Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)´in dünyaya teşriflerinin yıldönümü olan Mevlid Kandili´ni bir kere daha idrak etmenin mutluluğunu bu gece hep birlikte yaşayacağız. Efendimiz (s.a.s.)´in mevlidi asırlardır olduğu gibi yine Müslümanlar tarafından çeşitli merasimlerle kutlanmaktadır.
Ancak hepimiz biliyoruz ki; Hz. Peygamber´in bütün yönleriyle ve özellikleriyle en doğru bir şekilde anlaşılmasına, tanıtılmasına; O´nun örnek alınmasına ve sünnetine uyulmasına büyük bir ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda her bir Müslümana önemli görevler düşmektedir. Bundan dolayı Mevlid Kandili vesilesiyle yapmamız gereken en önemli ve en yararlı iş, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)´e olan bağlılığımızı gözden geçirmek, O´nu daha iyi tanımaya, anlamaya ve başkalarına özellikle de genç nesillere tanıtmaya gayret göstermektir.
Süleyman Çelebi O´nun doğumunu anlattığı veladet bahrinde “Ol rebiul evvel ayın nicesi/ on ikinci gice isneyn gicesi”der.
‘İsneyn´ gecesi Hz.İbrahim´den (as), Hz.İsmail´den(as), Kinane oğullarından, Kureyşten, Haşim oğullarından süzüle süzüle gelen, Abdullah ve Amine´den doğan bir nurun dünyamızı aydınlattığı gecedir. İbrahim (as) ahir zaman ümmetine kendi içlerinden Allah´ın ayetlerini okuyacak, Kitap ve Hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir peygamber gönderilmesi için dua etmişti.
İsa (as) Kavmine hitaben: “Ben size Ahmet adında bir peygamberin geleceğini müjdelemek için geldim” diyerek asırlar önce efendimizin geleceğini müjdelemişti.
Amine Validemiz ise: Muhammedciğine hamile iken rüyasında Doğu Roma İmparatorluğunun hakimiyeti altında bulunan Şam köşklerini kendisine aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştü. Bundan dolayı peygamber efendimiz (sav): “Ben atam İbrahim´in duası, İsa´nın müjdesi, Annemin de rüyasıyım” buyurmuştur.
Allah (cc) İnsana çok büyük bir değer vermiştir. Onu mahlûkatın en şereflisi olarak yaratmıştır. Bütün nimetleri onun istifadesine sunmuştur. Bu nimetlerden en güzel şekilde yararlanması ve yaratanını tanıması, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırabilmesi için akıl vermiştir.Ancak aklın da bazı noktalarda aciz kalabileceğinden, mutlak hakikate ulaşamayabileceğinden dolayı akıla da rehberlik edecek peygamberleri ve kitapları göndermiştir.

Peygamberler: Allah´ın insanlar arasından seçtiği, İnsanları Allah´a, Allah´ı insanlara sevdiren, onlara hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında rehberlik eden yüce kişilerdir.
İşte Hz. Muhammed (sav), bu rehber insanların sonuncusudur.

Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“Benimle Peygamberlerin benzeri, şu bir kimsenin benzeri gibidir ki, o kişi bir ev yaptırmış, binayı tamamlayıp süslemiş de yalnız bir tuğlası eksik kalmış. Bu durumda halk binaya girip gezmeye başlarlar ve eksik yeri görüp hayret ederek: Şu bir tuğlanın yeri boş bırakılmış olmasaydı" derler. İşte ben o tuğlayım, ben Peygamberlerin sonuncusuyum."

Onun teşrifinden önce kötülükler ve ahlaksızlık insanlığın yakasında akrepleşmişti.
Mazlumun sesi zalimin kahkahaları arasında kaybolmuştu.
Şairin ifadesiyle;

“Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.”

Hz. Muhammed (sav)´in insanlık için ne ifade ettiğini, insanlığı nerden alıp nereye çıkardığını anlamamız için kız çocuğunu diri diri toprağa gömen Hz.Ömer örneği ve onun bu meyanda anlattıkları bizlere yeterince bir fikir verebilecek mahiyettedir.

Hayatlarında kutsala ve hiç bir ahlaki değere yer vermeyen bir topluma gelen ve “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyuran O nübüvvet elçisinin tebliğinin özünde ahlak vardı. O´nun mücadelesi bir ahlak mücadelesi idi.

Kur´an onun ‘ahlâkının yüceliğine´ vurgu yapar ve yine Kur´an onu bize ‘en güzel örnek´ olarak takdim eder. Yüce Allah Kur´an da inşa etmeyi murat ettiği insanı peygamberimizle modelize etmiştir. Bu bakımdan Kur´an-ı okuyan onda peygamberimizi bulur, peygamberimizi okuyan Kur´an-ı bulur.

Kur´an onu ‘âlemlere rahmet´ olarak sunar.
Onun temsil ettiği rahmetten nasibini alan köleler ordulara komutan olmuşlardır.
Ayni zamanda bir anne olan kadın aşağılanmaktan onunla kurtulmuş, cennet onunla
ayakları altına serilmiştir. Kadın onunla´ eş´ olmuştur, onunla mirastan pay almıştır.

“Kadınların sizin üzerinizde sizin kadınlar üzerinde hakkınız vardır” ifadeleriyle kadın hakları kavramı onunla hukuk literatürüne girmiştir. Kız çocukları onunla diri diri gömülmekten kurtulmuştur. Adam kalbinin katılaşmasından şikâyet edince peygamberimiz bir yetimin başını okşamasını tavsiye etmiştir. “Yetime sahip çıkan cennette benimle beraberdir” buyurmuştur.
Onun merhametinden hayvanlar da nasibini almıştır.

Sütünü döken kediye tekme atmak üzere olan Hz. Bilal, Hz. Ebubekir´in: “Ey Bilal biz Hz. Muhammed´den hayvanlara eza edilmemesini öğrendik ” demesi üzerine Bilal kediye tekme atmaktan vazgeçmiştir.

Peygamberimiz “Sizler ateşe koşuşan kelebekler gibisiniz, ben ise sizi ateşten uzaklaştırmaya çalışıyorum” buyurmuştur.

O yüce insanın uzaklaştırmaya çalıştığı küfür, zulüm ve fitne ateşi bugün dünyamızı, özelikle de İslam coğrafyasını kasıp kavurmaktadır.

Hz.İsa, kavmine hitaben, sizler gökten hep ekmek ve yemek istemeyin biraz da sevgi ve merhamet isteyin, ikazında bulunmuştu. Bugün insanlık, ekmek ve su kadar önemli olan barış, sevgi ve merhamet peygamberi efendimize ne kadar da muhtaç.

Hâsılı Sayın Ahmet Taşgetiren´in dediği gibi “dünyaya İslam, İslam´a da Müslüman lazım. İnsanlık Hz. Peygambere muhtaç, Hz.Peygamber de gerçek ümmete muhtaç.”
Bu duygu ve düşüncelerle; O´na ümmet olma şuuruna erebilmemiz temennisiyle bu gece kutlalayacağımız, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)´in dünyaya teşriflerinin yıldönümü olan Mevlid Kandili´nizi tekrar tebrik eder, bu kutlu gecenin ülkemizin ve tüm İslam âleminin birliğine, dirliğine, kardeşliğine, huzur ve mutluluğuna, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlamızdan niyaz ederim.