hayvanları yedi. Şimdi ben bu zararın bedelini isterim. Ama adam benim zararımı karşılamaz!” der. Kadı sakalarını sıvazlayıp sağ elinin işaret ve başparmağını oğuşturup başını da sallayarak:

“Hııı, hııı! Öylemi!” der ve Sancak Beyine dönerek:

“Bu adam doğrumu söyler? de bakalım!” der. Sancak beyi belindeki kuşaktan bir kese çıkarıp havaya doğru atıp tutmaya başlar. Ve cevap verir:

“Buna ben değil, elimdeki kese cevap verir Kadı Efendi!” der. Kadı para dolu olduğunu sandığı keseyi görünce Kol Başına dönüp:

“Ne varmış yani? Bu muhterem adamın hayvanları bir iki başak buğdayını yemişse! Hem sonra göz hakkı diye bir şey vardır bilmez misin?” der.

Kol Başı itiraz eder:

“Aman Kadı Efendi ne iki başağı? Nerdeyse iki dönüm buğday tarlamı bunun hayvanları yiyip tüketti.” Diyince Kadı kızgın bir şekilde:

“Sende tarlanın etrafına çit çektiriverseydin? Hayvan bu tarlaya da girer, hanene de girer! Bu nur yüzlü güzel insanın ne suçu var?” diyince Kol Başı içini çekip:

“Peki, ne olacak şimdi?” Diye sorunca Kadı kızarak cevap verir:

“Sen tedbirini almazsan tarlana hayvanda girer, hırsız da! Sonra her şeyin bir karşılığı vardır!” deyip sakalını sıvazlayıp sağ elinin işaret ve başparmağını oğuşturup başını da sallayarak:

“Kesenin ağzını açman gerek. Anlamaz mısın?” der Kolbaşı cebinden çıkardığı birkaç akçeyi Kadıya uzatarak:

Buyur Kadı Efendi der. Kadı bu akçelerle Sancak Beyinin verdiği keseyi alıp kuşağına sokar. Sonra Adama dönüp:

“Haydin şimdi Helallaşın bakalım. Komşulukta böyle şeyler olur. Bu adam bir daha senin tarlana hayvanları salmaz!”

Kol Başı hayretler içinde Kadıya:

“Sen ne dersin Kadı Efendi? Hem benden, hem de bu adamdan para aldın. Bu nasıl iştir?” diyince Kadı adamın verdiği birkaç akçeyi kuşağından çıkarıp:

“Al verdiğin birkaç akçeyi bre! Paran kadar konuş!” der. Akçeleri Kol Başına verir. Bu durum karşısında Sancak beyi Kol Başına işaret verir ve Kadıyı tutuklatıp zindana atarlar.

Adaleti, hakkı çok iyi gözetmek, haklıya ve haksıza hak ettiği kararı vermek çok önemli bir konudur. Bu işin vebali ve günahı ise cabası. İşte koca bir imparatorluk böyle adil olduğu için altı yüz yıl hüküm sürmüştür.

Çok şükür ki biz Türkler asırlar boyu haktan ve adaletten ayrılmamış, dini, ırkı, milliyeti ne olursa olsun onlara adil davranmış bir Milletiz.

Adaletten ve haktan şaşanları da bertaraf etmiş, bu yüce makama leke sürülmesine müsade etmemişizdir...

Yüce Rabbim cümlemizi Adaletten ayırmasın!