Ortada Deniz Baykal, bir yanında Meral Akşener diğer yanında Ahmet Türk. CHP eski genel başkanı Antalya milletvekili Deniz Baykal´ın 2019 da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başkan yardımcılığına Meral Akşener ve Ahmet Türk´ü önererek muhalefeti ortak bir çatı altında toplamak istemesi siyasi çevrede hareketlenmeye sebep oldu. Ahmet Türk “Türkiye´de zaten yaralı bir demokrasi var. Referandumdan sonra daha da büyük yara aldı ve otoriterleşmeye dönüştü. Önemli olan demokratik, çağdaş değerlerle yeni bir dönem başlatmak. Demokrasi olmadan hiç bir sorun çözülmez. Tüm mesele demokratik değerlerle bir ülkenin yeniden yaratılmasıdır. Korku devletinin oluşturulduğu dönemin demokrasi ile aşılacağına inanıyorum. Kürt sorunu önemli ama demokrasi olmadan zaten hiçbir sorun çözülemez. Bu durumun toplumu rahatlatacak, güven verecek, insanların kendisini güven içinde hissedeceği bir sisteme evrilmeye ihtiyaç var” diyerek öneriye yeşil ışık yaktı. Böylelikle HDP kanadının Türkiye siyasetine tekrar girme arayışı bu sebeple gerçekleşmiş olur. PKKnın siyasi kanadının Deniz Baykal´ın teklifine ışık hızıyla evet demesi şaşırtıcı değil. Ancak burada Türkiye´deki Kürt siyaseti ile Ortadoğu´daki Kürt siyasetini birbirinden ayırmak ve ikisi arasındaki farkı iyi analiz etmek gerekiyor. Emperyalist ülkelerin Ortadoğu Kürt siyaseti ile Türkiye´deki Kürt siyaseti ve bu projelerde kullandığı veya kullanacağı isimler birbirinden farklı. Burada emperyalist ülkelerin Ahmet Türk´e verdiği görevin konusu çok önem arzediyor. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti´ni bölme görevini ifa eden Ahmet Türk´e şimdilerde hangi görev verilmiş olabilir? Ya da Ahmet Türk bilmediğimiz herhangi bir sebeple yön değiştirip Kürt cephesindeki ayrılıkçı ideolojinin hafifletilmesi amacıyla devletin hizmetine mi girmiş olabilir? 

Deniz Baykal´ın Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı teklifinde bulunduğu bir diğer isim ise Meral Akşener. Devlet Bahçeli´ye karşı muhalif hareketin lideri konumundaki Akşener´in bu teklife olumlu yaklaşmadığı söyleniyor. Sağ seçmene hitap eden ve milliyetçi taban oluşturmaya çalışan Akşener´in Ahmet Türk ile ortak bir projede hareket etmesi hitap ettiği siyasi tabana ters düşer ve kendi ipini çeker. Akşener´in ve profesyonel akıl hocalarının böyle bir hataya düşeceğini düşünmüyorum.

Herşeye rağmen HDP, CHP ve MHP´nin muhaliflerinin bir çatı altında toplanma projesi kulağa çok da yabancı gelmiyor. 

Önümüzdeki günler ülke siyaseti için epey hızlı geçeceğe benziyor. Yaşadıkça göreceğiz. 

***

Hayat Devam Ediyor

16 Nisan öncesi Türkiye´nin bir bölümü referandumdan EVET çıkması durumunda bir gecede herşeyin değişip ülkenin temelinden sarsılacağını, bir bölümü ise HAYIR çıkması durumunda memleketin kaosa sürükleneceğini tekrarlayıp seçmen üzerinde korku imparatorluğu kurmaya çalışıyordu. 

Referandum akabinde ne EVETçi ne de HAYIRcı komplo teorisyenlerin iddiaları gerçekleşmedi. 17 Nisan sabahı hiçbirşeyin değişmediğini gördük. 

Sonuç olarak 16 Nisan referandumunun en büyük kaybedeni millete korku salan komplo teorisyenleri oldu. 

***

CHP Kavgasına Dair 

Referandum akabinde CHP´de ipler gerildi. Muhalefet Kemal Kılıçdaroğlu´na isyan bayrağı açtı. Aslında referandumda hayır cephesine liderlik eden Kılıçdaroğlu gayet başarılıydı. Buna rağmen muhalefet Kılıçdaroğlu´nun liderliğini tartışmaya ve kongre istemeye başladı. 

Kemal Kılıçdaroğlu´nu CHP Genel Başkanlığına getirenler şimdi kendisini aynı makamdan indireceğe benziyor.

Nokta koyuyor daha da birşey demiyorum. 

***

Velhasıl...

Şahsi siyasi ikbali için milletin hakkını aramayan yöneticileri Allah´a havale ediyorum.