Salâ ve Mevlid, İslam´a mahsus olup, sevap yönü de olan güzel bir adettir.

Salâ duyulduğu zaman Müslümanların manevi atmosfer içerisinde değişik duygular hissettiği bir güzel sesleniştir. Genel itibari ile Peygamber Efendimize yapılan medhu senalardan oluşmaktadır. Bu güzel sesleniş genellikle müezzin tarafından bir Müslümanın cenaze duyurusundan önce veya her haftanın Cuma günü Cuma namazının vaktinden bir saat kadar öncede insanları bir nevi uyarmak, haberdar etmek maksadı ile okunan güzel bir duadır.

Salâ, salavatın halk dilinde kısaltılmış şeklidir. Manası Lügatte “Dua, tebrik ve tazim” anlamında din ıstılahında ise Peygamberimiz (SAV)´i övmek, onu tazim etmek ve ondan şefaat talep etmek anlamındadır

“Salâ verile kastımıza, / Gider olduk dostumuza,

Namaz için üstümüze, / Duranlara selam olsun.”

                                                                Yunus Emre

Bu güzel duanın içeriğine aşığı da yer verilmiştir.

Cuma ve Cenaze Namazlarından Önce Okunan Salânın Arapça Okunuşu

Salâ duasının Arapçasının Türkçe okunuşu şöyledir.

Es Salatu Ve´s-Selamu Aleyke Ya Rasulallah!

Es Salatu Ve´s-Selamu Aleyke Ya Habiballah!

Es Salatu Ve´s-Selamu Aleyke Ya Nûre Arşillah!

Es Salatu Ve´s-Selamu Aleyke Ya Hayra Halgıllah!

Es Salatu Ve´s-Selamu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin!

Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin!”

Cuma ve Cenaze Namazlarından Önce Okunan Salânın Anlamı

Efendimize medhu sena dolu bu güzel duanın anlamı ise şöyledir.

Ey Allah´ın Resulü, salat ve selam senin üzerine olsun!

Ey Allah´ın Habibi, salat ve selam senin üzerine olsun!

Ey Allah´ın Arşının nuru, salat ve selam senin üzerine olsun!

Ey Allah´ın mahlukatının en hayırlısı, salat ve selam senin üzerine olsun!

Öncekilerin vede sonrakilerin Efendisi, salat ve selam senin üzerine olsun!

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah mahsustur!”

Salânın Okunuşu

-Essela Tuvessela Mü Aleyk / Aleyke Ya Seyyidenâ Vesenedeneâ Ve Mevlânâ Muhammeden –Ya Rasüllellah- Habibelleh– Azizallah – Kerimallah- ve benzeri şeklinde eklenir.

-Eğer Cenaze Selası ise: Nebiyellah- Nure Arşillah- Hayra Halkılleh- Seyyidel Evveline Vel Ahirin Velhamdülillehirabbil Alemin Cenaze Selasının Sonuna Kalu İnne Lillehi Ve İnne İleyhi Raciun Eklenmesi uygun olur.. Ki cenaze olduğu belli olsun.

Vefat eden merhumun veya merhume şu kişidir. Dost yakın ve akrabalarına duyurulur, Mevla rahmet et-sin denir.

Peygamberimiz (SAV)´i övmek, ona salat-ü selam getirmek, ister salâ ile, ister salâvat ile olsun üstün bir vazife, değerli bir ibadettir. Salâvat ise salânın çoğuludur. Bu güzel ibadet ve adet sadece İs-lam dininde vardır. Ne Hıristiyanlıkta, ne de Yahudilikte böyle bir ibadet yoktur. Onlar kendi peygamberlerini böyle salat-ü selam ile anmazlar.

 

Peygamberimiz (SAV)´i salat-ü selam ile övmeyi Yüce Allah bize emir ve ferman buyurmuşlardır. Nitekim Kur´an´ı Kerim´de buyurdular: “Allah ve melekleri nebisi Muhammed´e (SAV) salat-ü selam getirirler. Ey iman edenler! Siz de ona salât-ü selam getirin.”

 

Burada sala, salavat Allah´tan rahmet, meleklerden istiğfar, mü´minlerden de dua ve şefaat talebi anlamındadır.

 

Peygamberimiz (SAV)´ e salavatın nasıl getirileceği Peygamberimiz (SAV)´in şerefli hadislerinde ve değerli alimlerimizin kitaplarında vardır. Bu hususta müstakil kitaplar yazılmıştır.

En meşhur şekliyle salavat şöyle okunur:

“Esselatü vesselamü aleyke ya Resulallah!

Esselatü vesselamü aleyke ya Habiballah!

Esselatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evvelin vel´ahirin ve selamün alel mürselin ve´l-hamdü lillahi Rabbil alemin”

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin ve-sellim...”

