AKP iktidarının sağladığı geniş hürriyet ve serbestlik ortamından istifade eden dini grup ve cemaatler İslam’a ve Kur’an’a tamamen aykırı olan iç dinamiklerini topluma empoze etmekte, aşılamakta sınır tanımaz hale geldiler... Son olarak geçen hafta sonu şehrimizde tertip edilen bir toplantıda MEHDİ’ye biat etmek ve mürit toplama faaliyeti açıkca icra edılmiştir. “Hurafe ve bidatlere kapılmayın” diye yapılan onca uyarılara rağmen özellikle kadınlar bu kabil SAPIK İslam ve Kur’an’la hiçbir alakası olmayan söylemlere hemen inanmakta İslam ve Kur’an kullanılarak güya bu müritler cennete postalanmaktadır.. MEHDİLİK/ilahi kurtarıcı ve Hz.İsa’nın tekrar dünya ya döneceği gibi gizemli konular ülkemizdeki dini grupların en önemli sermayeleridir... Geçen hafata icra edilen toplantıda ip uçlarından anlaşıldığı-na göre ABD’de yaşayan meczup bir kişi öne çıka- rılarak onun KURTARICI MEHDİ cennete aracılık eden kişi olduğu anlatılmıştır. MEHDİ’lik inancı ŞİA’dan, Hz. İsa’nın tekrar dün-yaya döneceği inancı ise Hristiyanlıktan rivayet yo-lu ile İslam’a sızmış ve asla Kur’an’dan onay alma- yan hurafelerdir. Tabii ki bu inançla beraber yığınla bidat üretilmekte, Emeviler döneminden beri de İs-lam rivayet kültürü içinde yerini almaktadır. İşin üzücü yanı ise bu kabil propagandalara Kur’an ve İslam malzeme yapılarak öne çıkarılan bir yüce kişilik adına toplum etkilenmektedir. Beşer üstü özellikleri ve yetkileri olduğu anlatılan o kişiye cemaatin BİAT etmesi ve onun sayesinde insanların cannete gideceği anlatılmaktadır.. Yüce Rabbimiz Kur’an’da şöyle buyurur; “Ey Nebi! Biz seni Allah’ın izni ile Allah’a davet eden/ çağıran aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik...” (Ahzap 47). Allah son Peygamberine “insanları benim iznimle bana çağır...” diyor. Bunlar ise kendilerine, kendi efendilerine çağırıyorlar. Rasülü Ekrem efendimiz de, “Her bid’at dalalettir, her dalalet ise cehennemdedir...” (Müslim Cenaiz 13) buyurarak ko- nunun önemine dikkat çekmiştir. Bu kabil Kur’an dışı hayalleri anlatan ve dinleyen kişiler de elbette Kur’an okumaktadırlar. Hatta yüzlerce kerre HATİM’ler yapmaktadırlar ama Kur’an’ın onlara ne dediğinden habersiz bulunmaktadırlar ve kendilerince iyi şeyler yaptıklarına inanmaktadırlar. Bu durumda onlara Kur’an şöyle ses- lenmektedir; ‘Ey Rasülüm! Onlara deki, yaptıkları işler boşa giden kişileri size haber vereyimmi?... Onlar dünya hayatında bir çok iş yaparlar da iyi ve güzel yaptık zannederler. Halbuki onlar SA-PIK’lık içindedirler...” (Kehf 103-104). Kim Rahman’ın zikrine/Kur’an’a karşı bakar kör olursa biz ona bir şeytanı arkadaş ederiz. O şeytan onu yoldan saptırır ama onlar doğru yolda olduklarını sanırlar... Sonunda mahşer gününde huzurumuza beraber gelirler. Keşke seninle arkadaş olmasaydım, seninle benim aramda doğu-batı arasındaki kadar uzaklık olsa idi. Sen ne kötü arkadaşmışsın! der. Bizde: Bugün pişmanlığınız size asla fayda vermeyecektir ve cezada ortak olacaksınız deriz...” (Zuhruf 36-37-38-39) Değerli okuyucularım; Tarih boyunca dinden sapmalar hep dindarlık görüntüsü altında olmuştur. Dine ve dini hayata uzak olan bir insan bu kabil inançlı kişileri kandıramaz. Amma din adına yapılan Kur’an’a aykırı fikir ve cereyanlar hep dini içeriği yoğun konuşmalarla aşılanır. İnsanlar anlatılanları DİN zannederler. Hz. İsa (as)ya, “Allah’ın oğlu diyenlerde ona en çok inanan HAVARİLERİ idi. Ama Yüce Allah onlara Kur’an’da müşrik ve kafirler” diyor. SÖZÜN ÖZÜ: Ne MEHDİ gelecek ve ne de Hz.İsa gökten yereyüzüne inecek. Tarih boyunca çok istismar edilen bu iki konuda bir sürü “Ben MEHDİYİM ben İSA’YIM” diyen sahtekarlar türemiş, çok azı hariç bir çoğu idam edilmiş veya öldürülmüştür. Osmanlıda özellikle Kanuni döneminde Şeyhulislam Ebussud efendi böyle sapıklaradan bir çoğunu idam ettirmiştir. Aklı başında bir Mü’min asla böyle hurafelere prim vermez. Amma sosyal bir hadise olarak cahil halk kesimlerini ‘Allah ile aldakmak’ (Lokman 31) her zaman olası şeylerdendir.