1974 Barış Harekâtı öncesi Kıbrıs adasının durumu yıllardır kaynayan bir kazan gibidir. Kulplardan birinin ucundan Başpiskopos Makarios tutmaktadır,  diğerinin ucundan ise Albay Grivas! İkisi de birbirinden çılgın olan bu iki adamı birbiriden ayıran özelliklerinden bahsetmeden önce aslında ikisinin de sahip olduğu tek ortak özelliklerini dile getirmek istiyorum. Buna aslında ortak hedefleri demek daha doğru olur ki bu hedef Enosis’tir. Yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme hayalleri. 

Barış Harekâtı öncesinde Makarios ile Albay Grivas yanında artık adada yaşayan Türkler için göz ardı edilemeyecek üçüncü bir tehdit daha vardır ki, bu şahıs 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe yapan ve diğer ikisini aratmayacak bir kötü karakterle karşımıza çıkan Nikos Sampson’dur. Nikos Sampson’u Albay Grivas’ın sağ kolu olarak tanımlayabiliriz. Bu vasfıyla Albay Grivas’ın onun gibi hem Mahi gazetesi gibi savaş çığırtkanlığı yapan bir gazetenin sahibi olması hem de Albay Grivas’ın kurduğu EOKA örgütünün tedhiş olaylarına fiili olarak bizzat iştirak edip yönetmesi sebebiyle –ki ilk yıllarında İngilizleri yıldırarak adadaki İngiliz idaresine son vermek gayesiyle İngiliz subaylara karşı düzenlediği suikast girişimleriyle meşhurdur- sahip olduğu bir sağ kolla Makarios’a karşı dengeleri bozup üstünlük sağlar. Az önce bunların Enosis erekleri sebebiyle hedeflerinin aynı olduğunu dile getirmiştim. Bunun yanında onları birbirinden ayıran özellikler olduğunu da dile getirdim. Nedir bu özellikler? Makarios, Enosis hedefine adadaki Türkleri yıldırma, sindirme ve asimile etme politikasını uygulayarak uzun vadede hedeflerine ulaşmayı planlayan biridir. Buna mukabil Makarios’a göre daha sabırsız olan ve Enosis hedefine mümkün olan en kısa sürede ulaşmayı hedefleyen Albay Georgios Grivas ise hızlı bir harekât ve toplu bir katliamla adayı Türk nüfusundan tamamen temizlemeyi planlamaktadır. Albay Grivas’ın yardımcısı Nikos Sampson’da, Makarios’un hedeflediği zamana yayılı bir Enosis planını kendi hedeflerini geciktiren uzun bir süreç olarak görmektedir. Hâlbuki Makarios, Albay Grivas’ın bu planının Türkiye’nin garantör ülke olması sebebiyle Kıbrıs’a ani bir müdahalede bulunmasına yol açacağından endişe ediyordu. Makarios’un son zamanlarda Rusya ile yakınlaşması ve Bağlantısız Ülkeler Topluluğunun liderliğine oynamak istediğini belli eden çıkışlarıyla Yunanistan tarafından da Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhakı yolundaki hedeflerini tehdit eden bir unsur olarak görülmektedir. Dolayısıyla Yunanistan, Enosis yolunda kendisine tek uygulayıcı olarak Albay Grivas’ı görmektedir. 
Bu üçlü tehdit ve kurdukları EOKA örgütüne karşı Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin de bir karşı yapılanması mevcuttur. Bu yapılanmanın adı “TMT” yani Türk Mukavemet Teşkilatıdır.
Kıbrıs Barış Harekâtının zaferle sonuçlanmasında üç etken vardır. İlki, Türk ordusunun başarıyla gerçekleştirdiği indirme ve çıkarma yapan askerlerimizin azmi ve savaş kabiliyetidir. İkinci etken, Türk Mukavemet teşkilatının adada gerçekleştirdiği yapılanmadır. Üçüncü etken de, Türkiye’den yıllardır gizli görevle adaya gönderilen özel eğitimli subaylardır. Erenköy’e gönderilen, Kazım Bey kod adlı Üsteğmen Engin Alan ve Sadi Oğuz kod adlı Üsteğmen Oğuz Kalelioğlu bunlardan sadece ikisidir.
