“Ramazan ayı insanları kurtuluş yoluna götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kur´an´ın indiği aydır. “
(Bakara suresi, ayet 185)

 

Dinimizde oruç, ibadet ve sabrın öneminin büyük olduğu mübarek Ramazan ayı tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul edildiği kutsal günleri de beraberinde getiriyor.
İnşallah bu yıl da bu mübarek ayı hakkıyla tamamlar Ramazan Bayramı´na ulaşırız.
Diyanet´in son yıllarda yapmış olduğu Ramazan teması uygulaması bu yıl da devam ediyor.
Bu yılki Ramazan ayının teması ise: ‘‘Üzerinde her canın hakkı var.´´ Olarak belirlendi.
Gerçekten de öyle…
Bu cennet vatan için toprağa düşen canın hakkı var üzerimizde.
Gözlerimizin içine bakıp, umut arayan her yetimin, mazlumun, çocuğun da hakkı var üzerimizde.
Ömer Halisdemir´in, Fethi Sekin´in, Muhammed Fatih Safitürk´ün ve daha nicelerinin hakkı…
Uçan bir kuşun, yüzen bir balığın dahi hakkı olabilir üzerimizde…
İnşallah bunların bilincine sahip olduğumuz bir Ramazan ayı geçiririz.
Sen bizleri bu âlemde de diğer âlemde de mahcup etme ya Rab…
Bu kutsal günlerde ihtiyaç sahiplerini daha iyi anlamak ve hissetmek için tuttuğumuz oruçla aynı zamanda sabrımızı ve nefsimizi de eğitiyoruz.
Yardımlaşarak bir ekmeğimi paylaştığımız, sofralarımızda sadece birlik ve beraberliğin değerini fark ettiğimiz bu günler, aslında dinimizin bildirdiği görev ve sorumlulukların nasıl yüce ve kutsal bir şeye hizmet ettiğini bir kez daha anlamımıza yardımcı oluyor.
Paylaşmanın ve kenetlenmenin daha zirvelerden yer aldığı; toplumdaki insanların ilişkilerinin daha sıkı olduğu, fertler arası merhamet duygularının insanın fıtratı gereği yaralara merhem olması gerektiği, tokun açın halinden anladığı ve bir kâse çorba da olsa yanındakini, Müslüman kardeşiyle paylaşabildiği bir aydır Ramazan…
Peki, soruyorum: Televizyon ekranlarında, asgari ve azami iftar menülerinin fiyat reklamlarının yapıldığı bir ülkede, bir dünyada; tam bir Ümmet anlayışından, İslam kardeşliğinden bahsetmek mümkün mü?
Ne yazık ki fakir daha fakirleştiriliyor, gariban daha eziliyor lüks davetler karşısında…
Zenginin zengini davet ettiği, fakirlerin hor görüldüğü ve onların oturdukları semtlerin bile küçük görüldüğü bir topluma; merhamet ve şefkat toplumu demek mümkün mü?
“Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma, çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” Diyor yüce kitabımızda…
Sanki Ramazan ayında daha mı çok günah işliyoruz?
Kıtlıktan çıkmış gibi nedense gıda alışverişi yapılır.
Kimsenin gönül sofrası falan kurduğu görülemez.
Zengin zengini ağırlar fakir fakiri.
Karışık bir ortamda bile zenginler kendi masalarında toplanır oturur.
Daha önce hiç bir zamanda olmadığı kadar halk soyulur.
Milletin kıtlıktan çıkmışçasına gıda alışverişi yapmasını fırsat bilip her şey zamlanır…
İnşallah 2017 ramazanın da bu saydıklarımın çok uzağında sevabı bol, huzurlu, savaşların durduğu bir ay olur.
Şunu da aklımızdan çıkarmayalım; İslam kusursuzdur, kusur biz insanlarda…