Kendisi ilkokul mezunu, Bursa’nın Baba Sultan köyünde girişimci bir hanımefendi. Bu arada Baba Sultan Köyü Kestel Belediyesi’ne bağlı fakat önceki yazılarımdan birinde, bu köyün İnegöl’e bağlı olduğunu dile getirmiştim, yanılmışım. Verdiğim yanlış bilgiden dolayı özür diliyorum efendim.(Bu hususta biriniz de uyarma zahmetinde bulunmadınız, teşekkür ederim.) Gidenler bilir, muhteşem havası, yemyeşil doğası ile sadece yerli turistleri değil, son yıllarda yabancı turistleri de çeken ve cezbeden, her yıl Temmuz ayının belirlenen bir gününde, köye adını da vermiş ve geleneksel hâle gelmiş Baba Sultan Hazretleri’ni (aynı zamanda diğer adıyla Geyikli Baba) anma programlarında, ülkenin dört bir yanından gelen misafirleri de ağırlayan, turistik bir köy.

Bilirsiniz; bir mekânı, muhiti cezbedici kılan unsur, doğal sebeplerden ziyade, içinde yaşayan insanların da bu hususta verdiği emek ve mücadelenin payı ile doğru orantıdadır. Baba Sultan Köyü halkının erkeklerinden çok, kadınlarının güzelleştirdiği bir alan olması, ona gözle görülür bir ayrıcalık kazandırıyor. Kadının elinin değdiği her yerin güzelleşip, avucunu bastırdığı toprağın bereketle karşılık vermesi, bu köyde kendini daha net gösteriyor. Her yıl ve hatta fırsat buldukça kaçtığım bir mekân olan bu köye adımınızı attığınız anda, bir daha şehre dönmek istemiyorsunuz. Dilerim, şehre entegre edilmeye çalışılıp, köyün cazibesinden kaynaklı yoğun nüfus artışına sebep olacak bir taşkınlığa gidilmez ve bizler bu köyü de çok katlı ucube binaların yer aldığı müteahhit cinayetlerine kurban vermeyiz.

Gelelim Seçil Hanım’a. İlkokul vurgusu sizi irrite etmesin. ‘Master’ini yapmış, yabancı dergilere artist pozlar verip ülkenin medeniyet seviyesini muasır çizginin en tepesinde sabitleyen, ülkenin bağrında filizlenen 20’lik gençlerin kanıyla bedel ödediği bu mübarek topraklarda huzur bırakmamaya ant içmiş katillerin oynadığı tiyatro gösterisine bile gidecek kadar sanat hayranı mebus hanımlarından biri olmasa da; bu güzelim köyü daha da güzelleştirmek adına, köyün kadınlarına iş istihdamı sağlamak için yeni fikirler üretiyor, kadınlarla kalmayıp, erkekleri de bu işe dâhil ediyor, öncülüğünü yaptığı ve köye gelen ziyaretçilerin yorulduklarında sıcak, demli bir çay ve karınlarını doyuracakları bir mekânın işletmeciliği için Belediye başkanına kadar varan bir dizi izinler kovalayıp hatta ve hatta bu işletmenin açılışını bizzat Belediye başkanına yaptırarak, peşinden de bir dolu gazeteciyi bu iş için organize edip hem köyün hem işletmenin tanıtımını en zeki yollarla yapacak kadar muhteşem girişimci bir kadın. Üniversite mezunu, üstüne bir de şaibeli master ile şaibeli işler başkanının eşi olup, sadece kaymak tabakanın sütü bozuk kesimine hitap eden eylemler içerisinde yol alarak, ülkenin örnek gösterilen kadın profiline kıyasla; topraktan mezun olup tertemiz niyetlerle master yapan bu Türkiyeli kadını tanıdığınızda, üniversitelerin işletme ve ikna psikolojisi derslerine konu olacak bir donanıma sahip olduğunu fark edeceksiniz. Diplomanın alamadığı cehaleti; toprağına, ülkesine olan saygı ve sevgi ile insana, kadına verdiği değer ile giderileceğini bilen Seçil, kolları sıvamış ve tüm köyü belki de Unesco’nun dünya mirası listesine dâhil edeceği bir mekân hâline dönüştürme yolunda adım adım ilerliyor. Harikasın Seçil, bir kadın olarak seni gönülden kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum.

İnsan hikâyelerini zaman zaman köşeme taşıyacağım. Sait Aras’tan sonra yazmaya değer bulduğum; ülkesine, toprağına, insana saygı duyan karakterler ile bizlere örnek teşkil edecek hikâyelere ve isimlere ihtiyacımız var. Hayatın size öğrettiği, verdiği dersi, hiç bir üniversite kitabında bulmanız mümkün değilken, bu insanların ‘hayat’ denen zaman dilimine olan saygısı sayesinde dünya güzelleşiyor ve yaşanacak hâle geliyor. Yaşam içindeki amacımız ve beklentimiz de bu değil mi zaten? Tüm savaşları, adaletsizlikleri, çirkinlikleri diplomalı insanlar eliyle gördü bu dünya. Kasım kasım kasılmak için bir de ‘master’ yapmanın geçerliliği yok artık. Katmerlenen cehaletinizden başka bir anlam ifade etmiyor tüm bu kağıt israfınız. Sen insandan, adaletten, sevgiden, iyileştirmekten haber ver güzelim derlerse, elinde sadece bir kağıt parçasıyla kala kalırsın ve dergilere kestiğin pozlarla, çektiğin klarklarla, bu ülkeye yabancı bir profilden öteye gidemezsin. Diploması eşeğin kuyruğuna bağlı, yüzünden bin bir kibrin master yapacağı mebus hanımlarına değil; ülkesinin toprağını bereketlendiren, toprağıyla bütünleşen, konuştuğunda kelimelerinden çiçekler filizlenen güler yüzlü Seçil’lerine ihtiyacı var bu ülkenin. Bu hanımefendileri dillendirmek ve yazmak görevimiz olsun, olsun ki ülkenin kadın profilinin hakkını teslim edelim.

Seçil Zeybek Hanımefendi’nin köyüne yolunuz muhakkak düşsün ve o güzelim gözlemeleri, kahvaltılıkları, sıcacık, güler yüzlü ortamda yedikten sonra, Baba Sultan’ın muhteşem doğasında ruhunuzu doyurmak için gezecek, sevdiklerinizle harika zaman geçirecek, tekrar gelmek için sabırsızlanacak, hayatın AVM’lerden ibaret yapay bir camekân olmadığını fark edeceksiniz. Bu arada, lütfen, yerleşmek için plân yapmayın. Bırakın da, rahat nefes alabileceğimiz alanlar olsun.

Saygılar…