Peygamberimiz (SAV)´de salavat konusunda şöyle buyurmuşlardır:

“Bana salavat okuyun, çünkü salavat günahlar için mağfirettir.”

“Sizin iyileriniz benim üzerime en çok salavat getireninizdir.”

 Yine buyurdular: “İki mü´min karşılaşır, el sıkışır ve musafaha ederler de benim üzerime salavat getirirler-se, ayrılmalarından önce günahları bağışlanır. Bu güzel adeti yapmak mü´minler için ne kadar güzeldir, ne ka-dar hoştur.”

 

Cuma ve Perşembe günü çok çok salavat getirmenin faziletine dair pek çok hadis-i şerif varid olmuştur. Bunu da erbabı çok iyi bilir.

 

Salânın Hükmü:

Minarelerden okunan meşhur salaya gelince, bunun da peygamberimiz (SAV)´e getirilen salavatlardan hiçbir farkı yoktur. Peygamberimiz (SAV)´e salavat getirmektir, başka bir şey değildir. Peygamberimiz (SAV)´e salavat getirmenin yanında başka güzel tarafları da mevcuttur. Şöyle ki:

 

Ezan bizlere namaz vakitlerini bildirmek üzere sünnet olmuştur. Namazın sünnetlerindendir. Bunun için yalnız başına namaz kılan kimse de ezan okuyabilir. Bu namazın sünnetlerini ifa eder. Namaz vakitlerini bildiren ezan vakitsiz okunursa, Müslümanların namaz vaktidir diye zamanı gelmeden namaz kılarlar. Bu ise çok mahzurlu ve yanlış oluyor. Çünkü vakit namazın farzıdır. Vaktinde kılınmayan namaz makbul değildir.

 

Bundan dolayı vaktin dışında Müslümanlara bazı şeyleri duyurmak için Peygamberimiz (SAV)´e salavat getirerek, o mesele duyurulması, Müslümanların hoş karşıladığı, İslam alimlerinin de asırlardır güzel görüp ilişmediği güzel bir adet-i İslamiyedir.

 

Peygamberimiz (SAV) buyurdular ki: “Mü´minlerin güzel gördüğü şey Allah katında da güzeldir.”

 

Müslümanlar da Selahaddin-i Eyyübi´den bu tarafa bu adeti çok güzel karşılayıp, güzel bir adet haline getir-mişlerdir. Bunun güzel bir adet olduğunda ittifak ederek bir nevi “İcma” etmişlerdir.

 

Bundan dolayı Cuma gecesi yatsıdan önce, o gece-nin Cuma gecesi olduğunu hatırlamak için, (Buna halk arasında Osmanlı salâsı da denilmektedir.) Cuma günü ezandan önce milleti camiye davet etmek için vaaz dinlemelerini sağlamak üzere Cuma salası, Ramazanda milleti sahura kaldırmak için sahur salası, bayram günü, ezan olmadığı için bayram namazına davet için bayram salası ve “Cenazeyi ilan edin” buyuran peygamberimizin sünnetine uymak ve cenazeye iştirakı çoğalt- mak, ölüm haberini eş-dosta duyurmak için de Cenaze Salâsı verilmesi İslami bir adet olmuştur.

 

Yine Peygamberimiz (s.a.v) buyurdular ki: “İslam´da kim güzel bir çığır açar, bir güzel adet başla-tırsa ona bu amelin ecri ile onunla amel edinenlerin ecri de ona verilir. Yapanın sevabına bir noksanlık gelmez.” Bu adetlerden birisi saladır. Hz. Ömer (r.a) Peygamberimiz (SAV) zamanında ayrı ayrı kılınan teravih namazının cemaatle kılınmasını emreder, sonra buna güzelce uyulunca da “bu ne güzel bir bid´attir” der.

 

Her ne kadar bunu bazı şeyler Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında yok ise de sonradan dinî, hayatın yaşanmasına sebep olduğu, sünnetin ve farzın yapılmasına yardımcı olduğu için güzel adet olarak kabul edilmiştir. Minareler yapmak, camilere kubbeler yapmak, içine halı, kilim koymak ve camileri süslendirmek, ışıklandırmak, hoparlör ile ezan okuyup, namaz kıldırmak, hepsi Peygamberimiz (s.a.v.)´in hayatında olmayıp, sonradan Müslümanların hoş görüp, kabul ettiği adetlerdendir. Müslümanlar kabul etmiş, alimler de velev ki sükut ile olsun, itiraz etmeyerek olsun, kabul etmiş bir nevi “Sükut-u icma” sabit olmuştur. Minarelerden salavat okunması da böyledir. Mevlit okutmak ta böyledir.

Salâ nasıl başlamıştır?

