Geçtiğimiz cumartesi sabahı ABD, İngiltere ve Fransa´nın Esad rejimi güçlerini hedef aldığı saldırıda Suriye´nin başkent Şam ile Hama, Humus, Dera ve Süveyda kentlerindeki askeri noktaları bombalandı. Sebep olarak ise Esad rejiminin Doğu Guta´da sivillere yönelik kimyasal silah kullanılması gösterildi. Bunun üzerine Suriyeliler Rusya bayraklarıyla sokaklara döküldü.

Rusya´nın ABD Büyükelçisi Antanov ´Suriye´ye saldırı sonuçsuz kalmayacak. Rusya devlet başkanının küçük düşürülmesi kabul edilemez.´ diyerek açık ve net bir şekilde karşılık vereceğini belirterek ABD´yi tehdit etti.

Konuya ilişkin açıklamayı yapan Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova, ‘Suriye halkı önce Arap Baharı´na, sonra IŞİD´e, şimdi de ´akıllı´ Amerikan füzelerine maruz bırakıldı. Yıllardır terör tehdidi altında ayakta kalmaya çalışan egemen bir devletin başkentine saldırı düzenlendi.´ diyerek ABD´nin Ortadoğu politikasının da özetini yapmış oldu.

Dışişleri Bakanlığı´ndan yapılan açıklamada operasyonla ilgili ´Bu operasyonu memnuniyetle karşılıyoruz. Operasyon tüm insanlığın vicdanına tercüman olmuştur´ diyerek net bir şekilde ABD´nin saldırısına destek verdi. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da net bir dille saldırıya destek verdi.

Herşey bir anda karmakarışık bir hal aldı.

Şahsen ben ABD nerede ise tam karşısındayım. Bu tavrım Rusya karşısında da değişmiyor. Fakat ülkeler arası ilişkiler benim keyfime göre yürümüyor. Bu yüzden analiz yaparken sabırlı olmak ve olayları iyi okumak gerekiyor.

Erken konuşmak gerekirse, tek sevindirici nokta ABD ve Rusya´nın dövüşünde Türkiye´nin tarafsızlığıdır.

Bundan sonra olacakları yaşayarak göreceğiz.

GUTA´DA KİMYASAL SALDIRI OLDU MU?

Guta´daki kimyasal saldırı görüntülerini izledikten sonra herkes gibi ben de sıradan bir vatandaş olarak etkilendim. Üzüldüm, yıkıldım, kahroldum, mahvoldum!

O kadar çok ölen Müslüman çocuk videoları izledim ki görüntülerin bir senaryo olduğu hiç aklıma gelmedi.

ABD Başkanı Trump kimyasal saldırıyı bahane edip Suriye´yi vurabiliriz dediği an kafamda soru işaretleri belirdi. ABD Suriye´ye saldırmak için iyi bir bahane bulmuş olabilirdi. Zira Irak´a da kimyasal silah bahanesi ile girmiş, milyonlarca Müslümanı öldürmüş, evsiz, annesiz, babasız ve vatansız bırakmıştı.

Aradan birkaç gün geçti ve ABD, İngiltere ve Fransa Miraç gecesi Suriye´ye füze saldırısı gerçekleştirdi. Batının demokrasi bombaları kimyasal bahanesi ile yine bir Müslüman topraklarına düştü.

Ortadoğu batılı emperyalist Haçlı ordularının kimyasal silah bahanesiyle attığı demokrasi bombalarıyla ölen Müslüman cesetleri ile dolu.

Böyle olunca da ‘Kimyasal silah bahanesi´ en az ‘kimyasal silah kullanıldığı´ kadar gerçekçi olmaya başladı.

Velhasıl...

Suriye meselesi cadı kazanı haline geldi. ABD ve Rusya´nın yıllardan beridir süregelen üstünlük savaşının yeni meydanı Suriye toprakları. Bu savaştan kim galip çıkar bilmiyorum ama kaybeden yine Müslümanlar olacak.

Siyaset, ekonomik rakamlar, tarihsel gerçekler, petrol gibi terimlerle bir sonuca varmaya çalışırken, yüzlerce kilometre öteden fırlatılan füzelerle ölen çocukları unutmayalım.

Ülkelerarası ilişkileri okuyup analiz ederken, siyasi kavramlara boğulup emperyalist ülkelerin fakir Müslüman topraklarında katliam yaptıklarını unutmayalım.