Müslümanlar için manevi iklim olan Ramazan ayına girmemize sayılı günler kaldı. Recep ayından itibaren hem dilimiz hem de gönlümüzle ‘´Allah´ım Recep ve Şabanı  bereketli kıl bizi Ramazana ulaştır ‘ (Camiü´s-sağir, 2/90)´hadisini tekrarlayıp durduk. Nasip olursa önümüzdeki günlerde geceleri sahur telaşını ,akşamları iftar   mutluluğunu yaşayacağız dünyanın dört bir yanındaki Müslüman kardeşlerimizle.Yüce Allah´ın emri olan oruçla nefsimizi dizginleme fırsatı sunulacak bizlere .İmsak ve sahur arası yeme içme yasağının dışında bu ayda kalbimizi kötülüklerden temizleme ,dilimizi kötü sözden alıkoyma,gözlerimizi haramdan koruma,ellerimizi ayaklarımızı yanlıştan beri tutmak için  …kısacası dinimizin bütün yasaklarından kaçınıp,güzel ahlakla bezenmek için Ramazan ayı bulunmaz fırsat.Bütün bunlara bezenmek için Ramazan ayını beklemek gerekmiyor elbette.Lakin bilerek blimeyerek yaptığımız günahlardan temizlenmek için  böylesine kıymetli bir ayı fırsat ayına dönüştürebiliriz.

 Ramazan ayı gelince toplumda bir hareketlilik ve canlılık gözlenir. İbadet hayatımız gündüzleri oruçla, geceleri teravih namazıyla zenginleşmekte, Kur´an tilaveti ve içerdiği hükümleri anlama çabasıyla da manevi hayatımız yeniden şekillenmektedir. Ramazan ayını değerli kılan nedenlerden birisi, kutsal kitabımız olan Kur´an´ı Kerim´in bu ayda indirilmeye başlamış olmasıdır. Ramazan ayı,Kur´an-ı Kerim´in beşeriyet ufkunu aydınlatmaya başladığı kutlu zaman dilimidir.Yüce Allah bu ayla ilgili olarak ‘´Ramazan ayı,insanlara yol gösterici,doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur´an´ın indirildiği bir aydır.´´(Bakara-185) buyurmaktadır. Ramazan ayı, Kur´an´ın lafzını okuma, manasını anlama, maksadına uygun hareket etme, emir ve yasaklarına bağlı kalma hususunda müminlerin Kur´an´la yıllık sözleşme yaptığı bir aydır. Müslümanlar, Ramazan ayında Kur´an okumaya her zamankinden daha fazla önem gösterirler. Bunun için evlerde ve camilerde bir araya gelerek, her gün Kur´an´dan birkaç cüz okurlar. Ramazan ayının sonuna gelindiğinde ise Kur´an´ı baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim denir.Hatta bu ay içinde birkaç tane hatim okuyan kişilerde olmaktadır.Daha sonra ve özellikle de kadir gecesinde hatim duası yapılır.Müslümanlar yüzyıllardan beri bu uygulamayı devam ettirmektedirler.       

 Ramazan ayı, oruç ayıdır. Kur´an-ı Kerim´de ” Ey iman edenler! sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi sizede farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”(Bakara-183) buyurmaktadır.         Peygamber Efendimiz ‘´Oruç bir perdedir. Biriniz oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin,b ağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek  veya kavga edecek      olursa ben oruçluyum desin´ (Müslim, Sıyam 164, (1161)) diye buyurarak, orucun bedenin aç ve susuz kalmasından öte bir ibadet olduğunu gösteriyor bizlere.  

            ‘´ Oruç´´ Farsça bir kelime olup aslı ‘´günlük´´anlamına gelen ‘´Ruze´´dir. Arapçada orucun karşılığı ‘´savm´´ kelimesidir. Anlamı yemek, içmekten kendini tutmak, hareketsiz kalmak ve her şeyden elini eteğini çekmektir. Kelime anlamı itibariyle de sadece yemek içmekten uzaklaşmak değil her türlü kötülükten kendimizi çekmek anlamını  da ihtiva ediyor.

