Yeni yapılan hastanenin büyüklüğü, mimarisi ve hizmet genişliği takdire şayandır. İnegöl´de yaşayan bir vatandaş olarak hastane ile gurur duyuyorum. Her önünden geçtiğimde ya da gittiğimde böyle bir binanın İnegöl´de olmasını takdir ediyor, devletimizin varlığı için şükrediyorum.
Fakat tüm bu duygularım yeni hastanenin şu an ki yerinde yapılmasının mantık dışı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zemini hakkında bir çok dedikodu İnegöllülerin dilinde dolaşıyor. Zira daha inşaat halinde iken tüm İnegöl “Buraya hastane olmaz, buranın zemini çok yumuşak ve ıslak” diyenleri hepimiz biliyoruz. Şu an İnegöl´de “Hastanenin zeminini su basmış, hastane taşınıyor” iddiası yoğun bir şekilde gündemi meşgul ediyor.
Yeni hastane yerinin yanlışlığı konusuna bu yazıda yer vermeyeceğim çünkü bu uzun bir konu ve  iddia ediyorum bu konuda kitap yazarım. Yeni hastane yerinin şu an ki konumda konuşlanması iş bilmezliktir ve önümüzdeki yıllarda hizmet vermede sıkıntıya düşecektir. Daha şimdiden otopark sıkıntısı çekilmeye başlandı bile.
Zemin etütçüsü ya da jeoloji mühendisi değilim ancak hastane zemini konusunda bu söylentinin kamuoyunda epey yer ettiği aşikar. Zemin konusundaki iddialar gerçekse ve bir taşınma söz konusu ise bu tam bir skandal olacaktır.
Bir yetkilinin bu konuda bir açıklama yapması ve İnegöllüleri bilgilendirmesi gerekiyor. Tabi korktukları bir şey yoksa.

***
Önce Referandumun Kendisini Tartışalım

İlkokul ikiye giden kızım “baba evet mi vereceğiz hayır mı” dedi. Uzun süredir içimden geçen ve aklımı meşgul eden bir iddia bu diyalogla somut bir örnekle kendini kanıtlamış oldu;
Vatandaşı siyasetten uzak tutmak.
Evet siyasetin kaynağı insandır, insan olmazsa siyaset olmaz fakat siyasi güçlerin veya tarafların insanı bu denli siyasetin içine çekmesi insanın gündelik hayatını yaşamasına engel olacaktır. Zira insan beşer olarak hayatta kalma amacı güden sosyal bir varlıktır. Hayatta kalma amacı güden bu sosyal varlığın gündelik yaşantısında bu denli ideolojik siyasetin içine çekilmesi onun sosyal bir varlık olmasını engeller ve yaşam önceliğinin değişmesine sebep olur. Yazının başındaki örnekte verdiğim gibi vatandaşın siyasetin içine bu denli çekilmesi ilkokul ikinci sınıf öğrencisinin oyunlar oynayıp derslerini yaparak çocukluğunu yaşaması gerekirken aklının referandum ile meşgul olması sonucunu doğurur.
İki komşu esnaf çaylarını içerken ticaret değil de siyaset konuşuyor ise, iki kadın pazarda karşılaştıklarında çocuklarından değil de oy verdikleri parti liderlerini yarıştırıyor ise, küçük çocuk akşam babasına ödevlerini değil de referandumu soruyor ise, iki arkadaş buluştuklarında eski anılarından değil de ideolojilerinden bahsediyor ise, gazetelerin manşetleri ve geneli siyaset ile alakalı ise, tv ekranları siyaset ile ilgili programlar ile dolu ise toplum siyasetin içine fazlaca çekilmiş demektir.
Bu yüzden vatandaş siyasetin içine gereğinden fazla dahil edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşı, siyaset yapsınlar diye birilerine vekalet verip onları milletvekili sıfatı ile başkente göndermiyor mu? Bu yüzden siyaseti siyasiler yapsın, bırakalım insanlar hayatını yaşasın.

Ben namazda rükuda dururken “acaba Başbakan bugün ne demiş muhalefet ne cevap vermiş” diye düşünüp namazımın heba olma ihtimalini düşünmek ya da iki yaşındaki kızıma referandumu anlatmaya çalışmayı istemiyorum. Ben aidiyetinden onur duyduğum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bana verdiği imkanlar dahilinde demokratik hakkımı kullanıp siyasilere vekaletimi verdikten sonra insan olarak dikkatimi aileme ve yaşadığım hayata vermek istiyorum.
Bu başlık dahilinde bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Mahalli ve genel seçimler ile vatandaşı siyasete dahil etmekle kalmayıp üstüne bir de “referandum” ile toplumu siyasetin göbeğine yerleştiriyoruz. Ülke meseleleri ile alakalı önemli bir konuyu millete sormanın “demokratik bir hak” olduğunun farkındayım ancak gündelik hayatını yaşamakta maddi zorluklar çeken ve siyaset uğruna ayrışmaya uğramış bir toplumu daha da cepheleştirmenin olumsuz anlamda sosyolojik sorunlar doğuracağı kanaatindeyim.
İstenilen “milletin fikri” ise millet zaten Meclis´e vekalet vermiştir. Bu sistemde Milletvekillerinin fikir beyanları milletin fikirleri sayılır.
İnsan siyasetin merkezidir, insan olmazsa siyaset olmaz. Ancak insan, insan olarak kaldığı müddetçe siyasete katkı sağlayabilir. Bu sebeple vatandaşın siyasete daha az dahil edilip daha fazla sosyal hayatını yaşaması sağlanmalıdır.
Siyaset ve demokrasi toplum refahını ancak bu şekilde yükseltebilir.

***
Bir Referandum Analizi

Arkadaşımın referandum analizi;
Ben HAYIR oyu vereceğim ama EVET çıksın istiyorum.

***
Kendini Horoz Sanan Keçi

Bir keçi düşünün ki kendini horoz sanıyor. Keçi kendi kimliğini reddedip horoz olduğunu iddia ediyor ancak bu iddia keçinin horoz olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.
Nasıl ki o keçi olarak yaratıldı ise bizler de bu coğrafyada Türk olarak yaratıldık. Bu bizim birbirimizi sevmemiz için yeterli bir sebep değil midir?

Irkçılık yapmayalım fakat kendimizden olanı da mı sevmeyelim?

---------

Velhasıl...

Hizmet demek toprağın üzerinde beton binalar inşa etmek değildir. Hizmet demek insan üzerinde gelecek inşa etmektir. Bunu Hak ile hakkıyla yapandan Allah razı olsun.