Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkan´ı Mesut Barzani´nin sözde Kürdistan için yaptığı referandum bu hikâyeyi aklıma getirdi.
Onların hayal ettiği coğrafya, bizim hayal ettiğimiz (Musul,Kerkük) coğrafyaya doğru zorluyor bizi…
Yıldırım Beyazıt, şerkeşlik eden Bulgaristan´ı fethetmişti.
Buna içerleyen Macar Kralı Sigismund, başkent Bursa´ya özel elçisini göndererek fethi protesto etmek ister.
Geliş çoktan tüm şehirde duyulmuş, gavur görmemiş meraklı halk sokaklara dökülmüştü.
Halk süslü koşumlu atlara binmiş elçiyi ve korumalarını izlemekte, bir yandan da gülümseyerek dalga geçiyorlardı:
“Vay canına Durak Çavuşum! Görmekte misin ki; koşumlar atlardan, atlar binicilerinden daha değerli... Şu gavurcuklar çok alem vesselam! Bunlar niye kadın gibi süslenmişler böyle?”
Elçi söylenenlerin bir kısmını anlar ama bozulduğunu göstermemeye çalışır.
Zira kral her şart altında diri durmasını emretmişti:
“Azametli dur, sert bak, Osmanlıların içine korku salmaya çalış!
Macar kafilesini görünce yürekleri ürpersin.
Padişaha da meydan oku.
Hangi hakla Bulgaristan´ı fethettiğini sor.
Üzerine yürü.
Yüklenebildiğin kadar yüklen!
Beni temsil ettiğini unutma.”
Elçi kralın söylediklerini içinden tekrarlaya tekrarlaya yeniçerilerin ardından saraya girer.
Yıldırım Beyazıt elçiyi huzuruna kabul eder.
Elçi önce getirdiği hediyeleri takdim eder ve söze başlar:
“Azametli, kudretli, asaletli, fehametli Macaristan Kralını temsilen...”
Sadrazam elini kaldırıp elçiyi susturur:
“Sadede gel elçi, bizim boş vaktimiz yok.
Ayrıca da biz kuvvet, kudret, azamet kaynağı olan Allah´tan başka hiçbir kuvvet, kudret, azametten korkmayız.
Bunu böyle belle ve buna göre kelam et.”
Macar elçi ne diyeceğini şaşırır ve kekelemeye başlar:
+”Ama kralımızın ordusu çok büyüktür, o yüce bir kraldır.”
-”Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yel üstünden aşar.
+”Siz yel değilsiniz ki...”
-”Evet, ama siz de dağ değilsiniz! Bize Yıldırım dendiğini duymuşsunuzdur.”
-”İyi ama siz hangi hak ve hangi salahiyetle Bulgaristan´ı işgal ettiniz?”
Yıldırım Han bir Kur´an ve bir kılıç getirilmesini emreder.
Sağ eline Kur´an´ı, sol eline kılıcı alır. Önce sağ elini göstererek:
“İşte hak!”
Sonra sol elini havaya kaldırıp:
“İşte salahiyet!”
Sonra elçiye: “Var git şimdi cevabımızı kralına aynen ilet, kendisinden korkmadığımızı söyle.
Biz hakkı Kitabımızdan, salahiyeti de kılıcımızdan alırız!
Allah´a güvenir yalnız Ondan korkarız.
Bütün küffar birleşip üstümüze gelse davamızdan dönmeyiz!”