Okumak size göre nedir?

Okumak anlam vermektir. Yorumlamaktır.

Okumak, yazmanın kardeşidir, dersek yanılmış olur muyuz?

Kardeş değil, özdeş diyebiliriz.

Yolculuk esnasında kitap okur musunuz?

Okumaya çalışırım.

Zaman zaman okumaya çekinip beklettiğiniz kitaplar olur mu?

Olur. Genelde okumaya kıyamadığım kitapları okursam tükeneceğini zannederim.

Size göre iyi bir okur kimdir?

Okuduğunu anlayan kimse.

Bir yazarın kitap okumasını bile sanki bir derse çalışıyormuş gibi değerlendirebilir miyiz?

Benim için aynen öyledir.

Okumayan bir yazar düşünülebilir mi?

Mümkün değil olamaz.

Sizi daha çok kitap okumak mı mutlu eder, kitap biriktirmek mi?

Okuduğum kitapları saklarım. Elbette ki okumak beni daha çok mutlu eder.

Okuma ve yazmaya tutkun olmak yalnızlık getirir mi?

Yalnızlığa verdiğimiz anlama bağlı. Yalnızlığı belki de okuyarak ve yazarak telafi ediyoruzdur.

Size göre insan, niçin okur, niçin yazar?

Ben okuma ile yazmayı birbirinden ayıramıyorum.
İkisini özdeş sayıyorum. Yazma okumanın kayda geçirilmesidir. Dolayısı ile okumada meselesi olmanın ifadesidir.

Eskiden mi daha çok kitap okuyabiliyordunuz, yoksa şimdi mi?

Sanırım şimdi.

Gece mi yoksa, gündüz mü, kitap okumayı daha çok seversiniz?

Gece. Çünkü ben geceyi daha çok severim.

Nasıl bir okursunuz?

Sürekli okumakla beraber, okumanın hakkını veren birisi olarak kendimi görmüyorum.

Okumak insanı mutlu mu ediyor, mutsuz mu ya da her ikisini de birden mi yaşatıyor?

Hayatı kavramak bizi mutlu veya mutsuz ediyorsa, okuduğumuzu kavramakta aynı duyguları veriyor.

Okumak sizi nasıl etkiliyor?

O kitabı haz etmişsem, beni yazmaya kışkırtır. Genellikle ben de zaten yazmaya kışkırtan kitapları okumayı severim.

Kitap okurken sadece bir kitabı okumayı mı, yoksa birkaç kitabı birden okumayı mı seviyorsunuz?

Birkaç kitap okumayı sevmiyorum, aynı anda zorunluluklardan dolayı masamın üstünde 10,15 bazen de 50’yi aştığı olabilir.

Rahmetli babanız kendisi kitap okumayı seven birisi miydi?

Evet, severdi. Bizim aldığımız kitapları o da okurdu.

İlk okumuş olduğunuz kitabın ve derginin isimlerinin ne olduğunu acaba hatırlayabiliyor musunuz?

Muhteviyatını hatırlıyorum, fakat isminin ne olduğunu hatırlayamıyorum. İlk okumuş olduğum kitap bir hikaye kitabı idi. İlk okumuş olduğum dergiye gelince, ilkokul birinci sınıfta öğretmenimiz sınıfa getirmişti. Abone olmuştuk, o dergiye. Öğretmen tarafından satılan bir dergiydi. Öğretmen kendisi satıyordu. Bizde abone yapılarak o dergiyi almıştık. Fakat aradan çok uzun yıllar geçtiği için şu anda maalesef onun da ne yazık ki ismini hatırlayamıyorum.

Rasim ağabey, Türkiye’yi başka ülkelere göre okuyucu açısından nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’de kitap konusunda kısa zamanda büyük mesafeler alındığını söyleyebilirim. Avrupa ve Amerika’da belli müddet yaşama fırsatı elde ettim. Orada okuyan insanların zahiren çok okudukları görülüyor. Metroda, otobüslerde neredeyse herkesin elinde bir kitap var. Fakat o okunan kitaplar bizim anladığımız manada bilimsel kitaplar ya da roman gibi ciddiyet atfettiğimiz kitaplar değil. Bence Türkiye’nin okuyucusu, Avrupa’nın okuyucusundan daha kaliteli bir tablo sergiliyor. O açıdan kendimizi çok da fazla küçümsememiz gerekiyor. Türkiye’de kitap okuyucusu çoğalıyor. Bilakis okuyucu açısından övünülecek durumdayız.