3 Ekim 2013 günlü Cumhuriyet Gazetesinin 4. sayfasında İstanbul’da yapılan OECD Eğitim Bakanlarının gayri resmi toplantısında yaptığı konuşmadan önemli noktalar: -Çocuğu masumu öldüren herhangi bir örgütün, Esad’dan hiçbir farkı yoktur. “Adı Müslüman”mış. Hayır! İslam da terörist olmaz. İslam bir barış dinidir. Başbakanımızın bu görüşü, kalbinde yatan doğru-nun ifadesidir. Ama gerçek böyle değil. İnsanoğlunun varoluşundan günümüze dek, toplumun ekonomik çıkarları ve bireyin söz sahibi olma egosunun güdümlediği hırs: Hiçbir dini, hiçbir felsefeyi tanımamıştır, tanımamaktadır. Örnekler çok: El-Kaide İslami bir terör örgütü değil mi?, Özgür Suriye Ordusunda komutanlık yapan Abu Sakar kim? Hani canım öldürdüğü rakibinin kalbini çıkartıp yiyormuş gibi kameralara poz veren komutan… İslam bir barış dini ise: Sekiz yıl İran ve Irak gibi Müslüman iki ülke niçin savaşıp kan döktüler? Eleşti-rerek yerden yere vurduğumuz Eset! ve ona bağlı ordular, İslam değil mi? Ya Esad’ı tahtından indirmek için, çok büyük destek vererek, koruyup kolladığımız Özel Suriye Ordusu mensupları, onlar İslam değil mi? Ehli Beyit’e karşı Emevi hükümranlarının yaptığı hangi dinin emridir? Bu konuda örnekler çok ama yerimiz dar. Gülbettin Hikmetyar Liderimiz! Mesela… Başbakanımız devam ediyor: -Özel okullarda arzu edilen ana dillerinde eğitim yapılabilmesinin yolunu açarak, bu alanda bizi pek çok Avrupa ülkesinin dahi önüne geçiren bir reformu hayata geçirmiş olduk. Doğrudur. Avrupalılar hayatlarında böyle bir reform görmedikleri için şaşırmış olabilirler. Kürt yurttaşlarımızın ağızlarına bir parmak bal sürmek, (Diğer ırklardan olan yurttaşlarımızın böyle bir talepleri olmamıştır) onları, hiç değilse şu seçim günlerinde birazcık sakinleştirmek için ortaya atılan bu girişim nasıl reform olur? Ana dilinde öğrenimi zaten, dileyen aile ortamında yapıyor. Bu gün Kürt Kimlikli Yurttaşlarımızın en az %90’ını ana dillerinde konuşmayı biliyorlar. Ana dilde eğitim ise başka bir şey; O örgütlü bir kurumun yapması gereken bir eğitim. Bu da, ülkemiz koşullarında devlet okullarında olur. Özel okullar, güzel okullardır! Ama parası olana… Belirli Kürt varlıklılarının dışında kaç yurttaşım, para bulup da bu eğitimi alabilir? Hikaye… Bir ülkede: Belirli bir seçkin kesime yönelik yapılan uygulamanın adı reform değildir. Avrupalılar buna şaşırmaz, güler... Sayın Başbakanımızın demokrasiye dair düşünceleri ise çok çarpıcı; bakın ne diyor: - Bir ülkede demokrasi işlemiyorsa, insan hakları-na riayet edilmiyorsa, temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmamışsa, o ülkenin gelişmişliğinden bahsetmek mümkün değildir. Zulmün olduğu yerde demokrasi olmaz. - İnsan hayatının hiçe sayıldığı yerde özgürlükten söz edilemez. Savaşın, çatışmanın ölümün olduğu yerde bu kavramların hiç birinin anlamı yoktur. Bunlar: Tarih sayfalarına altın harflerle geçecek ve dünya durdukça gelecek nesillere örnek olacak söylemler değil mi? Ayrıca saatlerce ayakta alkışlanacak, söyleyeni omuzlardan indirtmeyecek düşünceler değil mi? Öyledir elbet… Öyledir de; bu ideal görüşlerin uygulandığı yer de çok önemli değil mi? Örneğin ülkemizde: İnsan hayatı: Kışlık kömür, birkaç poşet gıda maddesiyle sınırlı mı, bunları yerine getirirken insan hakları ve insan hakkı korunmuş oluyor mu? Söz konusu olan ülkemiz ise: Temel hak ve özgürlüklerimizin güvencesi var mı? Bireyin yaşam alışkınlıkları, otoritenin iki dudağından çıkacak buyruklara göre zaptırap altına alınıyorsa; nasıl giyinip kuşanacağı, neyi yazıp yazmayacağı vb konularda, yönlendirme oluyorsa ve aynı zamanda bu yönlendirmeler belirli bir ideolojinin dayatması şeklinde empoze edilmeye çalışılıyorsa, hangi temel hak ve özgürlüklerden dem vuracağız? Ülkemizde: Savaş var mı? (bakmayın seçim süre-ci boyunca anlaşmaya) Var… Çatışma: Ohooo! Gırla… Ölümler: Haddi hesabı yok Yargı: Hükümetin emrinde… Hukuk: Yerini kanun devletine bırakmış, polis hük-mü ve keyfiyeti yolda… Laik Devlet anlayışı: Laiklik inançların teminatı olduğu halde, din karşıtı olarak empoze edilen toplumlarda; yönetenler de laik olmadığını söylüyorsa; dev- letin laikliği havanda su dövmektir. Yani yok hükmün-dedir. Oysa: Laikizm, demokrasilerin omurgasıdır. O yok sa, demokrasiden bahsetmek hayalcilik olur. Eh! Böylesi bir tablonun varlığında; Sayın Başbakanımızın yukarıdaki söylemleri: Çok büyük niyetlerle bile söylenmiş olsa, uyku ilacıdır…