Kur’an; Yüce Allah tarafından vahiy yolu ile Arap-ça olarak peyderpey Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’e indirilen, nesilden nesile bize tevatüren ge-len, Mushaflarda yazılı, Fatiha süresi ile başlayıp Nas süresi ile sona eren, 323015 harf, 77439 kelime, 6236 ayet ve 114 süreden oluşan muciz bir kelâmdır. Kur’an; Allah’ın son ilahi kitabıdır. Allah’tan geldiği gibi aynen muhafaza edilmiştir. Dünyadaki Kur’an nüsha-larının tamamı birbirinin aynısıdır. Tamamen Allah sözüdür. Kelimelerinin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, ayetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile bütünüyle Allah’a aittir. Bu konuda, vahiy meleği Cebrail (a.s) ve Peygamberimiz (s.a.s) sadece birer vasıtadır. İçine asla insan sözü karışmamıştır. Kur’an’a iman; Kur’an’ın Allah sözü olduğuna, her tavsiye ve hükmünün, emir ve yasağının insanları en doğru yola ilettiğine, helâl ve haramlarının insanla-rın yararına olduğuna, verdiği bütün bilgi ve haberlerin doğruluğuna, hükümlerinin uygulanabilirliğine ve çeşitli özelliklere sahip bir kitap olduğuna iman etmek gerekir. Mü’min olabilmek için, Kur’an’ın bütün ayetle-rini şeksiz şüphesiz kabul etmek şarttır. Kur’an’ın ayetlerini, emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, hüküm ve tavsiyelerini inkâr etmek, yalanlamak, küçümsemek, beğenmemek ve alaya almak zulüm ve küfürdür. Kur’an’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek iman ile bağdaşmaz, Kur’an’ın tamamını inkâr anlamına gelir. Bu durum bir ayet-i kerime’de şöyle ifade edilmektedir: “Ki onlar, (bir kısmı- na inanıp, bir kısmını inkâr ederek) Kur’an’ı da par ça parça edenlerdir.” (Hicr süresi,15/91) Kur’an’ın rehber olabilmesi, insanların dünya ve ahiret saadeti-ni sağlayabilmesi için bütün hükümlerine uyulması, anlaşılması, yaşanması ve hayata geçirilmesi gerekir. Kur’an; sadece Hz. Peygamber dönemine ait bir kitap değil, varlığını ve rehberliğini dünya durdukça sürdürecek olan, çağları aşan ve kucaklayan bir kitaptır. Sadece ilk indiği Arap toplumunun değil bütün insanların kitabıdır. Kur’an; zamanın geçmesiyle eskiyen değil daima tazeliğini ve güncelliğini koruyan, insanları geriye değil daima ileriye götüren, ilim, teknik ve gelişmelerle çatışan değil, bilakis örtüşen ve kucaklaşan bir kitaptır. Emir ve yasakları, helâl ve haramla-rı, hüküm ve tavsiyeleri, öğüt ve ilkeleri, misal ve kıs- saları, va’d ve vaidleri, geçmişe, geleceğe, Allah’a, insana ve diğer varlıklara dair bildirdiği gerçekler, bilgiler ve tanımlar, zamanın geçmesiyle değişmez ve değerini yitirmez. Kur’an’ın amacı; hangi milletten olursa olsun bü-tün insanları aydınlatmak, yeryüzünde cehalet, sefahat, küfür ve sapık inançlara kapılarak karanlıklar içinde kalan, nereden gelip nereye gittiğini bilmeyen bütün insanları sapıklık ve delaletten, sefahat ve rezaletten kurtarıp iman nuru ile doğru yola sevketmek-tir. İnsanın Allah ve kâinat ile alakasını temin eden, maddi ve manevi ihtiyaçlarını bildiren Kur’an’dır. Kur’an, bu amaçla cüz’i ve külli kurallar, emir ve yasaklar getirmiştir. Bu kuralların, emir ve yasakların amacı; aklı, canı, malı ve nesli korumak, böylece insanın huzur ve mutluluğunu; kişisel, ailevi ve sosyal nizamını sağlamak; iyi insan ve iyi bir toplum oluştur-maktır. Kur’an’ın ana konusu, Allah ve insandır. Kur’an, Allah’ı ve insanı tanıtır. Allah’ın emir ve yasak-larını, helal ve haramlarını, öğüt ve tavsiyelerini, hü-küm ve sınırlarını, va’d ve va’idini, iman, ahlak ve iba- det kurallarını, iman edip Salih amal işleyenlerin mükafatlarını, inkar ve isyan edenlerin ahretteki cezalarını, ibret alınması için geçmiş kavimlarin kıssalarını ve ahiret ahvalini anlatır. İnsanın kendisine, Yaratıcısına, insanlara, çevreye ve diğer varlıklara karşı görevlerini bildirir. Kur’an, insanın işlerini ve görevlerini, din işleri ve dünya işleri diye ayırmaz. İnsanın her inanç, söz, fiil ve davranışının hem bu dünya hem de ahiret ile ilgili boyutu vardır. Allah’a, fertlere, topluma, canlılara ve çevreye karşı görevleri insanın hem dünya hem de ahiret mutluluğu içindir. Ferdi görevlerin, topluma, toplumsal görevlerin de ferde etkisi vardır. Kur’an’ın bildirdiği Hak Din; sadece ferdin özel ve aile hayatı ile ilgili değildir. Çünkü insan, tek başına veya ailesi ile birlikte değil, toplum hayatında yaşayan sosyal bir varlıktır. Bunun için