Üzücü ama doğru… Bu tilki, yaban tilkisi değil, besleme; hem içten, hem de maveraün okyanustan… Eh! Böyle olunca da kümesin tavukları tarumar; tüyü yolunan, kanadı kırılan, bacağı kopan, hepsi yerle yeksan… Başbakanımız kızgın hem de çok… Önünde durana, karşıdan gülene, (Tabii ki Fethullah Gülen’e) basıyor fırçayı… Herkes de kısmetini alıyor bu fırçadan; anasından yavrusuna, tekmil muhalefetin dününden, bugü- nüne kadar dokunulmadık bir yerini bırakmıyor. Eee! Haksızda sayılmaz hani… Doksan Yılda ilk kez: On, On Bir Yıldır ülkemizin başına, elleri havada dilleri duada, besmelesiz ve aynı zamanda abdestsiz yere basmayan Müslüman bir başbakan gelmiş, O’nu çekemeyeceklerse, batsın bu dünya! Öyleye canım: Hiç kimsenin bir kuruşuna tenezzül etmeyen, fakir fukaranın, saçı bitmedik yetimin hakkını kimseye kaptırmayan, kendisi için bir şey isteyeni namert sayan, mütevazi bir hayat çizgisi üzerinde, kıt kanat, sadece devletin layık gördüğü başbakanlık maaşı ile geçinebilen, çoluk, çocuğunun boğazından haram bir lokma geçirtmeyen, Kasımpaşa halk kültürüyle bezenmiş bir piri faninin! Tekerine taş koymak haktan reva mıdır? Öte yandan: Görmüyor musunuz ekranlarda, aslanlar gibi kükreyip duranı? Emziği elinden alınmış sabiler gibi, döktüğü gözyaşlarıyla neredeyse okyanusu boğacak olanı… Kimdir bu? Fethullah Gülen Hoca Efendi Hazretleri değil mi? Allah, Allah! Yani: İslam adına! “Dini fırkalara, hiziplere bölen” parçalayanların en güçlüsü… Neden kızgın neden öfkeli? Neden olmasın? Yıllarca emek verip, uğraşıp didinerek kazandığı devlet kadrolarına çomak sokuluyor; onlar: Birer, birer etkin oldukları alanlardan uzaklaştırılıyor da ondan… Yargının bir kısmı, emniyetin büyük bölümü, Eği- timin; dershane ve özel okulların varlığında yarısından çoğu, bundan sonra da ordunun içerisinde yapılacak sızmalarla, Türkiye Cumhuriyetinin tüm organları hoca Efendi’nin şahsında cemaat emrine gi-recek, bir kanser gibi Laik Türkiye Cumhuriyetini saracaktı. Yeterli medya desteği de zaten hazırdı… Vakti saati geldiğinde de güm! İran’daki Humeyni gibi mesela… Gelsin Anadolu İslam Cumhuriyeti… Türkiye Cumhuriyeti’nin ruhuna el Fatiha yani… Ama olmadı olamayacak gibi… “Öküz öldü, ortaklık bozuldu…” Oysa: Ne güzeldi: Ta 2002 den buyana, al gülüm ver gülüm, Sam amcanın hakemliğinde, paşalar gibi ge- çinilip gidiliyordu… Sayın Başbakanımız, boşuna mı sorup ifşa etmişti: “Her istediğinizin fazlasını verdik, neyinin eksikti?” diye… Nereden çıktı bu bozgunculuk? Cemaat ehlinin, hükümet erkanının en mahrem yerlerine girerek, iktidarı itibarsızlaştırma girişiminden… Peki: Bu yolsuzluk olayı, iktidarın dışında herhangi bir ortamda; mesela muhalefette zuhur etseydi ne olurdu? (Onlar böylesi bir işi beceremezler ya, mesela dedik…) “Yandı gülüm keten helvası.” İktidar partisinin sözcüleri, günlerce, aylarca sebep olanları adeta paçavraya çevirirlerdi. Üstelik: Yolsuzlukları deşifre edenleri birkaç maaşla ödüllendirir, bir üst rütbeye terfi bile ettirirlerdi. Şimdi ne oldu? Hoca Efendi Hazretlerinin! Suyun başına taşınan kadroları, nehrin sonuna itildi. Tabii şimdilik. Yarın ne olacağı bilinmez, burası Türkiye… Kimin parmağı kimin gözüne ( kibarcası…) sokulacağı belli olmaz… Merak bu ya: Hükümet, durup dururken arı kovanına çomak sokup, dershaneleri kapatmaya kalkışmasaydı; bu yolsuzluklar su yüzüne çıkarılacak mıydı? İnsanın aklına takılıveriyor… Kim bilir: Cicim aylarının hüküm sürdüğü dönemlerde ne kadar saçı bitmemiş yetimin hakkı haramilerin cebine indirilmiştir? Tabii,herkes çaldığı paralarla memleketine İmam-Hatip Okulu açacak değil ya! Ne hikmettir ki: İktidarın sözcüleri de Allah’ın ipine sarılıyor, cemaat ehli de… On Bir Yıldır zirvede olanlar da, buraya dini kullanarak tırmandı. Orada durabilmek için de halen Allah, Allah diyor, Ehli Cemaat erbapları da… Yani: Vuranlar da Allah-ü Ekber diye bağırıyor, vurulanlar da… Ne olacak şimdi? Ben söyleyeyim: Dinini ve ırkını, gerek siyasetin- de gerekse ticaretinde kullanarak, ayakta kalabilmiş ne bireye ne de bir topluma tarih sayfalarında rastlanmamıştır. Rastlansa bile geçici olmuştur. Allah, çıkarın aracı; Din de siyasetin harcı olmamalıdır. Bu iki kutsiyetle insanları kandırmak da kalı-cı değildir… Unutmayın! Mezar taşlarındaki hitabeler: “Hüvel Baki” ile başlar. Yani, kalıcı olan Allah’tır…