Oruç, Allah´a olan inancımızın gereği, O´nun rızasını kazanmak için tutulur. Oruç ibadetini yerine getirmekle, Allah´ın bir buyruğu yerine getirilmiş olur, böylece O´nun  sevgisini kazanmış oluruz. Allah´ın sevgisini kazanmakla da mutlu olur, O´nun şefkat ve merhametini kalbimizde hissederiz. Bu durum Allah´a olan inancımızın kuvvetlenmesini sağlar. Oruç tutarak iradesini güçlendiren, sabretmeyi öğrenen insanlar, zorluklara karşı dayanma gücü kazanırlar. Böylece hayatta karşılaşacakları her türlü sıkıntının üstesinden kolayca gelirler. Oruç tutan kimse yeme ve içme gibi bedensel istek ve alışkanlıklardan uzak durur.Bu durum kişinin iradesini güçlendirir,disiplinli bir hayat yaşamayı,davranış ve arzularını kontrol altına almayı öğretir.İyilik ve güzelliklere yönelmesini,kötülüklerden uzaklaşmasını sağlar. Oruç, toplumun şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. Bu nedenle insan çevresindekilere karşı daha sevecen, daha hoşgörülü ve saygılı olur. İnsanlar kin ve düşmanlıklardan uzaklaşır,  barışır. Böylece insanlar arasındaki ilişkiler; birlik, beraberlik, sevgi ve saygı ile daha da kuvvetli hale gelir. Oruç aç kalmak değildir. Oruç sadece bedeni isteklere hakim olma ibadeti de değildir. Ahlakende oruçlu insan nefsine hakim olur. Oruç, insanın huylarını güzelleştirir. Oruçlu insan başkalarına kötülük etmez, kötü sözler söylemez, haram kazanmaz ve haram yemez.”Kim yalanı ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, iyi bilmelidir ki, onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına Allah´ın ihtiyacı yoktur” (Buhari,Savm,8) hadisi bu düşünceyi çok güzel açıklamaktadır.Oruç,insana diğer insanların halini düşünme fırsatı verir. Aç dolaşırken,devamlı aç, açık, perişan ve çaresiz insanları hatırlar.Yoksulluğun ne demek olduğunu aç ve susuz kalarak daha iyi öğrenir. Bu sayede yoksulluğun acısını ve sıkıntısını bizzat yaşar. Yoksulların yaşadığı sıkıntının farkına varır. Yoksullara daha çok yardım yapmayı arzular. Bunun yanında  Ramazan bayramının birinci günü vacip olan fıtır sadakası, Ramazan ayında fakirlere ,yolculara, kimsesizlere kurulan iftar çadırları , ihtiyaç sahiplerine dağıtılan kumanyalar gibi  sosyal yardımlaşma ve dayanışma yönüyle de bu ay değerine   değer katıyor. Yapılan tüm bu yardımlar insanlar arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirir,cömertlik duygularını geliştirir.

 Oruç ibadetinin bireysel yararlarının yanında toplumsal yararları da vardır. Oruç; yardımlaşma, dayanışma, şefkat ve merhamet duygusunu geliştiren bir ibadettir. Ramazan ayı, zekat ve sadakaların verilmesine vesile olan bir aydır. Dinimizin emrettiği mali ibadetlerden biri olan fitre bu ayda verilir. Zenginler özellikle zekatlarını bu ayda vermeye özen gösterirler. Özellikle fakirlerin gönlünün alındığı, fakir zengin diyaloğunun yaşandığı kardeşlik ayıdır. Fakir ve yoksullar, kimsesiz ve yetimler, bu vesileyle ilgisizlik ve terk edilmişlikten kurtulur,hayata ümitle bakmanın tadına varırlar.Bu durum toplumda büyük bir yardımlaşma ve dayanışma ortamı oluşturur.Ramazan ayı,bir ibadet ve sosyal yardımlaşma ayıdır.Ramazan,aile bireylerinin,akrabaların, komşuların, işveren ve işçilerin,dernek ve vakıfların iftar yemeklerinde bir araya geldikleri aydır.Ramazan ayında hemen hemen bir evde,bir lokantada iftar yemeğinde bir araya gelinerek insani ilişkiler geliştirilir.Oruç tutan ailenin fertleri birlikte sahur yemeğine kalkar,birlikte iftar ederler.Durumu müsait olanlar,komşular birbirlerini iftar yemeğine davet ederler.Ramazanda iftar vaktinin ayrı bir neşesi vardır.Bütün aile bireyleri birlikte sofraya oturur,iftar vaktinin gelmesini beklerler. Ezan ve top sesinin duyulmasıyla birlikte oruçlarını açarlar. İftar yemeği yenildikten sonra dua edilerek Allah´a şükredilir. Akşam namazı kılındıktan sonra teravih için hazırlıklara başlanır. Topluca camilerde cemaatle teravih namazı kılınır. Teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Hz.Peygamberimiz kendisi teravih namazı kılmış ve müminlerin de teravih namazını kılmalarını teşvik etmiştir. Bir hadis-i şerifte ”Kim inanarak ve sevabını Allah´tan umarak teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari,”Salatü´t-Teravih”,1) buyurulmuştur. Teravih namazı Ramazan ayının bir sünnetidir, bu itibarla mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanlar da teravih namazı kılabilirler. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan insan, bu nimetlerin değerini daha iyi anlar. Bu anlayışa sahip olan insan, nimetleri israf etmeden yerli yerince harcar. Böylece onların şükrünü yerine getirir.

