Geçen gün bir arkadaşın tavsiyesi ile göz doktoruna gittim. Meğer Hipermetropi olmuşum. Yakını çok net göremiyormuşum. “muşum” diyorum çünkü ben bunun farkında bile değildim. Gördüğüm netliği bir norm olarak zannediyormuşum. Ta ki doktorun Hipermetropi olduğum teşhisini koyup bana gözlük yazması sonrası aldığım gözlükle yakına bakana kadar.  Şimdi hem bilgisayar ve telefon ekranları hem de kitap sayfaları daha net ve daha heyecan verici oldu benim için. Meğer gözlerim bozulmuşta farkında değilim. Neredeyse bir kaç senedir böyle yaşıyorum.

Peki göz doktoru yakını göremediğimi teşhis edip tedavisi için gözlük önerir de kalp gözümüzün doktoru olmaz mı? Onlar yakîni görebilmemiz için bizim kalp körlüğümüzü, kalp hipermetropimizi ve diğer manevi hastalıklarımızı teşhis edip tedavi edemez mi?

Bunun için Kur’an ve Sünnet gözlüğü ile bakmamıza yardımcı olup yakîni görmemizi ve bu işi kendi başımıza yapamayacağımızı bize öğretemez mi? Çünkü insan öyle bir hale geliyor ki yaşadığı hali bir norm zannediyor. Bunun bir norm olmadığını ve bunun bir hastalık olduğunu bize hatırlatacak bu teşhisi koyacak ve tedavi yöntemlerini bize öğretecek Rabbani hekimlere ihtiyacımız yok mu?

Egomuzu yenip kendimizi doktor sanmaktan ve hastalıklarımızı kendimizce tedavi edeceğimizi sanmaktan bir an önce kurtulmalı ve bir kalp doktorunun eteğine tutunmalıyız…

Bu vesileyle Hz. Mevlana’nın “Şaşı Çırak” hikayesi aklıma geldi. Hikaye bir usta ile şaşı olan çırağı arasında geçer. Hikaye Mesnevi’de geçtiği haliyle şöyle;

Usta, bir şaşıya “yürü, var, o şişeyi evden getir” dedi. Şaşı, ”O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!”

Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” Çırak birini kırınca ikisi de gözden kayboldu. İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.

 Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü! Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır. Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.

Mevlana’nın da dediği gibi şaşılığı bırakma zamanı geldi. Kendi şaşılığımızı bize bildirecek, hatırlatacak ustalar gerek…