KAMALAK ‘BAĞIŞ´LAYACAK!

Geçtiğimiz gün, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak´ın sosyal medya üzerinden kendisine hakaret ettiği gerekçesi ile İnegöl´den üç kişiye dava açtığını “Adil Düzen” başlığı ile sayfalarımıza taşımıştık. Haber gerek ulusal medyada gerekse sosyal medyada tartışılıp, konuşuldu.

Gazetemize telefon ile ulaşan, Saadet Partisi Genel Başkanı sayın Mustafa Kamalak´ın oğlu ve aynı zamanda Avukatı olan Muhammet Furkan Kamalak, haber ile ilgili görüşmek istediğini bildirmiş, ancak dışarıda olduğum için görüşme imkanımız olmadı.

Yapılan bazı haberden hoşlanmayanlar tarafından, gerek hukuki yoldan gerekse başka yollardan tehdit veya uyarılar almaya alışmış biri olarak, yine benzer bir durumla karşılaşacağım beklentisi ile bırakılan cep telefonu numarasını çevirmeye başladım.

Böyle durumlarda genellikle karşı tarafı dinler, ne yapmak istiyorsa onu yapmasını söyler telefonu kapatırım. Ama bu sefer bir parti Genel Başkanına bu kadar yakın bir isim olunca, bu konuşmayı biraz uzatır hem de davaların durumu ilgili bilgi alırım diye içimden geçirirken, telefon meşgul sesi ile kapandı.

Bir iki dakika geçmeden telefon çaldı.

Selamın Aleyküm, Aleyküm Selam…

Genç ve iyi eğitimli olduğu anlaşılan bir ses, yapılan haberin bazı ulusal haber sitelerinde farklı yorumlanarak haberleştirildiğini, davaların devam ettiğini ve henüz İnegöl´deki davalardan bir karar çıkmadığını belirterek, haberimizin yoruma açık taraflarının başkaları tarafından kullanıldığını ifade etti.

Bu konuşmaları yaparken gayet kibar ve usturuplu bir dil kullandığının da altını çizeyim.

Bende, topluma mal olmuş kişilerin, ulusal platformda kendilerine yapılan hakaretlere ve haberlere dava açmasını sonuna kadar savunurum. Ancak Anadolu´nun bir kasabasında veya ilçesinde bir vatandaş kendisinin kaleme almadığı, sadece paylaştığı hakaret içeren bir sosyal medya paylaşımından dolayı dava açması toplumda farkı yansımalara neden olabilir ve bu durum öncelikle dava açana zarar verir. Yani “haklıyken, haksız duruma düşürebilir” diyerek haberde eleştiri unsuru olan kısımları kendisi ile paylaştım.

Birazda aynı kuşak insanlar olmamızın etkisi ile uzun ve samimi bir sohbetten sonra, bu davalarda amaçlarının para kazanmak olmadığını ancak sosyal medyada yapılan hakaretlerin tahammül sınırlarını zorlaması sonucu bu davalara mecbur kaldıklarını anlattı. Her şeye rağmen kendisine dava açılanların, davaya konu olan bedelin, mahkeme ve avukatlık masraflarını haricinde kalan kısmını hayırlı bir işe veya bir kuruma bağışlamaları halinde davadan vazgeçecekleri sözünü verdi.

Dedim ya uzun bir görüşme oldu. İnegöl´e yolu düşerse çay içmeye beklediğimi özellikle belirttim. Yazmamaya söz verdiğim bazı konular hakkındaki düşünceleri samimi olduğuna inanmamı sağladı. Başka hukuki ve sosyal etkileri olacağı için davaları direkt geri alamayacağını da eklediğini belirteyim.

Sonuç olarak, davalar görülmeye devam ediyor.

Henüz sosyal medyanın tam anlamıyla bir hukuku olmadığı için mevcut sistemin vereceği kararlara saygı duymaktan başka yapılabilecek birşey yok.    

Ancak, toplumda saygınlığı ve yeri olan kişilerin bazı durumlarda büyüklük göstermesini beklemek gayet doğaldır. Bu beklentilerin karşılık görmesi ise, o kişinin saygınlığının artmasına kesinlikle vesile olacaktır.