Kur’an ve Sünnet; toplu olarak yaşamak durumunda olan insanların; sosyal, ekonomik, ahlaki, idari ve hukuki ilişki ve görevleri; inanç, amel, iş söz, fiil ve davranışları ile ilgili temel kurallar getirmiştir. Kur’an’ın inişi de mucizedir, bugünlere kadar geli-şi de bir mucizedir. Kur’an Âhirzaman Peygamberinin mucizesi olduğu gibi, Âhirzaman Peygamberi de onun mucizesidir; çünkü Kur’an ahlakı bütünüyle on-da toplanmıştır. Kur’an’ın okuma yazma bilmeyen Peygamberimize gelmiş olması bir mucizedir. Bugü-ne kadar tek bir ayetinin bile benzerinin yapılamama-sı bir mucizedir. Dünya ve ahiret saadetinin bütün esaslarını içine alan bir mucizedir. Altı binden fazla ayetinin arasında tek bir çelişkinin bulunmaması bir mucizedir. Mana, rakam ve yazılış itibarıyle süreleri, sayfaları, ayetleri, kelimeleri ve harfleri arasındaki münasebetler bir mucizedir. Geçmişe ve geleceğe dair verdiği haberler bir mucizedir. Asr-ı Saadet onun bir mucizesidir. Sahabilerin her biri onun bir mucizesi-dir. İslam aleminin on dört asırdan beri yetiştirdiği evli-yaların, erenlerin, alimlerin, şehitlerin, gazilerin ve İslam kahramanlarının her biri onun bir mucizesidir. On dört asır sonra bugün insanlığa aynı tazelikte hitap edebilmesi ve tüm dünya Müslümanlarının dilinde gezmesi bir mucizedir. Bugüne kadar tek bir harfinin bile değişmemiş olması bir mucizedir. Tekrarlanmakla usandırmaması bir mucizedir. Sıkıntıdan bunalmış, ümitsizlikten dünyası karamış insanlar bir Kur’an sesiyle huzura erişir. Ölüm döşeğindeki hastanın başında okunabilecek başka hangi kitap vardır? Bu nedenle Kur’an’ı Kerim, her Müslüman tarafın-dan hem lafzıyla ve hem de manasıyla öğrenilmesi gereken bir kitaptır. Hayatımızı nasıl yaşayacağımız, neleri yapıp neleri yapmayacağımız onda yazılıdır. Allah Teala bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bildirir.” (İbrahim, 14/52). Diğer bir ayette ise şöyledir: “O, Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık ayetler indirendir. Şüphesiz Allah, size kar-şı çok esirgeyici, çok merhametlidir.” (Hadid, 57/9). Resulullah (s.a.v)’de şöyle buyuruyor: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız; Allah’ın kitabı Kur’an’ı Kerim ve Resulünün sünneti.” (Buhari, Fedailu’l- Kur’an, 21). Görüldüğü gibi, Müslüman olarak ayakta kalabilmenin yolu Kur’an’ı tanımaktan ve onunla amel etmekten geçmektedir. Tabii ki Kur’an’ı tanımak ve onunla amel etmek için her şeyden önce Kur’an’ı Kerimi lafzen ve manen öğrenmemiz gerekmektedir. Dinimizde Kur’an’ı öğrenmenin ve öğretmenin fazileti de çok büyüktür. Resulullah (s.a.v) bu konuda da şöyle buyurmaktadır. “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” ( Buhari, Fedailu’l- Kur’an,21). İslam dinini ana hatlar ile öğrenmek, ancak Kur’an’ı düzgün okuyup, doğru anlamaya bağlıdır. Din eğitiminin temeli Kur’an’ı Kerim öğretimiyle başlar. Dolayısıyla çocuklarımıza ve gençlerimize belirli yaşlarda öncelikle Kur’an öğretilmesi son derece önemlidir. Peygamber Efendimiz gençlerin Kur’an öğretimine büyük önem gösterek yalnızca onlara Kur’an’ı okumakla yetinmemiş, aynı zamanda Hz. Osman, Ebu Musa, Abdullah b. Mesud, Ubeyy b. Kâ’b gibi guzide güzide şahsiyet-lere Kur’an öğretimi hususunda görevler vermiştir. Sayıları üç yüzü bulan ve ashab-ı suffe adı verilen bu insanlar mescitte ve mescidin önündeki sofada yatıp kalkarak gece gündüz Kur’an okuyup öğrenmişlerdir. İbadethanenin aynı zamanda bir eğitim ve öğretim merkezi olarak kullanılması belki de tarihte ilk defa bu boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizde ise Kur’an öğretimini Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Müftülüklerimizin bünyesinde uzun süreli Kur’an kursları, hafız- lık kursları, yaz Kur’an kursları, cami dersleri ve cami-lerde Kur’an öğretimi kursları aracılığı ile yürütülmek-tedir. Camilerimizde Ekim ayında başlayıp Nisan ayı sonunda bitirilmek üzere hafta da en az üç gün, toplam 6 saat olmak üzere 150 saatlik Kur’an öğretimi programına katılma imkanı vardır. Ancak kursların açılabilmesi için 15-20 kişinin dilekçe ile müracaat etmeleri gerekmektedir. Böylelikle tüm camilerimizde kurs açılması mümkün olur. İlçemizde geçtiğimiz yıl içinde yaklaşık 15 camide uygulanan bu program, görevlisi olduğum Çeltikçi Köyü Camisinde 3 yıldan beri uygulanmakta olup, bu programa her sene 35-40 kişi katılarak Kur’an okumayı öğrendiler.