Salahaddin-i Eyyubi Mısır´a hakim olunca, oranın Şii devlet başkanının oğluna ezandan sonra minarelerden dua ettirdiğini görür. Bu adeti kaldırmak için onu güzel bir şekle çevirir. Şöyle ki:

Peygamberimiz (SAV): “Müezzinin ezanını işittiğiniz zaman, onun okuduklarını tekrar ediniz ve sonunda bana salavat okuyunuz. Vesile duasını da okuyunuz. Bunu yapana şefaatim vacip olur” buyurur. Salahaddin-i Eyyubi bu hadis-i şerife iktidaen “Minarelerden Peygamberimiz (SAV)´in dışında kim-seye dua okunmaz.”

 

ÖZETLE:

1. Ölüm ilanı vermek, komşulara, yakınlara vefat haberini duyurmak sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v) bunu emretmişlerdir. Bu duyurmanın en güzeli de sala verdirmek ve arkasından ilan etmektir. Namaz vakti dışında vefat haberini sala ile duyurmanın “Ölüm Hatırlatma” gibi güzel bir yönü daha vardır ki “duyanlar ölümü hatırlar ve “İnnâ lillah ve inna ileyhi raciun” derler. Allah´ı zikrederler. Peygamberimiz (s.a.v): “Lezzetleri acılaştıran ölümü çok zikrediniz” emreder.

Salâ buna vesiledir; hem Peygamberimize salavattır.

2. Bir mü´minin cenazesinde bulunmak, ona dua etmek için namaz kılmak farz-ı kifayedir. Bir farzın sevabı milyonlarca sünnet ve nafileden efdaldir. Sala vasıtasıyla mü´minler cenazeye iştirak eder ve büyük sevap kazanırlar ve ayrıca ölüye çok büyük yardımdır. Nitekim hadis-i şeriflerde varid olmuştur ki: “Kırk mü´minin bir veliyy-i kamilin duası gibi makbuldür.” Yüce Allah cenaze hakkında şahitlik yapıp, iyi şahitlik yapan mü´minler hürmetine onun günahlarını affeder ve katındaki “kötülerdendir” ibaresini silip, “iyiler” zümresine katar. Buna sebep olan salâ ne güzel bir adettir.

3. “Reddü´l- muhtar Cilt: 1 s. 602´de alimlerin “salâ ile cenazenin duyurulmasına caizdir” dedikleri yazıl-mıştır. Bu hususta fetva verilmiştir. Bir alim fetva verse diğer tüm alimler itiraz etseler, verilen fetva geçerlidir. Kaldı ki, ulema buna asla karşı çıkmamışlardır. Böylece “takrir-i sünnet” gibi “sükuti icma” vaki olmuştur. İcma ise kitap ve sünnetten sonra şer´i delilerin üçüncüsüdür. Bu durumda sala vermek İslami bir adettir.

4. Alimler riya, gösteriş ve övünmek için sala verilmesine karşı çıkmışlardır. Övünmek için namaz kılmak da haramdır. Herhangi bir ibadet, riya korkusu vardır diye terk edilmez. Riyadan, övünmeden sakındırır. Kaldı ki, ölüm gibi bir hakikat ve acılı durumun ilanında riya olmaz. Hiç kimse riya için ölümü duyurmaz.

Bundan dolayı da salâya yasak konamaz.

5. Güzel İslami adetleri devam ettirmek Müslümanlar´ın vazifesidir. Mesela camilerde hayır için para toplanması sonradan ortaya çıkmış güzel bir adettir. Müslümanlara hayır kapılarını açmış ve pek çok cami, okul ve kursların yapılmasına, yaşamasına vesile olmuştur. Peygamberimiz zamanında yoktu, sahabeler zamanında yoktu diye bunu kaldırmak çok büyük bir vebaldir. Hiç kimse buna tevessül etmemelidir.

Salâ da böyledir. Bu güzel adeti devam ettirmek gerekir. Mevlit için de aynı şey söylenebilir.

6. Kitap, sünnet, icma, kıyas gibi şer´i delilleri yanın-da örf, istihsan ve mesalih-i mürsele gibi şeriatın kabul ettiği diğer deliller vardır ki, bu delillere göre örfen kabul edilen veya müslümanların lehinde bir menfaat bulunan şeyler dinen kabul edilip uygulanmaktadır. Ehl-i sünnetin dört mezhebine göre dini meseleler böylece hükme bağlanır.

Minarelerden salâ okumak, cenaze salâsı vermek buna göre gereklidir, güzel bir İslami bir adettir.

 

MEVLİDE GELİNCE

Müslümanlar evlenme, cenaze, sünnet münasebeti ve çeşitli vesilelerle mübarek gece veya günlerde mevlüd okutup, ziyafetler veriyorlar. Mevlüd fıkhen vacip ve sünnet olmayıp güzel bir adet-i İslamiyedir. Pek çok hayırlı amelleri vesilelik, vasıtalık ciheti ile de makbuldür.