Ramazan ayının sosyal hayatımızda tesirleri çoktur. Yapılan istatikler göstermektedir ki; işlenen her türlü suçlar Ramazan ayında azalmaktadır. Hırsızlık, yalan şahitlik, rüşvet, rüşvet, içki, kumar gibi, toplum düzenini sarsan olaylara Ramazan ayında daha az rastlanmaktadır. Dolayısıyla Ramazan hürmetine ,toplumun huzuru sağlanmaktadır.Diğer taraftan bazı insanlar,Ramazan ayını sıkıntı ve meşakkat ayı göstermeye çalışırlar.Şöyle sözler sarf ederler;”Oruçlu kafayla bu kadar olur.Kafamın tasını attırma.Zaten oruçluyum.Oruç başıma vurdu,birde sen  tepemde dolaşma”gibi sözlerle,orucu bahane edilerek uygunsuz sözler söylerler.Böylesi bir davranış,Cenab-ı Hakk´ı gücendireceğinden, hatalı bir davranıştır.Allah Ramazan ayını sabır ve sükunet ayı kılmıştır.Biz onu hiddet ve öfke haline getiremeyiz.Allah onu,nefsin isteklerini azaltmamız için farz kıldı.Oruçtan maksat,ne perhiz yapmak,ne zayıflama rejimine uymak,ne de vücudumuzu yeme içmekten mahrum bırakmaktır.Şuurlu bir şekilde,nefsin arzularını belirli bir süre Allah´ın emri olduğu için frenlemektir. Bir aylık orucun ardından gelen Ramazan Bayramı tüm Müslümanlara birliktelik     bilincini  aşılar niteliktedir. Dargınların barışması, uzaktakilerin yakınlaşması, kurulan bayram sofraları, yapılan ziyaretler   bayramın güzelliğine güzellik katar.Hele ki  Ramazan da bir kez olsun soframızda bir yetime yer açtıysak,bayramda bir fakiri giydirdiysek,kimsesizleri  yoklayıp   dertlerine bir nebze olsun derman olduysak …işte bayram asıl o zaman, hem bizim hem başkalarının bayramı olur.

  Bir kez gönül yıktın ise

  Bu kıldığın namaz değil

  Yetmiş iki millet dahi

  Elin yüzün yumaz değil

  Bir gönülü yaptın ise

  Er eteğin tuttun ise

  Bir kez hayır ettin ise

  Binde bir ise az değil.

Bilge ozanımız Yunus Emre´ nin dediği gibi özümüz temiz olmalı ki sözümüze yansısın .   Yıktığımız gönüller ibadetlerimizi gölgelemesin aksine  onardığımız gönül yaraları, ibadetlerimizi değerli kılsın.   Hayırda yarış için Ramazan ayı bulumaz bir nimet ayıdır. Az çok demeden, maddi manevi  demeden hayırda yarışalım da arkamızdan dua edecek insanlar biriktirelim.

Kur´an´ı, orucu, zekatı, teravihi, fıtır sadakası, hayır ve yardımlaşması,huzur ve kaynaşması ve diğer ibadetleri ile Ramazan ayının milletimize, bütün İslam alemine hayırlar getirmesini,insanlığın hidayet ve barışına vesile olmasını Cenab-ı Hak´tan niyaz ederim.