Genelkurmay Özel Harp Dairesi bünyesindeki kurs sürecinin ardından adaya sivil olarak gönderilen Türk subaylar adada yaşayan sivil halk tarafından çoğunlukla banka müfettişi ve öğretmen olarak bilinmektedir. Kendilerinden gerçek kimliklerini deşifre edecek durumlardan kaçınmaları istenmektedir. Her subay kendi bölgesindeki durumu kontrol altına alacak, halkla yakın temas kurarak moral güçlerini en üst seviyeye çıkartacak, aynı zamanda bölgelerindeki mukavemet teşkilatının bünyesindeki artık gün yüzüne çıkmış olan Mücahitlerin eğitimi ve savaşa hazır hale getirilmeleri için çalışılacaklardır. Bunun yanında TMT içinde hala gizli görevde olan diğer teşkilat elemanlarının koordinasyonunu da yapacaklardır. Bu süreçte alacakları güvenlik tedbirleri de asla elden bırakılmayacaktır.

Oğuz Kalelioğlu, üsteğmen üniformasıyla bir subay olarak girdiği Lefkoşa’daki Kıbrıs Türk Kuvvetler Alayından sivil kıyafetleriyle ve Mağusa Namık Kemal Lisesine tayin edilmiş bir Tarih öğretmeni olarak ayrılıyordu. Bayraktarlık, Oğuz Üsteğmeni otomobiliyle Mağusa’ya götürmesi için Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Üyesi olan İsmet Kotak’ı görevlendirir.    

İsmet Bey, uzun yıllar TMT’nin içinde yer alan, davasının ehemmiyetini ve o davada alacağı her vazifenin yerine getirilmesinin bu yolda ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan ve üstlendiği bütün vazifeleri layıkıyla yerine getirmeyi başarmış Kıbrıs’lı bir Türk’tür.

Sayın Rauf Denktaş’la birlikte Doktor Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi tarafından temelleri atılıp EOKA’nın ilanıyla birlikte hazırlık safhası başlayan ve 1958’de faaliyete geçmiş olan Türk Mukavemet Teşkilatının, EOKA’nın tedhiş olayları sebebiyle bünyesinde gizli olarak yetiştireceği gençlerin TMT ‘ye katılımları özel ve hassas bir incelemeden sonra gerçekleşirdi. TMT’de her kesimden Mücahit vardır. Öğrencilerin teşkilatı ayrıdır, esnafınki ayrı. Fakat öğrenciler operasyonlara asla katılmaz, hücre çalışmalarına girmez, gizli konulara pek fazla sokulmazlardı. Ama diğer yetişkin insanlar arasından seçilenler için önce haklarında tahkikat yapılır, vatan sevgileri ve sadâkatları ölçüldükten sonra da kendileriyle iletişime geçilip görev teklif edilirdi, akabinde kendilerine TMT yemini ettirilirdi. Yemin, görev teklif edilen kişinin gözleri bağlı bir şekilde götürüldüğü teşkilattan birine ait bir evde bir odaya alınarak gözlerindeki bağ çözüldükten sonra odadaki masanın üzerinde bulunan bayrak, silah ve Kur’an-ı Kerim‘e el bastırılmak suretiyle yaptırılırdı. Herkes kabul edilmezdi teşkilata. Kişiler teşkilatı değil, teşkilat üyelerini seçerdi. Neticede teşkilata girenlere bilgi ve kabiliyetlerine, ait oldukları mesleklere göre görevler verilirdi. Bu insanların bir kısmı şehir esnafı mobilyacı, kahveci, kırtasiyeci, manav, kimisi doktor ya da mühendistir. Limanda çalışan işçilerimizden, köyde tarlasında çalışan çiftçilere varana kadar çok farklı kesimlerden elemanlar vardır teşkilatta.  