İsmet İnönü´nün şimdilerde dizi senaryolarına düşen Lozan çıkışı sarf ettiği sözünü bilmeyenimiz kalmamıştır zannediyorum; “bir yüzyıl kurtardık”. Bu sözün ne anlam ifade ettiğini 15 Temmuz gecesi yaşadığımız işgal girişimiyle kanrevan içinde canımız pahasına kavramış olduk. O gece biz, bir devletimizin olmadığını anladık. Bu topraklarda şanlı hilalimizin bir yüz yıl boyunca dalgalanmasına müsade edilmiş bir ülke olarak ‘bu ülke´ olarak bugünlere geldik. Türk entelijansiya´sının yersiz ve yurtsuzluğunu ‘bu ülke´ kadar iyi tanımlayan başka bir tamlama yoktur sanırım.

Cumhuriyetin ilanından 1960 darbesine, 1971 muhtırasına, 1980 darbesine ilanihaye 28 Şubat´a ve son olarak 15 Temmuz işgal girişimine kadar geçirdiğimiz bu inkıtalar bizim bu topraklarda söz sahibi olmadığımızın vesikasını vaz´ediyordu. Şimdiye değin göreve gelmiş bütün hükümetler bu gerçeğin dışında hareket edemeyecek olmaları şuuruna ermek suretiyle kendilerine tahsis edilen makamın kaimi olmuşlardı.

80 darbesi sonrasında dünyanın konjonktürel olarak aldığı şeklin yansımaları, rahmetli Özal´ın küresel ekonomik dinamikleri vatan sathına yaymasıyla neticelenmiş, muhafazakar kitlenin taşradan merkeze doğru seyreden yolculuğu ivme kazanmıştı.

Bu kadar fragman yeter değil mi?

Milli görüş ekolünde yenilikçi kanadı temsil eden Erdoğan ve arkadaşlarının kurmuş olduğu AK Parti´nin geçen süreç içerisinde merkez sağın odağını teşkil etmesi ve bununla birlikte muhafazakarların dini hayat ile yaşadıkları hayat arasındaki zihinsel bunalımın son-ucunda fetö marazı vücudun tamamını sardığı ortaya çıkmıştır.

Bu marazı teşhis edip başından beri rahatsız olan ve bunu tek başına dile getiren Erdoğan´dan başkası değildir ve olmamıştır. Erdoğan bu teşhisin ilanını benim kanaatim o ki; (üstü kapalı bir şekilde) Türkçe olimpiyatlarında Gülen´e evine dön diye seslenerek yapmıştır. Bu mesaja Gülen´in vereceği cevap Erdoğan için bir turnusol kağıdı olmuştur. Burdan sonrasını biliyorsunuz; binbir naz niyazla Erdoğan´ın uzattığı eli sırf Müslüman olduğu için reddeden Gülen, kafirle aynı yatağa girip döllediği trolleri ile canımıza, namusumuza, vatanımıza kastetmiştir.

Türk milletinin dirayetini, ferasetini, irfanını, aklıyla kalbini cem edişini, iman dolu göğsünü hesap edemeyen kafir ve münafık sürüleri, Erdoğan´ın bir sözü ile meydanları dolduran vatan evlatları tarafından püskürtülmüştür.

15 Temmuz 2016 gecesi milletinin dik duruşunu arkasına alan Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, 16 Nisan 2017 günü milletinin istiklali için kendi elleriyle, tırnaklarıyla inşa ettiği AK Parti´yi tasfiye etmiştir. Böylelikle siyasette fetö temizliği ne zaman yapılacak sorununa bizzat kendisi noktayı koymuştur.

Adı yolsuzluklarla anılan isimleri, kifayetsiz belediye yönetimlerini, ‘hain kardeşlerini´ sırtından indirip kapıyı hepsinin üzerlerine kilitleyip 16 yıl boyunca harab olmuş olan evini ateşe vermiştir.

Bir sözüyle, bir emriyle meydanlarda can veren milletinin önünde olan ´devlet adam´ Recep Tayyip Erdoğan, çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecektir.

Şahidiz.