Bu adet Peygamberimiz (s.a.v)´in vefatından sonra,  hicri üçüncü asırda icat edilmiştir. Hangi tarihte icat edildiği malum değildir. Günümüzde ülkemizde okunan mevlid ise Süleyman Çelebi tarafından Peygamberimize yapılan medh-ü sena metinleri olmaktadır.

 

İbn-i Kayyumu´l-Cevzi ve Celalettin-i Suyuti´ye göre hicri yedinci asırda Erbil meliki el- Muzaffer Ebu Said tarafından icad edilmiştir. Celaleddin-i Suyuti, “Mevlid caiz değildir” görüşüne katılmamaktadır. İbn-i Hacer´il-Askalani gibi büyük müçtehitlerin sözlerine de dayanarak mevlid okutmak çok güzel bir İslam adetidir diye fetva vermiştir.

 

İbn-i Hacer´il-Askalani şöyle der: “Mevlid Hicretten üç asır sonra icad edilmiş güzel bir adettir. Çok iyi yönleri vardır. Dolayısıyla bid´at-ı hasededir. Güzel bir adet-i İslamiyedir” der. Sonra da şöyle devam eder: “Mevlidin meşruiyetine dair iyi bir delil buldum. Buhari ve Müslim´de sabit olmuştur ki, Peygamberimiz (s.a.v.) Medine´ye hicret ettikleri zaman Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını görüyor. Sebebini sorunca: “Bu gün Allah´ın Musa (asm)´ı firavunun zulmünden kurtarıp, firavunu denizde boğduğu gündür. Biz de Allah´a şükrederek bu günü oruç tutuyoruz” dediler. Bu-nun üzerine Peygamberimiz (s.a.v): “Biz Musa (asm)´a sizden daha yakınız” buyurarak orucu emretti.” Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde Allah´a şükretmek tam yerindedir. Hz. Musa (as)´a gösterilen saygı ve an-ma günü Peygamberimiz (s.a.v) den de esirgenmeme-lidir. Böylece Peygamberimiz (s.a.v)´in doğum gününde şükran ifadesi olarak okutulur.

 

Sair günlerde, düğünlerde ve diğer zamanlarda okutulması da vesilelik yönüyle iyidir. Çünkü mevlid Allah´ı zikretmeye, Peygamberimiz (s.a.v)´e salavata, Kur´an okumaya, Müslümanların birbirini ziyaret etmelerine ve yemek yedirmek, fukaraya ikram gibi hayırlara vesiledir. İyiye, güzele, hayra vasıta olan şey iyidir, güzeldir. Şerre vasıta olan şeyin şer olduğu gibi...

________________________________________

Hülasa, ne Efendimiz (sav) ne de Hulefa-i Raşidin döneminde salâ yoktur. Ezanlardan sonra sala okumak ise 791 yılında Mısır´da Sultan Nâsır tarafından icat edilmiştir. Ulema arasında bid´at-ı hasene mi yoksa, bid´at-ı seyyie mi olduğu ihtilaflıdır. Hanefi alimlerinden İbn-i Abidin, Allâme Düsûki, Maliki imamlarından bazıları ile Eski Mısır Müftülerinden Şeyh Muhammed Bahid, bid´at-ı hasene olduğu görüşündedirler. Hasaneyn Muhammed Mâhluf´ta “Ezanların ardından salât ve selam okunmasında hiçbir beis yoktur. Bunda hiçbir beis olmadığı gibi terk edip, okunmamasında da hiçbir beis yoktur.” demektedir. Yalnız halk arasında eğer terk edilmemesi gereken bir ibadet haline gelmişse bid´at-ı seyyie olur. Maalesef bazı yerlerde bu şeklini almıştır.

 

Muhterem araştırmacı Prof. Dr. Faruk Beşer Hocamız talebeliği sırasında Erzurum´da bir ezan sonrası salâyı terk edince cemaatten bazılarının “Sen bu dini bozmak mı istiyorsun?” diye kendisine müdahale ettiklerini anlatır. Eğer salâ okunması bu hali alırsa (Cu-ma ve cenaze salâları hariç) terk edilmesi gereken bir şey olur.

Not:

İnegöl Müftülüğümüz tarafından dün akşam itibariyle halk arasında “Osmanlı Salâsı” diye bilinen Salâ uygulamasına İnegöl´deki tüm Camilerde Perşembe akşamından itibaren okutulmaya başlanmıştır. Bundan sonra her hafta Perşembe akşamları yatsı namazından 20-25 dakika önce okunmaya devam edilecektir.

Hayırlara vesile olmasını temenni ederim.