Hz Ömer ve Mum
Hazreti Ömer Efendimiz´in halife olduğu yıllardı. Sahabeden Abdurrahman ibn Avf, halifeyi makamında ziyarete gelmişti. Selâm verip müsait bir yere oturdu. Halife Hazreti Ömer, kendisiyle hiç ilgilenmemiş, hatta selâmını bile almamıştı.

Bu duruma şaşıran Hazreti Abdurrahman, Hazreti Ömer´in neden böyle davrandığını anlamak için beklemeye başladı. Hazreti Ömer, o an meşgul olduğu işini bitirdikten sonra önünde yanan mumu söndürdü. Aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra
—Ve aleyküm selâm, deyip Hazreti Abdurrahman´ın selâmını aldı. 
Sonra konuşmaya başladılar. Abdurrahman ibn Avf, Hazreti Ömer´e niçin mumun birini söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sorunca halife şöyle cevap verdi: 
— Ya Abdurrahman! Evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmayacağımız için kendi paramla almış olduğum mumu yaktım. Ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım.
Abdurrahman ibn Avf Hazretleri´nin gözleri yaşarmıştı. Ellerini kaldırarak şöyle dua etti: 
—Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer´i bizim başımızdan eksik etme! 

En büyük şeref…

     “Hz. Ömer HALİFEYKEN bir gün Şam"a gitmek üzere ashabı kiramdan bir grup ile yola çıktı. Bir deveden başka bir şeyi yoktu. KÖLESİ Muğire ile NÖBETLEŞE deveye biniyordu. Bir saat kadar kendisi biniyor, kölesi deveyi çekiyor, sonra bir saat kadar köle biniyor, Hz. Ömer deveyi çekiyordu.

      Allah"ın hikmeti, tam Şam"a yaklaştıklarında deveye binme sırası Muğire"ye gelmişti. Ashab-ı kiram, Hz. Ömer”e deveye kendisinin binmesinin uygun olacağını söylediler.

       Hz. Ömer de:

-Nöbet Muğire”n indir. Benim deveye binme nöbetim geçti, buyurdu.

      Ashab-ı kiram:

-Bugün Şam"a gireceğiz. Şehrin ileri gelenleri sizi atları üzerinde karşılayacaklar. Onların karşısında yaya olmanız münasip olmaz. Lütfedin de ricamızı kabul edin, dediler.

       Hz. Ömer; bu sözden huzursuz olup:

-Hala bu evhamdan, takıntılardan kurtulamadınız mı?

 -İslam dininin yüceliğini böyle mi anladınız?

-Bize İslam´ın şerefi yetmez mi?

- İslam´dan daha üstün ve şerefli bir şey var mıdır?

      Allah bu izzeti ve devleti bize ihsan eylemiştir. İslam tacını başımıza, Resulullah´ın din hırkasını sırtımıza, kelime-i şahadeti dilimize, Kur´an-ı Kerim"i kalbimize koymuştur.

      Halka at ve elbise ile gösteriş yapmanın ne kıymeti var.

      En büyük şeref iman´a ve İslam´a sahip olmaktır.” Evet, Hz. Ömer´e göre izzet, şeref, makam, mevki, zenginlik, kalbimizdeki İMAN ve İSLAM´dır.

      

      Bu hayat gemisi, son limana yanaşırken bizlerin gözü yine de biten o denizdedir. Bunu sadece rahat bir yaşam için mi yaparız bilinmez ama çoğumuz izzeti, itibar ve şerefi bu nimetlerde ararız. Oysa inanan kullar olarak bizler, bunlardan daha değerli olan bir servete sahibiz. Ama biz bunun idrakinde değiliz. Bu idrakte olmadığımız gibi çoğu zaman da şeref ve izzeti bu fanilerde ararız. Oysa en büyük servet, makam, izzet ve şeref sahip olduğumuz imanımız ve İslam´ımızdır     

   

       Ümmetin umudu ve kurtuluşu, Ömer DİYENLER değil, Ömer´i YAŞAYANLAR olacaktır.

 

      Sevgiler, saygılar…