Özel görev verilmesi haricinde en önemli icraatları, birer istihbarat kaynağı olarak gördüğü, duyduğu, bildiğini irtibatlı olduğu teşkilat elemanı vasıtasıyla Sancaktarlığa bildirmekti. Toplantılar yapılmazdı teşkilatta, zaten kimse kimseyi tanıyıp bilmezdi. Bazen aynı ailede baba ile oğul, hatta anne bile teşkilat elemanı olabilir fakat biri bir diğerinin de teşkilatta olduğunu asla bilmezdi. Hâlbuki her ikisi de belki de yıllardır teşkilat bünyesinde yer almaktadır. Zaten TMT ‘nin kuruluşundan itibaren altı yıl boyunca hiçbir şekilde deşifre olmadan faaliyet gösterebilmesi bu sayede olmuştur. Bir eylem mi yapılacak ya da bir operasyon mu gerçekleştirilecek, bu elemanların içinden en uygun olanlara gizlice görevleri ulaştırılır ve icra ettirilirdi. Teşkilatın en etkili yönü ise çok mükemmel bir istihbarat ağı oluşturmuş olmasıydı. Teşkilat, Makarios‘un çok yakınında bulunan görevlilerden bile bilgi ve belge almaya muvaffak olabiliyordu. Bu bilgi akışını sağlayan istihbarat ağı sayesinde Rumların nabzı rahatlıkla tutularak yapacakları faaliyetlerin çoğundan anında haberdar olunurdu. Teşkilat üyelerine zaman zaman eğitim de yaptırılırdı. Mesela her gece birkaç şahıs getirilir, yarın bir çatışma olursa silahı nerden temin edecek, savunma yeri neresi olacak, burada ne tür bir icraatta bulunacak, hep bunlar öğretilirdi elemanlara. Silah çeşitleri, bakımı, mekanizmalarının sökülüp takılması hep bu verilen eğitimlerin içindeydi. Her gece beş kişilik bir grup alınarak farklı farklı evlerde bu eğitimlere tabi tutulurdu. TMT ‘nin yeraltında kimse tarafından bilinmeyen, her birinin bir diğerinden haberdar olmadığı gizli elemanları vardı. Bunun yanında yerüstünde de deşifre olup açığa çıkmış elemanları yanında halkın içinden, gençler arasından seçilerek artık nizami bir kuvvet haline dönüştürülmüş ve başlarında komutanları olan Mücahitler grubu oluşturulmuştur. 
Her sancak kendi bünyesinde sahip olduğu imkânlar dâhilinde radyo istasyonları kurmuştu adada. Amaç, Rumların elinde bulunan Kıbrıs radyosunun Türkiye hakkında ve liderlerle ilgili yaptıkları yalan yanlış haberlerle kötüleyerek halkın moralini bozmaması için bu radyonun dinlenmesini önlemekti..
İsmet Bey Mağusa’da kurulan Canbulat Radyosunun Haber Merkezi sorumlusudur. Her gün kendi yazdığı yorumları okuyan İsmet Bey, radyonun açılışında ilk konuşmayı yapan kişidir. “Tırnaklarını bu topraklara geçiren ve düşmana geçit vermeyen Mağusa’nın Mukavemetçi halkı, burası Canbulat radyosu… Burası, bu toprakları vatan bilenlerin, bu topraklardan tek karış bile vermemek için and içenlerin sesi…’ “Ne Anayasa da revizyon, ne barış, ne dostluk… Ne bir arada yaşama, ne şu, nede bu… Sımsıkı bağlamak ve yok etmek istiyorlar bizi… Sebep ortada… Çünkü biz burada Enosis gemisinin karşısına dikilen en sert kayayız. Biz, otuz milyonun –Türkiye- sınır bekçileri, bu adanın, Kıbrıs‘ın bekçileriyiz…” der, ilk konuşmasında.
Mehter marşları, türküler yayınlanır, şiirler, yorumlar, haberler okunur radyodan.