İnsanların Müslümanlar ile derdi olmamalı, Müslümanların da İslam ile derdi olmamalı. İslam´a, Müslümanların verdiği zarar kadar, hiç kimse zarar vermemiştir. Müslümanlığı temsil edemeyen ve sadece Müslümancılığı oynayanlar, İslam´ı dünyanın gözünde hor, korkunç, basit ve kimi zaman da komik hale getirmişlerdir.

Dindarlık iddiasında bulunmuyorum ve dindar görünme niyetinde de değilim zaten. Benim derdim, dindar olmak, İslam kimliğine bürünüp Müslüman görünmek değil! Çünkü bu kadar eksiğe ve noksana sahip olan ben,  dindarlık iddiasında bulunması, bu duru, temiz ve masum İslam dinine zarar verir. Benim derdim ve amacım, ilahi emirlere karşı samimi olmak ve samimiyetle yaşayabilmektir; sadece ve sadece Allah´a kul olmak, onun rızasını aramak, onu dost bilmek ve ona sığınmaktır; gerçek olan İslam´ı ararken sorgulamak ve sorgulatmaktır; dine zarar veren sözde dindar, sözde dinin sahibiymiş gibi görünenlere karşı insanları uyarmak ve uyandırmaya çalışmaktır.

Müslümanlığın ve İslam´ın temsili anla-mında çok eksiklerimin ve kusurlarımın olduğuna inanıyor ve bunu Allah´a itiraf ediyorum. İslam dini, zaten senden, benden, ondan öğrenilecek bir şey değil. İslam,  Kur´an-ı Kerimden ve Peygamber Efendimizin sahih hadislerinden öğrenilebilecek kurallar ve usuller bütünüdür.

Şimdilerde din ve dindarlık,  bize aittir, biz dini nasıl yaşıyorsak, bu din böyledir diyenler, İslam âleminin bağrına en derin yaraları açmış ve haçlı zihniyetinin asırlarca yapamadığı tahribatı yapmıştır.

Bu zamanda, samimi Müslümanların en büyük imtihanı, dini tekelinde tutup, dini şekilcilik olarak algılayan, dünyevileşen Müslümanlar ve dünyevileşen dindarlardır.

Allaha taptığını iddia edip de aksine çıkar ve menfaatlerine tapan ve dünyevi imkân ve nimet sunan insanları ilahlaştırıp tanrısal özellikler katanlar ve ilahlaştırdıkları insanları sevmenin ve kucaklamanın ibadet olduğunu söyleyenler…

Şeytanın izinden gitmeyi ve her türlü şeytani işleri yapmayı özgürlük sayan ve buna karışmanın, engel olmanın şeytanın izinden gitmekten daha günah olduğunu söyleyenler…

Adaleti mülkün temeli değil de rantın temeli olarak görenler; adaletin sadece mazluma, güçsüze karşı işletildiği ve güçlünün bir şekil aklandığı çıkarcı hak savunucuları…

Daha tesettürün ne olduğunu bilmeden insanların karşısına başlarına sadece bir şal atıp o boyalı yüzlerle başörtüsü mücadelesini verenler;  işçisinin maaşını zamanında yatırmayıp, sigorta yapmayan ama senede dört beş kez umreye gidenler; Müslümanlığı, sadece bir aylık oruca bir aylık teravih namazına sıkıştıranlar…

Konuşmalarda, yazılarda ve sosyal medyada Peygamber Efendimizin o mütevazı, sa-de ve kıt kanaat hayatından bahsederken Karun zenginliğini yaşayanlar…

 Müslüman, zengin olmalı, Müslüman´ın zenginliğinden kime ne zarar gelir diyenlerin, Hz. Ebubekir ve Hz. Osman gibi sahabelerin zenginliklerini nereye ve niye harcadığını görmeyenler ve bilmeyenler…

Şekilciliğin her türlüsünü oynayıp tarikat, cemaat, hacı, hoca olarak milletin karşısına çıkıp haramdan, helalden ve israftan bahsederken, Peygamber Efendimizin hayatında zerresi dahi olmayan, yaşanmayan o ipek yataklarda, yün halılarda, son model arabalarda ve köşklerinde kedilerle beraber raks edip yaşa- yanlar…

Dini alaya alan o sapkın hocaları, insanların karşısına çıkarıp “Model Hoca” diye insanların karşısına sunanlar; hak ve hakikat karşısında arabaya, daireye, villaya karşılık susup, mazlumun ve hakkın yanında değil, zorbanın ve şehvetlerin yanında olan sözde âlimler…

Asmanın, kesmenin ve kan akıtmanın cihat olduğunu zanneden vicdanları kararmış,  karalara bürünmüş, kara cahil mücahitler…

Ve en önemlisi dünyanın lezzetlerini ve rahatlığını hakkın hatırından ve emirlerinden üs-tün gören ve tek doğru ve tek gerçek olan Kur´an-ı, sandıklara kilitleyen vicdanı kilitli Müslümanlar…

Oldukça bu din, dünyada hep hor görülecek, öcüymüş gibi korkulacak, kabile diniymiş gibi basite alınacak ve eğlenceymiş gibi komik zannedilip aşağılanacaktır.

Allah-u Teâlâ,  bizleri Hz Yusuf´un duasının sırrına erdirsin.

“Teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihîn.  Beni Müslüman (Allah´a teslim-i küllî ile teslim olan) olarak vefat ettir ve beni Salihler arasına kat.” (YÛSUF-101 )